Belalım Benim

5K 385 58
                                    

"Karar verebildiniz mi?"

Her ne kadar dikkatini yola vermiş olsa da kesik kesik bakışlarla izlendiğini biliyordu. Adam hiçbir fırsatı kaçırmamak istercesine her hareketini izliyordu. Dallama sanki kardeşini değil, onu tetkik ediyordu.

"Neye?"

Acaba yanlış kişiye mi gitmişti? Bu ahmak daha kendi hiçbir şeyin farkında değilken onlara nasıl yardım edecekti?

"Araba?"

Aptal bir bakışma daha. Bu uzun ve anlamsız anlar Muhammet'in canını sıkmaya başlamıştı. Kendini rahatsız hissetmesinin temelinde, yanında oturan adamın hayatlarına girme nedeniyle, şu an yaptıkları arasında hiçbir bağ olmamasıydı. Neden buradaydı, ne yapmaya çalışıyordu?

"Önce elimdekinden kurtulmam gerek."

Muhammet duyduğu karşısında şaşkındı. Niye şaşırdığını kendi de bilmiyordu. Arabası olan insanlar da yenisi alırlardı.

"İkinci elle ilgilenen elemanlarımız var. Dilerseniz size-"

"Babanızla ilişkiniz nasıldı?"

Konudaki ani değişiklik Muhammet'i germişti. Hele bir de çalışmadığı yer olan baba meselesinden girince katlanıyordu. Ayrıca kontrolün elinden alınması zihnindeki bazı noktaları dürtüklüyordu ve bu durumun gıdıklanma ile alakası yoktu. Donuk bir ifadeyle cevap verdi:

"Herkesinki gibi."

"Herkesinki nasıl sana göre?"

Derin bir nefes alıp bekledi. Her şeyi kardeşini beladan kurtarmak için yapıyordu yoksa bu beyin tokatlayıcıya iki dakika daha katlanmayacaktı.

"Akşamdan akşama görürsün, arada bir konuşur, birkaç da fiskesini yersin. Bizimki de bundan farklı değildi."

Verdiği cevaba kendi de şaşırdı. Babası ile geçirdiği on yedi seneden aklında kalanın bunlar olması ilginç gelmişti. Yoksa unutmuş muydu olanları? Nankörlük mü ediyordu?

"Ya Umut?"

"O zamanlar küçüktü. Pek bir şey hatırladığı söylenemez."

Cümlesinin son harfi ağzından çıkar çıkmaz gelmişti cevabı:

"Çok net hatırlıyor. İmgeler belirgin onda. En azından onu sevdiğini unutmamış."

Bu kadar yeterdi! Köşeye sıkıştırılmak buraya kadardı. Böyle imayı yerdi!

"Madem ondan öğrendiniz, bana neden soruyorsunuz?"

Gözleri yine üstünde hissetti. Bu defa bakmayacaktı, ona istediğini vermeyecekti. Çünkü gözleri birbirine değdiğinde yalan söyleyemeyecekmiş gibi hissediyordu Muhammet, buna pek ihtiyaç duymadığı halde çekinmekteydi. Bu saçma yolculuk bir an önce bitsin diye gaza yüklendi.

"Senin cevabını duymak iste-"

Neyse ki telefonu çalmıştı da dikkatini üzerinden çekmişti. Nefes alabilmek için kendi tarafındaki camı biraz araladı. Bir parça temizi, ortamdaki anlamsız havayla yer değiştirmeliydi.

Derya telefondaki kişiye önce bakmış, bir süre beklemiş, ardından yanıtlamıştı. Demek ki işine gelmeyen anlarda insanları es geçebiliyordu.

"Evet?"

Adam "Alo" demekten bile acizdi. Farklı görünmek uğruna normal sayılan davranışlardan kaçan itici tiplerdendi işte! Lan yoksa? Eş cinselliğe bakış açısı da mı bu kaypaklıktan nasibini almıştı.

Direksiyondaki elini sıkarak beklemeye başladı. Görüşmesini sonlandırdığı an bunu soracaktı. Eğer aynı tarafta savaşmıyorlarsa onu tam burada, in ve cinin top oynadığı tarlaların ortasında bırakıp gidecekti. Ve vicdan azabı mı? Siktirsin oradan! Yanına uğrayamazdı.

Palindrom Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin