Otuz Yedinci Bölüm

12K 749 77
                                    

Arkalarından gelen atların seslerini duyunca yolun kenarında durdular. Mehmet, başını arkaya çevirdi. "Bizimkiler," dedi önünde oturan Evra'ya.

Genç kız da başını onlara doğru çevirdi. Şahranboluları geride bırakmışlardı. Bu, ona acı veriyordu. Onları benimsemiş ve sevmişti. Onlara çok değer veriyordu. Şahranbolu savaşçılarını bu durumda bırakıp gitmek hiç içinden gelmemişti ama mecbur kalmıştı.

Annesini, hayatındaki en önemli varlığını düşünürken bir başkası aklına gelmiyordu. İlk olarak onu görmek ve iyi olmasını sağlamak istiyordu. Daha sonra berbat ettiği şeyleri düzeltmek için uğraşacaktı.

Aklına İlhan'ı getirmemek için bütün yol boyunca çabaladı. Onun kara gözlerini, anlamlı sözlerini, üzerine titreyişini, her şeyi... Onunla ilgili her şeyi aklından çıkarmaya çalıştı bir süreliğine. Onu düşündükçe bu yol bir işkence haline dönüşüyordu. Bir süreliğine onu unutmak istiyordu. Onun kendi hakkında neler düşüneceğini tahmin etmeyi bırakmaya çalıştı. İlhan onun için nasıl değerli hale geldiğini yeni yeni fark etmeye başladı.

"Kızıl'ım görünmüyor... Onu almamışlar Mehmet!"

Mehmet, Ali'lerin yanlarında durmasını izledi. "Nerede Kızıl?" diye sordu onlara.

"Alamadık. Şahranbolular çok sinirliydiler. Daha fazla yanlarında durmamız tehlikeli olabilirdi."

Evra, üzülerek yüzünü astı. "Söz vermiştin."

"Onu alacağız ama daha sonra Evra, şimdi yolumuza devam etmeliyiz."

Genç kız, Ali'ye baktı. "Onlar... Ne tepki verdiler?" diye sordu tereddütle. Sesi kısılmıştı. Kemal'i, Kadir'i ve Mustafa'yı düşününce kalbi sıkışıyordu. Sanki göğsüne biri baskı uyguluyor nefes almasını engelliyordu.

Ali yalan söylemeyi tercih ederek, "Çabuk inandılar. Bizi hiç zorlamadılar doğrusu. Şahranbolular gelinlerini hiç sahiplenmemişler," dedi alaylı bir ses tonuyla.

Evra, kaşlarını çattı. Bu kadar mıydı? Çabuk inandılar... Kaçacağını düşünüyorlar mıydı yani? Ona hiç inanmamışlar mıydı? Hiç güvenmemişler miydi? Kızılkaralılara karşı çıkıp Evra böyle birşey yapmaz dememişler miydi?

Neden onlara kızıyordu ki? Bütün bunları zaten onlara yapmıştı. Onları yarı yolda bırakıp kaçmıştı işte. Kendine güvenilmemesi gerektiğini ispatlamıştı. Kendi suçunu onlara atarak rahatlamaya mı çalışıyordu? Bu yaptığı saçmalıktı. Ne düşüneceğini, neler hissedeceğini şaşırmıştı. Aptal bir kız gibi mantığını kaybediyordu.

Genç kız, yanağına damlayan gözyaşlarını sildi. Bir an önce annesini görüp her şeyi unutmak istiyordu. Ona o kadar çok ihtiyacı vardı ki...






***








Yaklaşık üç gündür yoldaydılar. Üçüncü günün geceyarısına kadar tozlu yolda atlarıyla ilerlediler. Evra artık ölmek üzereydi. Hiç bu kadar uzun süre atın üzerinde yolculuk etmemişti. Bacaklarını hissetmiyor, kasıklarındaki ağrılar onu deli ediyordu. Zihnindeki düşüncelerden kalan zamanlarda ağrılarla kıvranıyordu.

Daha fazla dayanamarak arkasında oturan genç adama başını çevirdi. "Mehmet, yolumuz daha uzun mu? Ben artık çok yoruldum..." dedi perişan bir sesle.

"Kuzeye doğru ilerliyoruz, yaklaşık bir günlük daha yolumuz var... Ama ileride bir han var, orada dinleneceğiz. Belki geceyi de orada geçiririz."

Bunu duyan genç kız rahat bir nefes aldı. "Orada kalalım gece, çok uykum var."

"İstersen bana yaslanıp uyuyabilirsin. Rahat ol."

İSYANIM AŞKA ( TAMAMLANDI )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin