Parmağımı Umut'a doğrulttum.
"Valla bu kaçmama yardım etti, suç ortağım bu." dedim. Esen kaşlarını çatarak "İyi de benim suçum ne? Niye çağırdı bizi bu adam?" diye sordu. Umut gülerek "Ben çağırdım."deyince ikimiz de anlamadık. Umut bizi niye çağırsın ki? Esen aklımdaki soruyu "Niye?" diyerek dile getirdiğinde Umut eliyle sarı saçlarını karıştırdı. "Sınıf defterlerini toplarken sizin sınıfın önüne geldim. Baktım, hoca yine boş boş kızıyor. Sizi kurtarayım dedim bende."
Kollarımı göğsümde bağlayıp tersçe "İyi yaptın." dedim. Sinirliydim Umut'a. Niye boş boş çıkışıp kavga çıkardı ki geçen ders? Bulut'a da sinirliyim. Umut "Neyse görüşürüz kızlar, ben sınıf defterlerini toplamaya gidiyorum." dedi ve bana göz kırpıp gitti.
Zil çalınca tüm sınıflar boşladı. Biz de tam sınıfa girecekken ingilizceci sınıftan çıktı. Bizimle konuşmak için önümüzde dikildiğinde "Esen bir daha ıslak mendil fırlatma dersimde." dedi. Esen ciddiyetle "Tamam hocam." diyerek cevap verdiğinde bana "Buse sen dersi dinlerdin, niye bugün dinlemedin? Hep görüyorum ben seni, dersle ilgileniyorsun. Bugün ne oldu?" diye sordu.
Ben? Dersi dinliyorum? Tövbe estağfurullah. İngilizce dersini sene başından beri bir kere dinlemedim. Pişman da değilim. "Evet hocam, ben hep dinlerdim. Bugün çok mutluyum da tenefüsteki olay geldi aklıma. Duramadım ben de, özür dilerim." dedim. İngilizceci gülerek "Tamam bir daha olmasın." deyince yanımızdan gitti. Esen'le arkasından tiksinircesine bakarken mırıldandım. "Dengesiz midir nedir ya?"
Sınıfa girdiğimizde bizimkiler hazırlanmış bizi bekliyordu. Çantamı hazırladıktan sonra Burak'ın yanına gidip koluna hafifçe vurdum ve "Hep senin yüzünden. Niye yüksek sesle miyavladın ki?" dedim kısık sesle. Burak sırıtarak kulağıma "Miyav." dediğinde sinirle güldüm.
Bulut şaşkınca etrafına bakarken "Valla bir daha duydum kedi sesini." dedi. Ona bıyık altından gülerken sekiz kişi sınıftan çıktık. Hepimiz yolu okulun önünde ayrılınca Burak'la yürümeye başladık. Burak hafifçe bana dönüp "İstersen bir daha miyavlamam." dediğinde gözlerimi korkuyla açıp "Hayır! " dedim. Gülerek "Sakin ol." deyince güldüm.
Parka doğru gittiğimizde sinsice sırıttım. Dediğim şeyi göstereceğim sana Burak. Bak bakalım kavgaya gidebiliyor musun. Banka oturduğumuzda ikimizin telefonuna mesaj gelince ofladım ve gruba girdim.
BULUT: Selam arkadaşlar.
EMRE: Ayrılalı yirmi dakika oldu.
BULUT: Benden ayrı geçirdiğin dakikaları mı sayıyorsun sevgi pıtırcığım?
EMRE: Aynen.
BULUT: Esen gör, gör...
ESEN: Aman bana ne.
BULUT: Hii! İnanamıyorum. Esen mi dedi bunu?
BEN: Yok ben dedim.
BULUT: Buse kadar boş bir insan yok bu hayatta.
BURAK: Sen varsın.
BULUT: Hanım köylü mü oldun Burak? Kaç yıllık arkadaşını sevgilin için ez.
BEN: Yalnız kimse yokken ben vardım.
BULUT: Yanında olmak yetseydi matematik de değerli bir arkadaş olurdu. 11 senedir bırakmadı peşimizi.
EYLÜL: Boş yapma, yolda giderken araba çarpacak.
BURAK: Ölürsen ya e-okul fotoğrafını masana koyarız ya da bunu...
BURAK: Görüntü:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İsimsiz
HumorBirbirlerinin kardeşi gibi olan, mutsuzken bile birbirlerini güldürebilen, kavga etseler de iki dakika sonra unutan beş kız. İşte bu hikaye onlara ait. ×××××××××××××××××××× Beşimiz aynı anda sarıldığımızda "Ne olursa olsun ayrılmak yok." d...