Günaydın millet! Ee görüşmeyeli nasılsınız? İki gündür falan yani jgndj. Umarım hepiniz iyisinizdir. E iyiyseniz hadi hep beraber bölüme geçelim. Multide; Melis aşkımız var.
İyi okumalar...Egemen'le ben televizyonun hemen karşısındaki koltukta yan yana oturmuşken Adem amca ve Nesrin teyze de hemen yanlardaki tek kişilik koltuklara oturmuştu ve hep beraber televizyon izliyorduk. Ben geldikten hemen sonra Nesrin teyze bana küçüklüğümde yaptığı gibi yine Egemen'in kıyafetlerinden vermişti. Şu an üzerimde onun gri bir eşofmanı - tabii bu bana biraz(!) büyük gelmişti- ve gökyüzü mavisi kısa kollu bir tişörtü vardı. Dışarıda hava yağmurlu olsa da evin içi sıcak olduğundan üzerime hırka almamıştım.
Nesrin teyze önünde soyduğu bir tabak meyveyi ayağa kalkıp ortamıza koyarak "Alın bakalım yavrularım." derken hevesle "Elmalar benim!" dedim. Egemen ise çocukluğumuzda olduğu gibi benimle aynı anda "Armutlar benim!" demişti. Birbirimize bakarak güldükten sonra Egemen "Zevkler değişmemiş ha?" dediğinde gülerek tabaktan bir dilim elma aldım ve iştahla "Asla." dedim. O da gülerek saçlarımı karıştırıp bir armut alarak önüne dönerken Adem amca bize gülümseyerek bakıp "Sizi böyle görmeyeli çok olmuş." dedi.
Ona gülümseyerek bakıp televizyona döndüğümde içimde çözemediğim bir şey vardı. İçime hüzün salan bir şey. Sanki bu yara alan ve kırılan kısmımdı da kalbimin en derin köşesine çekilip dizlerini kendine çekmiş ağlıyordu. Onun damlayan her damla gözyaşı sanki beni ağlamaya teşvik ediyor, canımı yakıyordu. Ediz'le her adımımızda daha da kötü olmamız beni yavaş yavaş yiyordu. İçimden çürüyordum sanki. Bir yandan da bizimkiler ne yapıyor diye düşünmeden de edemiyordum. Beni merak ettiklerini biliyordum ama bunu kafalarına takmalarını istemiyordum. Şu anki tek dayanağım Kerem ve Buket'in barışmış olmasıydı. En azından onlar birbirlerine destek oluyorlardı.
Kerem'den
Yanımda oturak sevgilime doya doya bakarken hafif kızarmış yanaklarıyla bana dönüp "Bana bakmayı kesecek misin artık?" dediğinde hafifçe gülümsedim ve "Sana yeterince uzun bir süredir böyle bakamıyorum güzelim." dedim. Buket'in yanakları daha da kızarırken utanarak önüne döndüğünde daha da geniş gülümsedim. Benim yatağıma hafiften uzanmış film izlerken Buket kurumuş dudaklarını yalayınca bir an kalbimin hızlandığını hissettim. Gözlerimin önüne yağmur altındaki yakınlaşmamız gelirken hafif bir nefes verdim. Nasıl hangi cesaretle onu öpmüştüm bilmiyordum ama bundan kesinlikle pişman değildim. Bu birbirimizden ayrı geçirdiğimiz birkaç gün bazı duygularımdan daha da emin olmamı sağlamıştı. Artık Buket'ten ayrı kalabileceğim hiç sanmıyordum. Onu gerçekten seviyordum. Hem de her şeyden, herkesten çok seviyordum. O benim hayatımın bir parçası değil adeta hayatım olmuştu artık.
Buket öylece televizyona bakarken "Melis nasıl acaba? O çok sever bu filmi, izliyor mudur orada?" diye konuşunca derince iç çektim ve televizyona kısa bir göz atıp "Eminim izliyordur. Egemen'in yanında mutlu görünüyor." dedim. Başını bana çevirip "Egemen onun kafasını dağıtmayı başarıyor, buradaysa tek aklında olan şey Ediz." dediğinde sıkıntıyla başımı geri yasladım ve "Keşke ben de Ediz'in aklını dağıtabilsem ama onun yerine burada boş boş oturuyorum. Çocuğun nerede olduğu bile belli değil." diye söylendim.
Buket, Ediz'in adının geçmesiyle kaşlarını çatarak "Gerçekten, şu aralar Ediz'i düşünemiyorum. Evet onu seviyorum ve üzülmesini istemiyorum ama Melis'e yaptıkları, artık o benim tanıdığım Ediz gibi davranmıyor Kerem." dediğinde aklıma Ediz'in dediklerini gelince gözlerim boşluğa dalarken "Emin ol, kendince nedenleri var." dedim. Ona tek diyebildiğim de buydu zaten. Gerçeği öğrenirse ona güvensem bile Melis onun kardeşi gibiydi ve artık üzülmesin diye gidip bunu ona söylerdi. Bu da işleri sanki kötü değilmiş gibi daha da kötüleştirirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YETİMHANE 3
Teen FictionEllerimi, sanki içinde bir şey saklıyormuşum gibi tuttuktan sonra gözlerimi kapattım ve kısa bir süre sonra tekrar aralayıp ellerimi açarak göğe doğru üfledim. Ediz meraklı bir sesle "Ne yapıyorsun?" diye sorduğunda gülümseyerek yıldızlara bakıp ar...