Sinirle Bulut'un üstüne yürüyeceğim sırada Burak kolumdan tuttu.
"Ya sen manyak mısın?! Çocuğun boynunu niye emiyorsun? Yemin ederim gerizekalısın!"
Bulut gülerek "Eğlendim. Sürekli benle uğraşıyor, ben de onunla uğraştım." deyince Burak boynuna bakmaya çalıştı. Emre "Abi hadi eğlendin de çocuk böyle mi dolaşsın ortalıkta? Annesine, babasına ne diyecek? Hadi kolunu morartsan iyi. Çarptım der geçer. Birkaç gün kalacak morarıklık şimdi." dedi.
Selim yüzünü buruşturarak "Rezil insanlarsınız." dedi.
Eylül Bulut'a sarılarak "Kızmayın Bulut'uma, sarhoş o." dediğinde Burak sinirle "Boynumu morarttı, nasıl kızmayayım?" dedi. Sonra da bana dönüp "Buse makyaj malzemen yok mu morluğu kapatmak için?" diye sorduğunda sinirle güldüm. "Bırak makyajı, alçı sıvasak kapanmaz orası."
Nihal dediğime gülerken Selim "Biz gidiyoruz." dedi ve birlikte gittiler. Emre'yle Esen dans pistine gittiklerinde Burak'ın kolundan çekiştirerek "Hadi morarıklığı kapatayım." dedim. Kapatıcımı alıp yürümeye başladığımızda tuvaletlerin önünde duraksadık.
Ben "Kızlar tuvaletine de erkekler tuvaletine de giremeyiz. Girsek yanlış anlaşılır. Nereye gideceğiz?" diye sorduğum sırada Burak beni boş bir koridora soktu. Koridorun ucun bir kapı vardı. O da yanındaki tabeladan anladığım kadarıyla minik bir terasa açılıyordu. Koridorun bir duvarında büyük bir ayna ve onun önünde de mermerden tezgah vardı.
Burak belimden tutup tezgahın üstüne oturmamda yardım edince kıkırdadım. Arkamdaki aynadan boynuna bakarken morarıklığı gördüğünde "Hayvan herif." diye mırıldandı. Kızmakta haklıydı. Çünkü Burak zaten beyaz tenliydi, Bulut'ta sağolsun boynunu mosmor yapmış. Kim Burak'a bakarsa baksın direk boynundaki morluk dikkatini çeker.
Elimin birini yanağına yasladığımda yeşil gözleri gözlerimle buluştu. Başımı biraz kaldırıp yanağına öpücük kondurdum. Kendimi hafifçe geriye çekince gözlerinin kapalı olduğunu gördüm. Yanağında duran elimi oynatarak yanağını okşadığımda başını elime bastırdı. Gülerek "Burak, kedi gibisin." dediğimde miyavlayınca biraz daha güldüm.
Kollarımı boynuna dolayıp ona sıkıca sarıldım. O da kollarını belime sardığında başını boynuma gömdü. Huylandığım için kendimi geriye çekmeye çalışırken bana daha sıkı sarılıp engel oldu. Başını boynumda çekerek burnunu çeneme yaslayıp derince iç çekti. Ellerimi kahverengi dalgalı saçlarına çıkarttım ve yavaşça saçıyla oynamaya başladım.
Burak'ın dudakları çeneme temas ederken kendimi yanıyor gibi hissettim. Hava mı sıcak acaba? Dudaklarını çenemle boynumun arasındaki yere bastırınca başımı yana eğip ona daha çok yer açtım. Kolları belimi daha çok sararken öptüğü yere yanağını sürtmeye başlayınca mırıltıya benzer sesler çıkardı.
Gözlerim anın etkisiyle kapanırken "Burak, sarhoş musun?" diye sorduğumda "Hıhı." diyerek onayladı beni. Heyecandan karnıma bir şeyler olunca bir elimi sırtına indirip elimi orada gezdirmeye başladım. "Yoksa sarhoşum ayağına yatıp yakınlaşmaya mı çalışıyorsun?"
"Zeki kızsın." dediğinde kahkaha attım. "Biliyorum."
Dediğim şeye o da gülerken yüz yüze geldik. Ellerini yanaklarıma yaslayınca "Yanakların kızarmış." dedi. Evet, yanaklarım şu an çok feci yanıyor. Başımı aşağı yukarı salladıktan sonra "Heyecandan." dedim. Yaptığım itirafa gülümserken bir elini çekip belime sardı ve karnımı karnına yasladı. Dudaklarımız birbirine yaklaşırken nerede olduğumuzu bile unuttum. Sadece Burak vardı.
Bacaklarımı beline sarıp bana daha yakın olmasını sağladığımda gözlerinde yeşilin en koyu tonunu fark ettim. Dudaklarımız arasında milimler varken yutkundum. Aralık dudaklarımızdan nefeslerimiz karışıyordu. Alt dudağını dudaklarımın arasına aldığımda parmaklarımı saçlarında gezdirmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İsimsiz
HumorBirbirlerinin kardeşi gibi olan, mutsuzken bile birbirlerini güldürebilen, kavga etseler de iki dakika sonra unutan beş kız. İşte bu hikaye onlara ait. ×××××××××××××××××××× Beşimiz aynı anda sarıldığımızda "Ne olursa olsun ayrılmak yok." d...