Duyduklarımı algılayamıyordum.
Algılamak istemiyordum. "İnanmıyorum sana. Şaka yapıyorsun değil mi?" Lütfen her şey şaka olsun, lütfen.
Umut iki eliyle hasta yatağının üstündeki elimi kavrayınca "Yarın İstanbul'a kemoterapiye gidiyorum." dedi. Beynimin içinde sesler uğulduyordu. Fısıltıyla çıkan sesimle zar zor konuştum.
"Ama hemen geri döneceksin. Ciddi bir seviyede değil. Değil mi?"
Umut bakışlarını kaçırıp ellerimize bakmaya başladığında uyarıcı bir tonda "Umut." dedim. Başını ellerimizin üstüne yaslayınca yüzünü benden sakladı.
"Üzgünüm."
Kalbim duyduğum gerçekle teklerken yattığım yerden doğruldum. Koluma saplı olan iğneyi umursamadan boynuna sarıldım. "Geçecek Umut, yanında olacağım."
Onun da kolları bedenimi sararken dolu gözlerimi sıkıca kapattım. Yaşlar yanağımdan süzülüyordu. Kısık çıkan sesimle "Ne kanseri?" diye sorunca beni "Beynimde tümör var." diye yanıtladı.
Alçıda olan elimi sarı saçlarının arasına daldırıp sarılışımı sıkılaştırdım. Merakla "Neden Bursa'da kalmıyorsun?" diye sordum. "İstanbul'da her şey ayarlandı. Daha çok yardımcı olacakları söyleniyor."
Titrek nefeslerim dudaklarımın arasından firar ederken "Beni sık sık görüntülü ara tamam mı? Görüntülü arayamazsan bile normal ara. Onu da yapamazsan mesaj at. Sen yapmazsan ben yapacağım." dedim. Güldü.
Yavaş yavaş benden ayrıldığı sırada "Hiç itiraz etmem." dedi. Hasta yatağına beni tekrar yatırdığında "Şimdi senin güç toplaman lazım." deyince "Bu yüzden mi okulu bu aralar çok sık asıyordun?" diye sordum.
"Evet. Belirtileri vardı."
Üstüme beyaz çarşafı örttükten sonra bana gülümsedi ve elimin üstüne uzunca bir öpücük kondurdu.
"Bir dahakine seni iyi görmek istiyorum. Aklım sende kalmasın. Kendine iyi bak Buse."
Dediğine gülümserken gözyaşlarımı sildim. Benim yerime kemikli parmakları yanağındaki ıslaklıkları dağıttı. Yerimde uzanıp yanağına minik bir öpücük kondurdum ve bir daha gülümseyerek "Veda busesi." dedim.
Bu yaptığımı beklemiyormuş gibi şaşırdı. Geriye doğru adımlaması bizi birbirimizden uzaklaştırıyordu. Göz temasımızı kesmeden kısa sürede kapıya gelince son kez "Görüşürüz." dedi.
Benden cevap beklemeden kapıyı açtı ve kendini dışarıya attı. Kapıyı da kapatırken mavi gözlerine bakarak "Görüşürüz Umut." dedim. Dudaklarında tatlı bir gülümseme yayıldığında kapıyı kapattı.
Öylece yatakta yattım. Birkaç dakika sonra odaya Burak girince hiçbir şey demeden yanımdaki sandalyeye oturdu. Bakışlarımı gözlerine çevirdiğimde kaşları çatık bir şekilde bir şeyler düşündüğünü fark ettim. "Biliyor muydun?"
Sorduğum soruyla bakışları bana döndü ve "Yeni öğrendim." dedi. Dudaklarımı birbirine bastırıp gözlerimi sıkıca kapattım. Böyle olacağını hiç düşünmezdim.
Umut mutlu olmalıydı. Mutlu bir hayatı bazı kişilerden bile çok hak ediyordu.
Burak'ın sıkıntıyla verdiği nefesle gözlerimi hafifçe araladım. Yeşil hareleri benimkilerle buluşunca "Psikoloğunla konuşmak ister misin?" diye sordu. Yüzümü buruşturarak "Benim psikoloğum yok, konuşmak istemiyorum." dediğimde "Doktorların dediğini sen de biliyorsun. Hiç kaçışın yok." diye itiraz etti. Aman ne güzel. Bir de bununla uğraşacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İsimsiz
HumorBirbirlerinin kardeşi gibi olan, mutsuzken bile birbirlerini güldürebilen, kavga etseler de iki dakika sonra unutan beş kız. İşte bu hikaye onlara ait. ×××××××××××××××××××× Beşimiz aynı anda sarıldığımızda "Ne olursa olsun ayrılmak yok." d...