Acıyan gözlerimle tavanı izliyordum.
Burak'ın doğum gününü kutladıktan sonra eve gelmiştim ve tekrardan kendimi odama kilitlemiştim. Yine saatlerce ağlamıştım. Ağlamak hiçbir şeyi değiştirmiyor ama elimde değil.
Kitaplığımda bulduğum okuma kitabımı çıkartıp sayfalarını atlaya atlaya okumaya başladım. Canım sıkılınca sosyal medyayı gezmeyi denedim. Onda da sıkılınca müzik dinleyerek tekrardan tavanı izledim.
××××××××××××××××××××
Beş gündür Burak'la doğru düzgün konuşmuyorum. Zaten araya hafta sonu girdi, sınavlar girdi. Ondan uzak durmam için bir sebebim oldu. Bugün son günüm. Yarın ondan ayrılmam lazım. Sınıfta kızlarla hâlâ konuşmuyorduk.
Eylül, Bulut'un dibinden ayrılmıyordu. Nihal hep telefona bakıyordu, bakmadığı zamanlardaysa Selim'in yanına gidiyordu. Esen hep kitap okuyordu. Merve zaten normalde de konuşmuyor. Benim de Burak'ın doğum gününden beri yaptığım tek şey nefes almaktı.
Burak o günden beri mesaj atsa da kısa cevaplar veriyordum, bazen görüldü atıyordum. Yanıma gelmeye çalışırsa kızlar tuvaletine kaçıyordum. Çıkışta beni yakalamasın diye çok farklı yollardan gidiyordum.
Sıramda boş boş otururken etrafa bakınıyordum. O sırada Burak'la göz göze geldik. Yerinden kalkıp bana doğru gelirken ben de vakit kaybetmeden ayağa kalkıp koridora yürümeye başladım. Arkamdan bana yetişince kolumdan tutarak beni kendine çevirdi.
Baygın gözlerle ona baktıntan sonra göz devirdiğimde Burak "Ne yapmaya çalışıyorsun?" diye sordu. Kaşlarımı çatarak "Hiçbir şey yapmaya çalışmıyorum." diye onu yanıtladım.
Beni kenara çekerken "Bırakır mısın kolumu? Gitmem lazım." dedim. Sırtım duvarla buluştuğunda "Hayır. Benimle konuşman lazım." dedi. Yeşil bakışları içime işlerken "Niye benden kaç gündür kaçıyorsun?" diye sorunca "Senden kaçmıyorum." dedim.
Gözlerini etrafta gezdirip sabır dilercesine derin bir nefes aldıktan sonra gözleri tekrardan beni buldu. "Buse, niye beni kendinen itiyorsun?"
İnatla "İtmiyorum." deyince bana bir adım daha yaklaştı. Ondan kaçmaya çalışırken "Duvarın içine gireceksin şimdi." dedi. Gözlerimi devirip "Gidiyorum ben." dedim ve arkama bakmadan hızlı adımlarla tuvalete gittim.
××××××××××××××××××××
Dün, beni sıkıştırmasından başka hiç konuşmadık. Bugünse benim son günüm. Yataktan yine gözyaşlarımın arasından kalktıktan sonra üstümü değiştirdim. Uyuyan İsimsiz'in başını okşayıp öpücük kondurdum.
Yine erken bir vakitte okula gidecekken bu sefer annemle karşılaştım. Bana ters ters bakarak "Bugün son günün. Eğer ayrılmazsan her şeyi babana anlatırım." dedi. Gözlerim intikam ateşiyle parlarken "Çok pişman olacaksın." dedim. Başka hiçbir şey demesine izin vermeden kapıyı çarparak evden çıktım.
Parka uğradıktan sonra okula geldiğimde Bulut'la Eylül'ü sırada konuşurlarken gördüm. Bulut, Eylül'ün yanağına öpücük kondurduğunda Eylül kıkırdayarak ona sarıldı. Onlara göz devirip yerime oturdum. Benden hemen sonra sınıfa Burak girdiğinde onu hiç umursamadan telefonumu karıştırdım.
Yanımda bir hareketlilik hissedince bakışlarım oraya döndü. Burak gözleriyle bana çok şey anlatmak istiyormuş gibi bakıyordu. Bir elini yanağıma yaslayıp "Buse konuşmamız gerekiyor." dedi.
Başımı geriye çekerek elinin boşluğa düşmesini sağlarken "Bence de, konuşmalıyız." dedim. Hayal kırıklığıyla önce eline sonra bana baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İsimsiz
HumorBirbirlerinin kardeşi gibi olan, mutsuzken bile birbirlerini güldürebilen, kavga etseler de iki dakika sonra unutan beş kız. İşte bu hikaye onlara ait. ×××××××××××××××××××× Beşimiz aynı anda sarıldığımızda "Ne olursa olsun ayrılmak yok." d...