Dalıp gitmek... Hem de daldığını bile bile... Rüya görürken rüyada olduğunu bilmek gibi. Gözlerini alamıyor ama tamamen de teslim olamıyordu. Araf dedikleri bu olsa gerekti. İnsana tarifi zor duygular yaşatıyordu.
Ne olduğunu anlamakta zorlanıyordu. Muhammet sabah çıktığından beri aynı konumda, yataktaydı Derya. Düşüncelerden kurtulup da hareket edememişti.
Kıçı ağrıyordu. Eve girer girmez saldırırcasına sevişen bir adet Muhammet yüzünden... O kadar sert sevişmişlerdi ki erkek olmasa sabahı zor görürdü, neyse ki dayanıklı olmak gibi kötü bir özelliği vardı. E bir de seviyordu tabii, bunun da etkisi yadsınamazdı.
Ömer'in dün kırdığı pottan sonra Muhammet'ten beklediği bir tepkiydi aslında. Lakin sevişirken değil de doğrudan kavga yoluyla çıkarır sanıyordu hıncını. Oysa olan tek şey gece boyu içine kapanması ve sadece sorulan sorulara geçiştirmeli cevaplar vermesi olmuştu. Derya'yı şaşırtıyordu.
Aslında kendine de şaşırıyordu Derya. Eskiden olsa kapanıp gitmiş bir ilişkiden konuşmak onu rahatsız etmeyecekken şimdi kara kara, Muhammet'e durumu nasıl açıklayacağını düşünüyordu.
Anlaması çok zordu, anlatması kadar hem de... Birini severken dünyanın geri kalanını umursamamak, mantıklı olandan uzaklaşmak, kendini unutmak nedir bilirdi. Bunun tekrar olmasından korkarken gidip gelmiş ve zor bir şehirde, zor bir insana tutulmuştu. Üstelik tanışmalarına vesile olan da danışmanlık yaptığı biriydi. O topa hiç girmemeliydi.
Zor da olsa kalktı yataktan. Duştan sonra krem sürmeyi aklında tutarak banyoya yöneldi. Suyun tüm sıkıntıyı alıp götürmesini umarak attı adımlarını. Umuyordu ki Muhammet de benzer duygular içerisinde değildi.
...
"Ne bedavacı biri çıktın sen ya!"
Omzuna değen elle, daldığı manzaradan ayırdı gözlerini. Şehre tepeden bakan kafelerden birindeydi. Gün boyu seanslarla uğraşmış ve son randevu biter bitmez soluğu Yunus'la almak istemişti.
"Asıl sen ne mızmız çıktın. Otur."
Yunus oturup ıvır zıvırını masaya dizerken devam etti:
"Ayrıca ben bir anlatıyorsam sen beş sayıyorsun. Her cümlenin sonunda kendini övüşlerini dinlemek zorunda kaldığımı da unutma."
"Lan oğlum! Bu işten para kazanmak için kıçımı yırtarak okudum ben okulu. Kralını tanımam, övünürüm de."
Nihayet yüzü gülmüştü. Gerginlik yavaş yavaş terk ederken zihnini, o da Yunus gibi gevşeyerek oturdu.
"Konu kıçtan açılmışken bana bir proktolog önermen gerek."
O kadar normal bir tonda sarf etmişti ki sözlerini, bitirdiği an Yunus muhtemelen tükürdüğünü yutamadığı için öksürük krizine girmişti.
"Helal, helal..."
"Abi yuh diyorum. Sakın bana adamı zorlayıp makatını zedelediğini söyleme!"
Göz devirdikten sonra önünde duran soğumuş kahveden bir yudum aldı Derya.
"Adamı zorladım ve makatımı zedeledi, nasıl peki?"
Yunus'un Japon balığı misali pörtleyen gözleri olayı o kadar komik kılıyordu ki artık istemese bile neşelenmişti.
"Vay vay, neler olmuş dönmüş Serhat ya!"
"Mesele bu kadar boktan olmasa ilgini çeker miydi çok merak ediyorum."
"Valla bok seven sizsiniz. Bende maydanoz veya domates kabuğu fobisi var. Hatunların kıçına sadece domaltırken, o da göz ile dokunuyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Palindrom
General FictionEn uzun yol, başladığı yerde bitendir. Hikayenin kendi, zıddına eş değerdir.