Bu bir final bölümüdür.
Şimdi bana niye final yapıyorsun, yapma gibi şeylerle gelmeyin. Çünkü artık gerçekten işleyecek bir konu kalmadı. Herşeyi tadında bırakmak gerekir ve biz bu tadı kabak tadı verinceye kadar çıkardık bence.
Bu ilk hikayemdi. Bitirmek üzüyor tabi ama yeni kurgu yayınlayacağım bugün. Okumayanın canını okurum.
N:Tahir bak yine aynı şeyi yapıyorsun ama ya!
T:Sen karışma da!
N:Bak yine aynı cümleyi kuruyorsun Tahir!!
Cem Alp okula başlayacağı için heyecanlıydı çokça. Ama Cem Alp'in heyecanından çok bu heyecan daha çok anne ve babasında tesir ediyordu. Ablasının ortaokula geçmesini kıskanan Cem, başlaması gerektiği yaştan bir yaş önce başlamıştı okula. Tahir Cem'in gideceği okulun özel olmasından, ve müdürü ile bir samimiyeti olduğundan ikna etmişti okul yönetimini. Pek sıkıntı çıkmadan 6 yaşını dolduramadan okul başlamasını sağlamıştı oğlunun.
Cem, ablası Deniz'in aksine uysal ve sakin bir çocuktu. Ablası aklına geldiğini direk söylemese de içindekini tutamayan bir kız, Cem ise aklına geleni düşünmeden söyleyen bir çocuktu. Asiye'nin deyimiyle tam bir Zırdeli Tahir!
Asiye ''Tahir küçükken Cem'den daha usluydu! Cem Tahiri de geçmiş!'' diye düşündüğünden Deli Tahirin oğluna Zırdeli diye lakap takmıştı. Hatta şimdiden konakta herkes Cem'i ortalarda bulamadıklarında ''Nerede bizim Zırdeli?'' diye arıyorlardı.
Berrak-Fatih, Murat-Büşra çiftinin de çocukları Cem gibi bu sene başlayamayacakları için yukarıda odalarında ağlamakla meşgullerdi. Konakta her çocuğu eşit tutmaya çalışan Kaleliler'in tüm çabaları sonunda yine konaktan ağlama sesleri duyuluyordu. Alışmışlardı artık. Çocuklar birbirlerine kardeş gibi bağlı oldukları kadar kıskanıyorlardı da. Bu konağın küçük bir sorunuydu tabi. En büyük sorunun yanında..
Mustafa her zaman ki gibi kendi oğulları Ömer'in gün farkıyla diğerlerinden büyük olmasını fırsat bilerek abi olmayı öğretmiş, konaktaki tüm çocuklardan daha ağır başlı eğitmeye çalışmıştı. Asiye ise hepsinİn aynı olduğunu üstüne basa basa söylüyor, şimdiden oğlunun 'Mustafa gibi'' sorumluluk yüklü olmasını istemiyordu.
Nefes ile Tahir'e gelirsek, aşklarından zerre eksilme olmamış ama gün geçtikçe daha da huysuzlaşıyor, en ufak meseleye inatlaşabiliyorlardı. Şuan bile Cem'in okul formasının altına hangi renk ayakkabı giyeceği hakkında tartışıyorlardı. Biri siyah, biri beyaz. Ama ikisi de birbirine muhtaç.
D:Of gel ablacım şu ''siyah'' çizgili, ''beyaz'' ayakkabıyı giy. Annemizle babamız daha fazla ağlamasınlar.
Deniz.. Genç kız olmuştu ama hala herkesin gözünde minik denizdi. Sivri dilli Deniz..
Ama her olayın sonu ise mutlu bitiyordu. Her şey onlar için ilk gün ki gibiydi. Tek sıkıntı vardı bu güzel aile içinde...
Nefes Denizin Cem'i alıp arabaya binmek için ilerlediğini görünce yüzündeki sahte gülümsemeyi silip Tahiri kolundan çekerek köşeye çekti. Tahir meraklı gözlerle Nefes'e bakmış, söylemesi gereken şeyi bekliyordu. Nefes parmak uçlarında yükselip Tahir'in kulağına fısıldadı.
N:Bugün hastaneye gidicez Tahir unutmadın değil mi?
Tahir bıkkınlıkla baktı Nefese..
T:Unutsam ne fayda? Her sabah hatırlatıyorsun! Sıkıldım! Anladın mı sıkıldım!
Tahir Nefesin cevap vermesini beklemeden çoktan çocukları okula bırkmak için arabayı bahçeden çıkarmıştı bile. Arkasında kalan Nefes kocasının gün gün eridiğini görmezmiş gibi hastalığın verdiği ani gerginliklerini umursamamaya çalışıyordu. Çalışmaya çalışıyordu.. Tek yapabildiği sessiz kalmaktı, onu anlamak ona destek olmaktı.