Zilin çalmasıyla birlikte hızlıca yerimden kalktım.
Okulun bitmesine daha iki ders vardı. Benim için art arda işlenen edebiyat dersi tam bir işkenceydi. Seksen dakika nasıl dayanacağım ben? Edebiyat, edebi sözler söylerken güzel de yazarları ve onların eserlerini ezberlemek için çok zor bir ders. Sıra arkadaşım Esen'in "Buse, kantine inelim mi?" demesiyle düşüncelerimden çıkarken onu "Olur." diye yanıtladım.
Sıramızdan kalkıp kapıya doğru ilerlediğimiz sırada Nihal'le Eylül'ün "Şişşt, nereye gidiyorsunuz?" deyince onlara döndük. Esen "Kantine iniyoruz, isterseniz gelin siz de." dediğinde "Yok biz gelmeyelim, merdiven çıkmak zor gelir şimdi." deyip reddettiler. Çok haklı bir karara vardılar. O merdivenleri çıkmak okulun bahçesinde on tur koşmakla aynı enerjiyi sarf ettiriyordu. Aynı zamanda da hepimiz üşengeçtik. Dört katı inmesi kolay ama çıkması zor geliyordu. Bizim böyle üşengeç olmamızın nedeni tembellikten değil okul müdürünün üç yıl boyunca bizi dördüncü katta tutmasıydı.
Merve koşarak yanımıza geldi ve "Ben de geliyorum. Benimki de aşağıda." dedi neşeli bir şekilde. Kahverengi gözlerimi kısarak Merve'nin gözlerine bakıp "Hangisi, yaklaşık altı tane olduğu için ayırt edemiyorum." dememle yüzü düştü. Kahkahamı daha fazla tutamayıp seslice güldüğümde Merve ruhsuz bir şekilde "Çok komik." dedi. Merve'yle uğraşmak aşırı derecede hoşuma gidiyordu. Çünkü verdiği tepkiler genelde çok komik oluyordu. Tabii kalp kırma derecesine kadar getirmiyordum.
Esen gülerek Merve'nin kolundan tutup dışarıya doğru çekerken "Haklı ama, numara koyuyordun en son." dedi. Merve her zamanki gibi hüzünlü bakışlarından atıp önüne döndü ve "Altı numara olan, üçü çoktan mezun oldu gitti. Biri okuldan ayrıldı, biri de basketbol takımında oynamaya devam ediyor." dedi. Benim de var yârim tabii ki de. '0' numara. Hayalimde yaşatıyorum onu. Kendi kendime sırıttım. İyice sıyırdım he.
Merdivenlerden inmeye başladığımızda arkadan büyük bir kuvvet omuzlarıma baskı yapınca düşmemek için merdivenin korkuluğuna tutundum. Görüş açıma Nihal'in kahverengi ve biraz kabarık saçları girdiğinde gözlerimi devirdim. "Omzumu kırdın."
Esen, ona uygulanan kuvvete dayanamayıp düşmek üzereyken kolundan tutup düşmesini engelledim. Hâlâ Esen'in sırtına atlamaya çalışan Eylül'ü Nihal kendine çektikten sonra bizden daha hızlı bir şekilde merdivenleri inmeye başladılar. Hatalarını biliyorlar tabi kaçarlar.
Ben ellerimi belime koyup yapmacık bir sinirle "Hani gelmiyordunuz? Bir tek siz duygularımla oynamamıştınız şimdi siz de oynadınız." dediğimde Eylül koyu kahve saçlarını savuşturup "Şimdi gelmek istiyoruz, bir sıkıntı mı var toprağım?" dedi şakasına çıkışarak.
Tam ona güleceğim sırada Eylül dört basamağı sendeleyerek inip merdivenden düştü. Hepimiz kahkahalarla gülmeye başladığımızda tüm koridor bize baktı. Ama burası 11. sınıfların katı değildi, bizim bir üst kadememiz olan 12. sınıfların katıydı.
Hızlıca ve gülerek tüm merdivenleri inip kantine geldiğimizde Esen "Eylül merdivenle günlük ilişkisini yaşadığına göre hayatımıza devam edebiliriz." dedi. Merve hariç herkes ona gülerken Merve'nin omzuna sertçe vurup "Hadi, tepki ver ya!" dedim. Esprilere her defasında böyle tepkisiz oluyordu. Ama bazen de boş bir espriye saatlerce gülüyordu.
Esen kantin sırasına girdiğinde Nihal'le Eylül bahçeye çıkıp biz gelene kadar dolaşmaya karar verdiler. Merve oflayarak omzuna gelen kahverengi saçlarını geriye doğru düzeltirken "Dün gece saat üçe kadar dizi izledim. Ve dizi bitmek üzere. Ağlayacağım şimdi." dedi. Bu kızın iç dünyasını beş kişilik grubumuzdan dördümüz de hâlâ anlayamamıştık. Bir insan dizim bitiyor diye niye üzülür ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İsimsiz
HumorBirbirlerinin kardeşi gibi olan, mutsuzken bile birbirlerini güldürebilen, kavga etseler de iki dakika sonra unutan beş kız. İşte bu hikaye onlara ait. ×××××××××××××××××××× Beşimiz aynı anda sarıldığımızda "Ne olursa olsun ayrılmak yok." d...