Sınıfın girişinden çok büyük bir gürültü geldi.
Bulut acıyla inlerken Eylül, Bulut'a art arda vuruyordu. Sınıfta Eylül'ün "Sen benim telefonumu nasıl alırsın? Hadi madem aldın niye fotoğraflara bakıyorsun?!" diye sesi yankılanırken Bulut bize hitaben "Kızlar alsanıza şunu dibimden!" dedi. Nihal kafasını olumsuz anlamda sallarken "Üzgünüm Bulut, onu ben bile tutamam." dedi. İçimden kıkır kıkır gülerken Eylül hâlâ Bulut'a sert yumruklarını geçiriyordu.
Kapıdan giren Emre şaşkınca Eylül'le Bulut'a bakarken Bulut "Abi al şunu yanımdan, eli ağırmış!" dediğinde Emre ona cevap olarak "Kendin arandın Bulut, hem kendin de uzaklaştırabilirsin Eylül'ü. Tabii canın istemiyorsa orası ayrı." dedi. Esen gözlerini devirirken Nihal ve ben imalı imalı gülüyorduk. Bulut ağzını şaşkınca açarken "Oha Emre, en yakınımdan nasıl sözler işitiyorum?! İnsan bunu kardeşine yapar mı?!" derken sınıfa Burak girdi. Merve'nin bugün verdiği ilk tepkilerden biri Burak'a gözlerini kısarak bakmasıydı.
Burak sınıfın kapısında dikilmiş boş boş Bulut'a bakarken Bulut "Geldi kahramanım! Hadi kurtar beni Eylül'den, sırtımı çürüttü." dediğinde Eylül biraz daha sinirlenip Bulut'un kafasını tahtaya vurdu. Burak yavaş adımlarla Bulut'a yaklaşıp ensesinden tuttuğu gibi oturdukları sıraya götürdü. Eylül, Burak'a bir şey yapmak istemediği için Bulut'u götürmesine engel olmadı. Eylül ağzının içinde küfürler mırıldanırken arka sıramızdaki yerine oturdu.
Ben etrafa bakmaya başladığımda sınıftan çoğu kişinin geldiğini fark ettim. Burak ve Bulut da en arkadaki yerlerine oturunca Merve "Ders ne?" diye sordu. Esen önüne tarih defterini ve kitabını çıkartırken "Tarih." dedi. Tarih mi?! Ama benim psikolojim bunu kaldıramaz! Tarih dersinden öyle bir nefret ediyorum ki anlatamam. Tüm öğrencilik hayatım boyunca sevmedim bu dersi.
Nihal arkamdan elini uzatıp omzumu sıvazladığında "Bu günlerde geçecek, üzülme." dedi. Bizim kızların hepsi tarihi ve onun gibi sözel dersleri seviyordu. Ama Esen başkaydı, kız resmen sözel derslere aşıktı. Bense tam tersi. Ders zilinin çalmasıyla sınıfa giren tarihçi moralimi bozmaya bile yetmişti. Öğretmenle tüm sınıfın selamlaşmasından sonra derse başladığımızda başımı elime yaslayıp dersi boş bakışlarımla dinlemeye hazırlandım.
××××××××××××××××××××
Birkaç dersin ardından öğle arasına girdiğimizde Nihal, Esen ve Merve yemekhaneye gittiğinde geriye Eylül'le ikimiz kaldık. Kantine sohbet ede ede indikten sonra yiyecek bir şeyler almak için sıraya girdik. Sohbetimizi bölen "Buse, konuşabilir miyiz?" sesiyle ikimiz de bakışlarımızı sese doğru çevirdik. Umut karşımda mahcup bir ifadeyle bana bakıyordu. Eylül bana göz kırpınca Umut'la birlikte sıradan çıktık. Eylül'ün göz kırpması 'Tamam, sen masaya geç ben hallediyorum.' demekti.
Umut'la bir masaya karşılıklı oturduğumuzda gözlerini bana çevirerek "Dün ben mesaj bekledim de atmadın, belki bende atmak istemiyorsundur diye bir şey yazmadım. Eğer bak konuşmak istemiyorsan kendini zorunda hissetme." dedi. Gözlerimi kırpıştırarak "Hayır, hayır konuşmak istemememle bir ilgisi yok. Dün numaran silindi benden, o yüzden atamadım." dediğimde Umut'un yüzünde bir gülümseme belirdi. Bende o gülümsedi diye gülerken azıcık da olsa utanıp kafamı pencereden dışarıya bahçeye doğru çevirdim.
Tam o sırada Burak, Bulut, Emre bahçeden okula girmek üzereydi ve Burak kaşlarını çatmış Umut'la bana bakıyordu. Masamıza düşen gölge ile kafamı oraya çevirdiğimde Eylül, Umut'a gitmesi için gülümseyerek imalı imalı bakıyordu. Umut acelece kalkıp "Konuşuruz o zaman." dedi bana hitaben ve kantinden gitti. Eylül elindeki ekmek arasını bana uzatıp yerine oturdu ve sohbet ederek elimizdekileri yemeye başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İsimsiz
HumorBirbirlerinin kardeşi gibi olan, mutsuzken bile birbirlerini güldürebilen, kavga etseler de iki dakika sonra unutan beş kız. İşte bu hikaye onlara ait. ×××××××××××××××××××× Beşimiz aynı anda sarıldığımızda "Ne olursa olsun ayrılmak yok." d...