Hepimiz hızlıca parkın girişine gittik.
Esen Emre'nin arkasına saklanmış ona havlayan köpeğe korku dolu bakışlarla bakıyordu. Emre ne olduğunu anlamazca bize bakarken Esen de bizi fark etti. Koşarak Nihal'in arkasına saklanarak "Gidelim, kalamam ben burda daha fazla." dedi. Eylül "Tamam, tamam. Gidiyoruz." dediğinde Esen gözlerini köpekten ayırmadan ona bakıyordu. Kızların hepsi evlerine dağıldığında geriye Bulut, Emre, Burak, ben ve köpek kalmıştık. Bulut gülerek "Ne oldu daha demin ya?" diye sorduğunda Emre çimenlerin üstüne oturdu.
Onun gibi herkes çimene oturunca ben de oturdum. Köpek de Emre'nin yanına oturunca ona gülmeye başladım. Çok tatlı ya bu köpek. Emre uzaklara dalıp gitmişken "Köpek kardeş iki saniye sonra gelseydin keşke." deyince köpek oturduğu yere yattı. Burak gülümseyerek köpeğin başından severken Bulut "Ben gidiyorum artık. Bıktım şu çocuğun aşık hallerinden." diyerek ayaklandı. Emre bir dirseğinin üzerine yaslanarak çimlere uzandığında Bulut'u ayağıyla itledi. Bulut da sırıtarak Emre'yi itlediğinde Emre kendini çimenlere sırt üstü bıraktı.
Bulut parktan çıkıp giderken Burak ayağıya kalkıp beni de kaldırdı. Emre "Yarın görüşürüz. Bu hamburgerleri köpek kardeşle ben yerim artık." deyince "Esen'e akşam mesaj at istersen." dedim. Emre beni kafasıyla onaylarken Burak'la birlikte eve doğru yürümeye koyulduk. Çantamı kulaklık için kurcalarken onu bulamadığımda şirince sırıtmaya çalışırken Burak'a "Buraak, kulaklığın varsa versene." dedim. Burak kulaklığı bana uzattığında alıp telefonuma ve kulağıma taktım.
Bir şarkı açıp etrafı izlemeye başladığımda Burak kulağımdan kulaklığın tekini çekip kendi kulağına taktı. Telefonumdan müzikleri karışık çalmasını ayarladıktan sonra cebime koydum. Çünkü bende müzikler hep tekrarlanıyordu. Bir şarkıyı bıkana kadar üst üste dinlerdim. Burak sıkılır diye karıştırdım müziklerimi. Öylesine müzikler çalarken onları dinlemiyordum. Çünkü etrafı izlerken sadece düşünmem için rahatlatıcı bir ses oluyordu onlar.
Yaklaşık on dakika sonra eve geldiğimizde Burak'a kulaklığı verip bizim kata çıktım. Evin kapısını çaldığımda annem gülümseyerek açtı. Odama gidip üstümü değiştirdikten sonra İsimsiz'in yanına gittim. Ona hazırladığımız yatakta yatmış uyuyordu. Acaba annesi yok mu bunun? Belki onu parka bırakırsak annesini geri bulabilirdi. Ya da bahçeye bıraksak. Çünkü parkın orda arabalar ezecekti. Bu düşündüklerimi Burak'a mesaj olarak attığımda bana 'Tamam, yarın okula giderken bırakırız dönüşte bakarız sonra ona.' diyerek mesaj atıp beni onayladı. Annemle biraz sohbet ettikten sonra ders çalışmaya karar verdim. Çünkü sınavlara yaklaşık iki hafta vardı.
××××××××××××××××××××
Kızlarla olan konuşma grubundan mesaj gelince oraya baktım.
EYLÜL: Kankalarım size Emre, Burak ve Selim'in ifşalarını atayım mı?
NİHAL: Bana hiç Selim deme, kavga ettik.
ESEN: Yine mi?
BEN: Sanırsın Selim onun bayramdan bayrama görüştüğü akrabası. Çocukla kaç gündür konuşmuyormuş, hatta Selim'in mesajlarına görüldü atıyormuş.
NİHAL: Ya unutuyorum mesaj attığını.
EYLÜL: Çünkü Nihal beni seviyor, Selim'i değil.
MERVE: Can'ın ifşasını atsana. İfşası bile yakışıklıdır onun. Bende normal fotoğrafı yok bari ifşası olsun.
BEN: Oha! Merve'nin kurduğu en uzun cümle oldu. Bu tarihi not alacağım.
MERVE: Komik.
BEN: Bence komikti. Ben çok güldüm. Hadi siz de gülün.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İsimsiz
HumorBirbirlerinin kardeşi gibi olan, mutsuzken bile birbirlerini güldürebilen, kavga etseler de iki dakika sonra unutan beş kız. İşte bu hikaye onlara ait. ×××××××××××××××××××× Beşimiz aynı anda sarıldığımızda "Ne olursa olsun ayrılmak yok." d...