49. Bölüm - Yeşil

1K 125 44
                                    

Annemle uzunca bakıştık.

Bana doğru dönüp elindeki telefonu sallarken "Bu ne Buse?!" diye bağırdı. Belki anlamamıştır, salağa yatayım. Kendimi sakin tutmaya çalışarak "Telefon." dediğimde bana bir daha bağırdı. "Benimle dalga geçme!"

Kapı pervazına tutunup ayakta kalmaya çalıştım. Ellerim titriyordu. Annem telefonu sertçe masaya fırlatınca tok bir ses çıktı. "Sen bunu bize nasıl yaparsın?! Ne zamandır arkamızdan iş çeviriyorsun?!"

Benden cevap gelmeyince bir daha bağırdı. "Söyle!"

Mırıldanarak "Birinci sınavlardan önce." dediğimde "Ne?! İzmir’e bu yüzden mi gitmek istediniz?" diye sordu. Kafamı hızla olumsuz anlamda sallarken "Anne hayır, onunla alakası yok. Ben anneannemleri özlediğim için götürdü. Orada yüz yüze bile gelmedik, ben hep teyzemleydim." dedim.

Annem sinirli bir şekilde "O bizim komşumuzun çocuğu, benim arkadaşımın çocuğu, senin bebeklik arkadaşın, kardeş gibi büyüttüğümüz kişi. Bunu bize nasıl yaparsın? Hadi kendini geç, hiç bizi de mi düşünmedin?" dedi.

Sinirden dolan gözlerimi kırpıştırarak "Ben hiçbir şey yapmadım." dedim. Kalbim sıkışıyordu. Annem "12. sınıf olacaksın, derslerini etkileyecek. Sadece bir lise sevdası için geleceğini kaybetmeye değer mi?" diye sorduğunda kafamı olumsuzca salladım. O sadece lise sevdası değil, ben Burak'ı gerçekten seviyorum.

"Geleceğimi niye kaybedeyim ki? O sınavlarıma engel değil." dediğimde "Öyle mi diyorsun? İki gün sonra ayrılacaksınız, depresyona gireceksin, derslerine odaklanamayacaksın." dedi.

Dolu gözlerimden yaş akmasına engel olurken "Telefonuna el koyuyorum Buse. Ve bu olay daha fazla büyümeden ondan ayrıl." dedi.

Kafamı dehşetle sağa sola sallayıp "Hayır, asla böyle bir şey yapmam." dedim. Annem çatık kaşlarını daha da çatıp "Baban duyarsa kıyamet kopar biliyorsun değil mi? Burdan taşınırız. Hem ondan hem de okuldaki arkadaşlarından ayrılırsın. Yüzlerini görmene bile izin vermez." dedi.

Masanın üstündeki telefonumu alarak "Senin iyiliğini düşünüyorum Buse. İleride bana teşekkür edeceksin." dedi. Sinirden sesim yükselince "Hayır! Ayrılmayacağım, teşekkür de etmeyeceğim!" diye bağırdım. Anneme hiç sesimi yükseltmezdim ama şu an sinirden ne yaptığımı bilmiyordum.

"Ayrılacaksın Buse, sana bir hafta müddet. Aksi takdirde her şeyi babana anlatırım ve dediğim şeyler olur. Ya sadece ondan ayrılırsın, ya da hem ondan hem arkadaşlarından ayrılırsın. Bir hafta sonra soracağım."

Hiçbir şey dememe izin vermeden odadan çıktı. Sinirle kapıyı kapatıp kilitlediğimde camın önünde duran yatağımın üstüne oturdum. Sinirden yüzümün yandığını hissederken "Hayır, ayrılmayacağım." dedim kendi kendime. Ellerimi yüzüme koyup gözyaşlarımı serbest bıraktım.

Saatlerce omuzlarım sarsıla sarsıla sayıklayarak ağladım. Ellerimi yüzümden çektiğimde havanın kararmaya başladığını gördüm. Serinlemek için camı açtım ve Ocak soğuğunun yüzüme çarpmasını sağladım.

Nasıl ayrılabilirim ki ben Burak'tan? On yedi yıl sonra yeni kavuşmuşken yapamam bunu. Ben ona şimdiden çok bağlandım. Ayrılsam da ayrılmasam da beni her türlü ondan ayıracaklar.

Sinirle ayağımı duvara vurduğumda acıyı hissetmedim. Hiçbir şey hissedemiyorum. Bu olayı Burak'a anlatmalı mıyım? Belki onun da haberi olursa ayrılmışız gibi davranabiliriz. Ama Burak'ın tepkisi ne olur? Kesinlikle çok sinirlenir. Hatta belki de annemle babama karşı çıkabilir. Annemin dediği gibi bu sefer beni ondan taşınarak ayırabilirler.

İsimsizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin