"Yine sancısı var sanırım."
Çıkmayan dişlere selam olsun! Dişler insanın, sadece çürükken değil; yüzeye çıkarken bile iflahını söküyordu. Şu an bir şeye dönüşme imkânı olsa kızının çenesinde kalsiyum olurdu. Minik kabarcıklar görmekten sıkılmıştı. Gerisi gelsin, artık huzura kavuşsun istiyordu.
Deniz... Varlığına anlam katan yegâne canlı. Kendinden bile sakındığı... Muhammet'e ömrü boyunca yetecek koruma güdüsünün haklı hedefi. Onu rahatlatan şeyler listesinde değişmeyen tek numara, birinci...
Annesinin kucağında mızmızlanırken bile of dedirtmiyordu ona. Demeyecekti de. Şu hayatta layığı ile başardığı tek iş babalık olmalıydı. Bununla duyduğu gururu, başka hiçbir hisse değişmezdi.
"Önce bir çocuk doktoruna gidelim. İlaç falan bir şeyler yazsınlar. "
Sesindeki tedirginlikten ürktü bir an için. Normal şartlarda gayet ketum olan biri için bu denli hassas olduğu bir noktaya sahip olmak başka türlü tanımlanamazdı. Korkuyordu ve bu korku bile ona zevk vermekteydi.
"Hayır! Bu defa kaçamayacaksın!"
Bu tip ithamlar sinirini bozuyordu. Kaçtığı falan yoktu. Sadece çok hayatî bir sorun olarak görmemekteydi bunu. Sonuçta kimseye zarar vermiyordu. Deniz büyüyene kadar hallederdi. Belki kızı onu zaten anlayacaktı, neden bu kadar büyütülüyordu ki?
"Saçmalama Seda. Yerinde duramıyor görmüyor musun?"
Oluşan bir anlık sessizlikte karısının gözlerini üzerinde hissetti. Onun için endişeleniyordu. Annesinden beterdi ve bu durum Muhammet'i daha da savunmasız kılıyordu. Korunmak değil korumak istiyordu. Merhamet, yumuşaklık, ruhuna yönelik yakın temas onu delirtiyordu.
"Tamam. Ben Deniz'le doktora giderim, sen de terapiste."
O kadar kararlıydı ki hayır demeyi değil dilinin, aklının ucundan dahi geçirse arabayı ona dar edeceğini biliyordu. Hâkim olamadığı çenesi öne doğru kaykılınca:
"Tamam. Sizi bırakır öyle geçerim." diye doldurdu boşluğu. Seda ise anasının gözüydü.
"Hayır. Ben hallederim. Sen yokken koltuğunda daha sakin duruyor zaten. Bizim işimiz bitince yanına geliriz."
Mantıklı öneriler... Ona başka seçenek bırakmayan tavırlar. Sinir bozucu...
"Peki."
Gülümseyen bir dudağın arasından dökülen sözler geldi:
"Harika."
Gözlerini yoldan ayırmamaya çalışarak devam etti. Sakinleşmeli ve bu seansı da atlatmalıydı. Belki bu defa çözüm bulurdu.
...
"Üzgünüm. Telefonunuz kapalı olduğu için ulaşamadık."
"Kapalı falan değildi hanımefendi. Yoldaydık. Çekmiyordu."
"Doğrudur efendim. Ama sizi geri göndermeyeceğiz. Şevval Hanım başka bir psikanalist ayarladı. Zaten ilk seans tetkiklerle geçeceği için süreç sekteye uğramış olmayacak."
Sekreterin sürekli gülümseyen suratı sinirlerini bozuyordu. Bu psikoloji camiasının alayı deliydi ve hep aynı iletişim yöntemini kullanıyorlardı: sırıtmak. Sanki dertlerin çözümü, şebek suratlarından geçiyordu! Salaklar!
"Kim? Şevval Hanım uyku konusunda uzman olduğu için onu tercih etmiştik."
Önündeki kağıtta bulunan yazıyı okumaya çalışarak Muhammet'e kilitlediği gözlerini ayırdı. İlk defa bu kadar yaşlı bir sekreter görüyordu. Deli doktoru da bu kadar yaşlıysa seans bitene kadar ölmemesini umdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Palindrom
General FictionEn uzun yol, başladığı yerde bitendir. Hikayenin kendi, zıddına eş değerdir.