Evet işte sürpriz! İşte sonunda koskoca bir hikayenin sonuna geldik. Evet belki çoğunuz şu an bana sövüyordur ama hepimiz biliyoruz ki bu hikayeyi sonsuza kadar sürdüremezdim. O yüzden şu anki tek düşüncem; umarım size güzel bir hikaye vermiş, biraz da olsa umutlarınızı yeşertmişimdir. Sakın unutmayın, bu kitabın final yapması hikayenin bittiği anlamına gelmiyor. Hiçbir hikaye anlatıldığı kadar kısa değildir. O yüzden ben şu an bu kitabı bitiriyor olsam da siz onları hayalinizde yaşatmaya devam edin olur mu? Hadi şimdi sizi daha fazla bekletmeden final bölümümüze geçelim. Bu konuşmaya bölüm sonunda devam ederim. Multide; koca bir hikayede her şeye rağmen birbirine destek olan bizimkiler var millet. Bir de yeri geldiğinde açmanız gereken bir şarkı.
Hepinize iyi okumalar sevgili okurlarım...Üç Yıl Sonra
Kapıyı kapatıp doğum günümü kutlamak için gelen diğer arkadaşlarımı da uğurladıktan sonra sinirle arkamı döndüm ve "Biri daha gelirse Melis öldü deyin!" diye söylenerek evin merdivenlerini çıkmaya başladım. Buket koşar adım arkamdan gelirken "Mavişim sakinleş biraz." dediğinde odamın -daha doğrusu Ediz'le odamızın- önünde durarak sinirle ona döndüm ve "Ne sakinleşmesi Buket?! Bu gün benim doğum günüm ya! Yirmi yaşına girdim, siz yanımdasınız, lise arkadaşlarım bile bana sürpriz yağmak için taa İstanbul'a geldi ama Ediz Bey ortalıkta yok!" diye çıkıştım ve gözlerim dolarken "Ben ondan hiçbir şey beklemedim, sadece yanımda olmasını istedim ama bu sabah gözümü açtığımdan beri o dışında herkesi görüyorum." diye fısıltıyla ekledim.
Evet, bu gün yirminci yaş günümdü. O lanet olası kaçırılma olayının üstünden tam dört yıl geçmişti ve biz liseyi bitirip tam da anlaştığımız gibi İstanbul'da istediğimiz üniversitelere girmiştik. Hatta tam da istediğimiz yerlere girmiştik. Kerem ve Buket istedikleri Koç Üniversitesi'nde dilimiz tutulacak kadar iyi bir puanla tıp kazanmışlardı. Ben İstanbul Üniveristesi'nde hukuk okuyordum ve Ediz de İTÜ'de mimarlığı kazanmıştı. Şu an yaz tatilinde olsak da henüz okul bitmeden bir karar almış ve bu yaz İstanbul'dan ayrılmayıp dördümüz güzel bir tatile çıkmaya karar vermiştik. Hatta bunu bir hafta sonra yapacaktık.
Daha önce de belirtiğim gibi bu gün 16 Temmuz, yani benim doğun günümdü. Dün gece saat on ikiyi vurduğumda birden tek başıma kitap okuduğum odamın kapısı açılmış ve çocuklar ellerindeki pastayla içeri girmişti. Bir sürü arkadaşımda tam da ilk dakikada çok güzel mesajlar almıştım ve gözlerimi mutlu bir şekilde kendi evimde, kendi odamda ve sevgilimin kolları arasında kapatıp uykuya dalmıştım ama sonra ne olmuştu? Sabah uyandığımda yatakta yalnız başıma kalmıştım. Çocuklara sorduğumda ise Ediz'in sabah erkenden evden çıktığını ve işi olduğunu öğrenmiştim. Banaysa tek bir mesaj bile atmamıştı gün boyu.
Düşünebiliyor musunuz, beyimizin benim doğum günümde işi varmış!
Sinirli bir hareketle dolan gözlerimi sildim ve "Akşam oldu ve ben artık sadece odamda uyumak ve bu günün bitmesini istiyorum." diyerek Buket'e arkamı dönüp beyaz kapıyı açarak içeri girdim ama daha kapıyı açıp bir adım atmamla donup kalmıştım. Gördüğüm manzarayla gözlerim büyürken içeri doğru küçük bir adım daha attım ve "B-bunlar ne?" diye sordum.
Şu an yatağımın -Ediz'le yatağımızın- üstünde bir sürü balon vardı. Hepsi tavana doğru yükseliyordu ve her birinin ipine farklı bir resim bağlanmıştı. Hatta gördüğüm kadarıyla bunlar Ediz'le benim fotoğraflarımızdı. Bunu, bunu benim için Ediz mi yapmıştı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YETİMHANE 3
Ficção AdolescenteEllerimi, sanki içinde bir şey saklıyormuşum gibi tuttuktan sonra gözlerimi kapattım ve kısa bir süre sonra tekrar aralayıp ellerimi açarak göğe doğru üfledim. Ediz meraklı bir sesle "Ne yapıyorsun?" diye sorduğunda gülümseyerek yıldızlara bakıp ar...