Göz göze gelmemiz benden tamamen istemsizce gerçekleşmişti.
Hareketsizce ona bakmaya devam ediyordum. Kimse bir şey demese saatlerce onu böyle izleyebilirdim. Özlemim, acımı bastırıyordu. Korkularımı bastırıyordu...
Gözlerim, onun bir aylık yokluğunu doyuruyordu.
İkimiz de gözümüzü kırpmadan birbirimize bakarken bacaklarımın titrediğini hissettim. Bedenim bakışlarıyla sarsılırken ruhum ona tutundu.
Kalbim göğüs kafesimin içinde sıkışıyordu. Gözlerim yanmaya başladığında Selim'in "On sezonluk dizi bakışması gibi oldu." diyen sesi duyuldu. Bulut sırıtarak bize bakarken onun dediğini "On yedi sezonluk." diye düzeltti.
Eylül iki elini de Bulut'un dudaklarına bastırınca "Sus artık Bulut, sus. İşin gücün ortalığı karıştırmak." dedi. Merve yanıma gelip ekranında 'Umut' yazan telefonumu uzattı ve bu sırada onunla olan bakışlarımın arasına girdi. Bedenim cayır cayır yanarken içimin de yandığını hissettim. Merve'nin elinden telefonu alınca teşekkür edip hızla sınıftan çıktım.
Esen de bana yetişince birlikte merdivenden inmeye başladık. Titreyen parmaklarım Umut'un aramasını cevapladığında telefonu kulağıma götürdüm. Umut "Buse, iyi misin?" diye sorduğunda "Bilmiyorum." dedim mırıldanarak. "Burak'ın sınıfa girdiğini gördüğüm için aradım. Seni çıkartabilirim diyecektim ama çıktın zaten. İstersen yanına gelebilirim."
Kuruyan boğazım yutkununca acımıştı. Bilincim yerinde değildi. Telefonu hemen kapatmak amacıyla "Bahçeye çıkıyorum." dedim ve kapattım. Esen'le bahçeye çıktığımızda çalılıkların etrafını örttüğü düzlüğe gittik. Oturmak için kendimi ıslak çimenlere attım. Islak olup olmaması umrumda bile değil. Esen önüme oturup ellerimi omuzlarıma koydu ve sıktı. "Esen, çok kötüyüm. Ben, ben onunla göz göze geldim. Haftalar sonra... Kalbimin olduğu yerde garip bir şeyler var. Uçuyor gibi, kalbim galiba biraz sonra kaburgalarımın arasından havalanacak."
Esen hüzünle bana bakarken "Gördüm. Peki gözlerinden hangi duyguyu okuyabildin?" deyince gözlerimi kapatıp o anı düşündüm. Sadece o an gördüğüm çeşit çeşit ağaçlarla kaplı bir ormanın yeşiliydi. Onun gözlerinde kaybolmak ormanda kaybolmakla aynı şeydi çünkü. Önünde belirli bir yolun yok, haritan yok...
"Hiçbir duygu yoktu Esen. Yabancı birine bakar gibi baktı bana. Bu kadar çabuk mu? Cidden bu kadar çabuk mu unuttu?" Acıyla inleyip yumruğumu sertçe toprak zemine vurdum.
"Ben daha onun izlerini bedenimden silememişken o benim izlerimi ruhundan da mı sildi?"
Esen önüme gelen saçımı geriye doğru düzeltirken "Buse, öyle kolay değil o. Hem ne izinden bahsediyorsun sen?" diye sordu. Elim kolumdaki 'Yeşili hatırla.' yazısına gidince yutkundum. Ateşe dokunmuşum gibi parmaklarımı oradan çekip boynumdan haftalarca çıkmayan kolyemin gümüş ucuna getirdim. Kedi figürünü hafifçe okşayıp "Kolyem. Yılbaşı gecesi hediye etmişti." dedim.
Gözlerimin dolduğunu ve yaşların akmak için can attığını hissettiğimde dudaklarımı birbirine bastırdım. Esen, yüzümü ellerinin arasına alıp "Kendini çok yıpratıyorsun. Yapma böyle. Bak, ben varım. Biz varız. Her zaman yanındayız." dedi.
"Sen varsın. Siz varsınız. Her zaman yanımdasınız." Kendi kendime cümlesini tekrarladım. Birkaç dakika sonra aniden Esen'e sarılınca o da sarılmama karşılık verdi. Ne kadar süre öyle kaldık bilmiyorum ama bana terapi gibi gelmişti. Sanki dünyanın en iyi psikoloğuyla tüm gün konuşmuşum gibi. Kendini hafifçe geriye çekip "Bu Umut ne ayak? Niye arıyor seni?" diye sordu.
Telefonuma kısa bir bakış attım ve "İyi olup olmadığımı kontrol ediyor sadece. Bir şey soracağım." dedim. Esen oturduğu yerde dikleşerek "Sor." dediğinde "Sen onun ne hissettiğini anlayabildin mi? Bana baktığı zaman..." diye sordum çekimser bir şekilde. Esen bakışlarını başka bir yöne çevirip düşünür gibi yaparken "Imm, şey gibi baktı... Şey. Normal baktı ama böylee..." diye ağzının içinde geveledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İsimsiz
HumorBirbirlerinin kardeşi gibi olan, mutsuzken bile birbirlerini güldürebilen, kavga etseler de iki dakika sonra unutan beş kız. İşte bu hikaye onlara ait. ×××××××××××××××××××× Beşimiz aynı anda sarıldığımızda "Ne olursa olsun ayrılmak yok." d...