47. Bölüm - Tartışma

1.1K 132 13
                                    

Masada oturmuş hepimiz yemek yiyorduk.

Daha doğrusu ben sol elimle yemeye çalışıyordum çünkü sağ elim kelepçeliydi. Zar zor yemekleri yedikten sonra annem "Buse hadi bana yardım et." dedi. Ben zinciri görmesinler diye onlardan kaçıyorum, bileğimi saklıyorum. Onlar beni ayağına çağırıyor. Hoş mu bu? "Anne ben elimi yıkayayım, sonra gelirim."

Burak'la koridora girdiğimizde babamın bizim üzerimizdeki kötü bakışlarını gördüm. Ona küçük bir gülümseme yollayıp yürümeye devam ettim. Lavaboya gittiğimizde Burak'la aynı anda ellerimizi yıkamaya başladık. Çok komik gözüküyorduk. Sessizce kıkırdarken "Neye gülüyorsun?" diye sordu.

"Günün sonunda umarım babam seni boğmaz."

Su sesinden tuvaletimin geldiğini hissedince "Burak tuvaletim geldi." dedim. Ellerimizi yıkadıktan sonra çeşmeyi kapatırken "Azıcık tutamıyorsun çişini." dedi.

"Yuh, sabahtan beri tutuyorum." dedim gözlerimi kocaman açarak. Bu konuyu konuşmak ne kadar utanç verici olsa da birazdan altıma işeyecektim. Umrumda bile değil utanç verici olması yani.

Burak kelepçeye kısa bir bakış attıktan sonra "Tamam ben arkamı dönüyorum, sen yap burda." dedi. Omzuna sertçe vurup "Dalga geçme." dedim. Omzu acımış olacak ki diğer eliyle orayı tutarken "Kızım elin çok ağır, acıtıyorsun canımı." dedi.

Telefonundaki saate bakarken "Daha saat dokuz, iki buçuk saatimiz var." dedi. "Burak, Bulut'a biraz yalvarsak da anahtarın yerini söylese. Gerçekten çok sıkıştım."

Telefondan Bulut'a mesaj atınca konuşmalarını okudum.

BURAK: Bulut anahtar nerde?

BULUT: Niye sordun agresif kelebeğim? Daha zaman dolmadı.

BURAK: Söyle artık Bulut, lazım anahtar.

BULUT: Yoksa yine telefonunu mu kaybettin Burak? Rahat arayamıyorsanız söyleyeyim.  ;)

Bulut'un ima ettiği şeye utanıp tek elimi alnıma bastırdım.

BURAK: Sinirlendirme beni, telefonu kaybetsem sana mesaj atabilir miydim?

BULUT: Bugün okulda da çok kaybetmiş gibi durmuyordun.

BURAK: Siktir git Bulut.

BULUT: Sen bilirsin agresif kelebeğim benim. 23.30'da görüşürüz.   :*

BURAK: Anahtarın yerini söyle de git.

BULUT: Hayır.

BURAK: Ne demek hayır ya? Öğlenden beri böyleyiz, çıkışta bile böyle gittik kafeye. Daha ne istiyorsun? Yeter bu kadar uzattığın. Bu saate kadar yan yana duralım diye yapmadığımız şey kalmadı.

BULUT: Ne yaptın?

BURAK: Bulut, anahtarın yerini söyle artık.

BULUT: Kalem kutundaki uç kutusuna sakladım. Yalnız saklayabilmek için tüm uçları çıkarttım. Üzgünüm.  :(

BURAK: Sorun değil yeter ki anahtar orada olsun.

Burak telefonunu kapatıp çantasının oraya yani koridora gittiğinde ben de peşinden gitmek zorunda kaldım. Çantasından anahtarı bulunca "Sonunda!" diye bağırdım.

Tam anahtarı kelepçeye taktığı sırada mutfağın kapısında bize bakan annelerimizi gördük. Şimdi boku yedik.

Annem şaşkınca "Buse o ne öyle?!" dediğinde Esma Teyze "Oğlum ne yapıyorsun sen?!" dedi. Burak'ın kilidini açtığı kelepçe yere düşünce herkesin bakışı da ona çevrildi. Sonra ikisi de bize sinirli bir şekilde bakmaya başlayınca acelece "Anne bizim bir suçumuz yok. Hepsi Bulut'un suçu." dedim. Annem sinirli bir şekilde "Bulut kim? Hem niye siz bunu takıyordunuz?" diye sorunca annemden azıcık korktum.

İsimsizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin