T:Ananla hayallerinizi gerçekleştirecekmişsunuz.
Kaşlarımı çatıp Tahire döndüm. Bu adamın tribi hiç çekilmiyordu. Dişlerimin arasında duyabileceği şekilde fısıldadım.
N:Tahiir!
T:Sakın bağa afkurma Nefes. Afkurması gereken kişi sen değilsun. Benum! Hem biraz daha oyalanırsanız hayallerinizi gerçekleştirmek için geç kalacaksınız. Ben sizi düşündüğümden yani. Gönlüm el vermiyor.
Tahir alttan alttan laf sokmalarına devam ederken kapıda bizi izleyen Berrak ve Asiye abla da bir bana bir Tahire anlamsızca bakıyordu. Asiye abla iki adım atıp yanıma geldi ve kulağıma eğilip fısıldadı.
A:Egı bu yine neye triplendu. Hem de balayunda.
N:Boşver ablam boşver. Yarına kadar kalmaz onda sinir falan.
A:Hee. Anladum ben o siniri. Kız bak sakın kanma ha bu deliye. Kaplan ava çıkmaya çalışiyi, av ormana gelmeyince de yaralı taklidi yapiyi. Sakın sen bu algı aparasonlarına kanma. Mıstafa da hep böyle ediyi. Ayucuk! dedi kıkırdayarak.
Söylediği uzun cümlelere dili dönmeyen Asiye abla yine güldürmüştü yüzümü. Kulağına fısıldadım gülümseyerek.
N:Sen merak etme ablam ben o kaplana ne yapacağımı çok iyi biliyorum. Hem senin o dediğin algı aparasonu değil, algı operasyonu.
A:Aman sizde başına TDK kesildunuz. Aha şu angona bir, sen iki. dedi gizliden gizliye Berrağı göstererek.
N:Tamam tamam kızma ablaların gülü. diyerek öptüm uzunca yanağını. Kızgınlığı öpücüğümle yerini gülümsemeye bıraktı. Hiç de kıyamaz ki eltisine o. Hamilelik hormonları da var malum.
Berrağa dönüp;
N:Berrak! Bak bu çaylık kraliçesini üzme. Yakarum! dedim göz kırparak.
Anlamış olacak ki o da kafasını sallayıp çemkirmek yerine yalandan gülümseyip şirinlik yaparak sevgi sözcükleri kurmaya başladı. Kapıdan çıkıp yanımıza geldi ve Asiye ablanın yanaklarını sıkıp bir sağa bir sola salladı.
B:Ya ben bunu hiç üzer miyim he üzer miyim? Bu kovala kurban olsun ona kurban!
Asiye ablanında hoşuna gitmişti bu ama belli etmemeye çalışıyordu. Gizliyordu gülümsemesini kendini zorlayarak. Birden kaşlarını çatarak geri çekildi.
A:Uuu başımıza daş yağacak valla.
T:NEFESS!!
Biz aramızda sohbete dalmış gülüşürken Tahirin sert sesiyle irkildim. Arkamı döndüm ve sertçe Tahire baktım.
N:Ne bağırıyorsun ya?! Aklımı aldın!
T:Dur sen dur. Aklını almışım senin zaten de yetmemiş belli ki. Daha alacam ben o aklı dur sen.!
N:Allah allah?!
T:Haydi Nefes haydi! Geç kalıcaz. Sonra kızımla kurduğum hayalleri gerçekleştiremedim diye başımda riv riv edeceksin!
_________________________________
Tahirin bütün gün laf sokmak için verdiği çabayla uğraşırken çoktan istediğim yere gelmiştik. Ankara'ya. Anneannemin evine, annemin doğup büyüdüğü eve.
Güzel, büyük bir bahçesi olan, 2 katlı müstakil, bahçesinde ağaçları, meyveleri-sebzeleri olan, sessiz, sakin, tertemiz bir yerdi burası. Anneannemin ölümünden sonra annem, annemin ölümünden sonra da teyzem üstlenmişti bakımını,temizliğini. Onu da görmeyeli yıllar olmuştu. Babam, teyzemi her görmek istediğimde üvey anneminde verdiği akılla iz bırakmıştı bedenimde. Zaten babamın hayatımda eksilttiği 3 kişiydi. İlk ve en önemlisi annem, ikincisi teyzem, üçüncüsü de tek kuzenim olan Ezgiydi. Aslında Ezgiyi istesem de göremezdim, yurt dışındaydı o. Onun arkasında destek olan bir babası vardı çünkü. Okumak istediği bölümü, yaşamak istediği yeri, almak istedikleri vs hep elinin altındaydı. Babam imkan verseydi desteklerini ben de üzerimde görebilirdim. Ama.. Olmadı işte...