Yeni hafta yeni bölüm millet. Multide; panterciğimiz var.
İyi okumalar...Güneş yavaş yavaş doğmuş ve güneşin doğuşuyla şehir de yavaş yavaş uyanmıştı. Şimdi bile benim için çok güzel görünen manzara biraz olsun başımın dinlenmesine sebep olmuştu. Ediz'le Damlayla ilgili olan konuşmamızdan sonra bir daha konuşmamıştık. O kadar süre nasıl konuşmadan durmuştuk bilmiyorum ama tek bir saniye olsun canım sıkılmamıştı. Onunla susmak bile bana o kadar iyi gelmişti ki.
Genişçe esnerken elimi ağzıma götürdüğümde Ediz uzun bir aradan sonra mayışmış bir sesle "Gidelim mi?" diye sordu. Başımı omzundan kaldırıp yandan yüzüne bakarak "Zorunda mıyız?" diye sorduğumda sırıtarak bana döndü ve "Sonsuza kadar burada kalamayız." dedi. Omuz silkerek manzaraya döndüm ve "Keşke sonsuza kadar burada kalabilsek." diye mırıldandım. O da manzaraya dönüp bir süre sonra "Deniz mi burası mı?" diye sorunca hafifçe güldüm ve "Buraya bayılsam da her türlü mavi güzelliği seçerim bay ukala. Bana huzur veren denizin maviliğini seçerim." dedim.
Ediz başını bana çevirince ben de ona döndüm. Gözlerime derin derin bakarken yutkunarak "Sence neresi?" diye sordum. Yüzünde belli belirsiz bir tebessüm oluşurken "Benim huzur bulduğum maviler denize ait değil." diye bir yanıt verince aklıma ilk gelen şey mavi gözlerim oldu. Bu gün Ediz sürekli bana bir şeyler mi ima ediyordu yoksa ben mi her şeyi üstüme alınmaya başlamıştım anlamıyordum. Her ne kadar beynim her şeyi kendi kendime büyüttüğümü söylese de kalbim ona inanmıyor ve inatla durumu işine geldiği gibi anlıyordu.
Ediz'in gözlerime kenetli olan gözleri yavaşça dudaklarıma kayınca istemsizce nefesimi tuttum. Kalbim bakışlarıyla hızlanırken gözlerini tekrardan kısa bir süreliğine gözlerime çıkardı ve orada bir şey arıyormuş gibi baktı. Aradığı şeyi buldu mu bilmiyorum ama gözlerimdeki gözlerini tekrardan dudaklarıma indirdi ve derin bir nefes alıp aramızdaki kısa mesafeyi kapatmaya başladı. Kalbim deli gibi atarken elimin atındaki bankı var gücümle sıktım. Tam Ediz'in yaklaşmasıyla gözlerimi kapatacakken birden araya bir telefon zil sesi girince evrenin bana komik olduğunu sandığı bir oyun oynadığını düşündüm.
Aramızdaki kalan santimlerle öylece dururken ne Ediz telefonuna herhangi bir hamle yapıyor, ne de geri çekiliyordu. Tek yaptığı telefonu çalınca gözlerini kapatıp sert bir nefes vermek olmuştu. Bu duruma sinirlenmiş gibiydi.
Ediz'in telefonu hala çalarken zor bulduğum sesimle yalnızca "T-telefonun." diyebildim. Ediz hala dudaklarımda olan gözlerini gözlerime çevirdiğinde kahverengilerinin normal halinden bir ton daha koyu olduğunu fark ettim. Sanki transtan yavaş yavaş çıkıyormuş gibi "Duyuyorum." diye kısık bir sesle konuştuğunda telefonu susmuştu. Tam sustuğu için sevinirken tekrar çalmaya başlayınca Ediz sinirle gözlerini kapattı. Yakınlığı nefes almamı zorlaştırırken "Sanırım önemli." dediğimde gözlerini açıp son kez gözlerime baktı ve geri çekilip cebinden telefonunu çıkardı. Ediz'in benden uzaklaşmasıyla önüme dönüp derin bir nefes aldığımda bu sefer işlerin daha da karıştığının farkındaydım. Karışmak mı dedim? Az önce o telefon çalmasaydı Ediz beni öpecekti! Yüzde yüz öpecekti! Bu safer bahaneler ya da inkarlar yoktu.
Ediz telefonu sert bir sesle "Ne var?" diye açınca merakla ona döndüm. Çatık kaşlarıyla tepenin aşağısındaki manzaraya bakarak "Ne istiyorsun?" diye sorduktan bir süre sonra "Öyle bir şey olmayacak." dedi. Bu dediğiyle benim de kaşlarım çatılırken Ediz uzun denilecek bir süre karşı tarafı dinledi ve birden sinirlenerek "Sakın bir daha bana o ses tonuyla konuşma!" diye sesini yükseltti. İyice meraklanmaya başladığımda "Bir saat." diyerek telefonu kapatınca çekingen bir şekilde "Kimdi?" diye sordum. Birden çatık kaşlarıyla ve ateş almış gözleriyle bana dönünce irkilmeden edemedim. O da bunu anlamış olacak ki hemen gözlerini yumuşattı ve katı ama daha sakin çıkan sesiyle "Babam." diyerek sorumu yanıtladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YETİMHANE 3
Teen FictionEllerimi, sanki içinde bir şey saklıyormuşum gibi tuttuktan sonra gözlerimi kapattım ve kısa bir süre sonra tekrar aralayıp ellerimi açarak göğe doğru üfledim. Ediz meraklı bir sesle "Ne yapıyorsun?" diye sorduğunda gülümseyerek yıldızlara bakıp ar...