Kulaklığındaki müziğin ruhunu okşamasına izin verdiği dakikalardan biriydi. Günlerdir dinlediklerinin arasında bu şarkı onu epey etkilemişti. Normalde arabesk dinlemezdi, dinleyemezdi. Çocukluğunda,babasının da etkisiyle caza merak salmış ve o gün bugündür başkasına, müdavimlik derecesinde meyletmemişti.
Yürüyordu. Dava bitene kadar merkezi kapatma kararı almıştı ve bu yüzden bolca boş zamanı vardı. Kendine zaman ayırmak için böyle bir olayı bekleyen bilinçaltı, günlerdir onu rahat bırakmıyordu. Derya, kim olduğuna yönelik sorgulamayı bu sürede bitirmeyi umuyordu. Zaten istemese bile olacaktı. Kaçınılmazdı.
Nefretle başladı. Hiçbir zaman öfkeli bir genç olmamıştı. En kontrolsüz zamanlarında bile kişilere değil; yel değirmeni misali, peşine düşülen fikirlere saldırırdı. Sadece bir dönem, Gabby'nin kocasına sarmıştı zihni. Beraberken bahsi geçmeyen adamın, dokunduğu yerlere dokunması, göremediği tüm anlara ortak olması sinirini bozmuştu. Bunu belli etmemeye çalıştıkça Gabby ile aralarında oluşturduğu uçurum sonlarını getirmişti.
Neydi bu? Paylaşmama lüksü mü yoksa erkekliğin yara alması mı?
Hiçbiri olmadığını biliyordu Derya. Tek sorun emin olamamaktı. Karşısındaki kişinin ne hissettiğini bilmeyen, bunu ağzından işitmeyen, kitabın her sayfasını istediği gibi çeviremeyen birinin sancısından öte değildi. Sonuç da ölü doğum olmuştu.
Muhammet'i bu yüzden anlıyordu. Duygularını ele geçiren şüphe girdabından kurtulamıyordu bir türlü. Emin olamamak onu da uzaklaştırmıştı. Fakat emin olamadığı şey Derya'nın duyguları değildi. Kaçtığı şey kendinkilerdi ve aralarındaki bağ olmasa Muhammet'i düzlüğe çıkarmak için profesyonel tarafını konuştururdu. Bunun için de çok geçti. Olan olmuştu.
Ağaçların arasından çıkıp araçların park edildiği noktaya gelince kulaklığını çıkardı. Hava serinlemeye başladığı için son demlerini yaşayan doğa yürüyüşlerinin sayısını arttırma kararı aldı. Motorun bagajında bulunan hırkasını giydikten sonra kalçasını koltuğa dayayarak bir süre bekledi.
Biraz da öz eleştiri...
Bilgi, kitapta durduğu gibi durmuyordu. İnsanları anlamak, onları onaylamak ya da onaylamamak konusunda kolaylık sağlamıyordu. Derya'nın tek avantajı, yol haritasına sahip olmasıydı. Lakin her insan bir hazine ve onun gerçek duygularına giden doğru yol ise hep haritanın kopuk kısmındaydı. İçgüdüler ise en güvenilmez rehber... Kargadan bile beterdi.
Telefonuna tıklayıp açılmasını sağladı. Sıradaki şarkı "Gitme" idi.
Hep olumsuz... Hep 'olamayacağı'na dair inancı tam olan biri. Muhammet... Yardıma muhtaç, çevredeki birçoğu gibi.
Dolayısı ile çabuk vazgeçen, çabuk dağılan... Çabuk büyüdüğü için çabuk ölen... Derya'ya muhtaç fakat bundan bîhaber, belki de ömrü boyunca farkına varamayacak olan...
Kendini bıraktığı anlarda bile bugünlerin geleceğine dair sinyaller vermişti. Yatakta çırılçıplakken bile şüpheden kurtulamıyordu. Derya'ya temasının alt metninde hep güvensizlik vardı. Sevişirken bileklerini tutup onu sabitlemesinin temelinde de bu yatıyordu.
Derya'ya dair güvensizlikle sarsılan fikirlerine ek olarak bir de yalnızlaşma fobisi vardı. Toplumun onları onaylamayacağını biliyordu, hatta kendi bile böyle bir durumu yanlış bulduğunu defalarca söylemişti. Yapmaktan zevk aldığı, onu mutlu eden bir şeyden utanmak anca bu bölgeye özgü olabilirdi. Dünyanın belli bir kısmı Orta Çağ 'ın ortasındaydı ve bundan gocunmuyorlardı. Muhammet de dünyasını seviyordu, bu yüzden değiştirmek yerine adapte olup arada bir kaçak veriyordu.
Şarkı çok içliydi... Kulak tırmalayan bir enstrüman bile bunu gölgelememişti. Tam da ikisinin durumu, diye düşündü Derya. Tam da gitmek istemediği halde giden Muhammet'in, mezar müziği.
Bir an onu aramayı düşündü. Öfkeli olmadığını söylemek istedi, onu anladığını. Anladığını ama engel de olmayacağını... Derya'ya zarar veremeyecekti, bunu bilmeliydi. Zarar veremeyecekti fakat böyle giderse gemileri de yakmasının engeli yoktu. Sürecin sonunda kuracağı yeni temelde Muhammet'e yer olmazdı, bunun şakası yoktu.
Rehberde ismini bulup tıklamadan öylece bekledi. Müdahale etmek mi yoksa akışına bırakmak mı? Derin bir nefes ve şarkının son dizesi...
Tabii ki aramayacaktı. Dokunmayı özlemişti, dokunulmayı daha çok...
Elini telefondaki başka bir numaraya dokundurdu. Uzun zamandır kızlarla takılmamıştı. Herhangi bir temas planlamıyordu ama biraz kafa dağıtmaktan da zarar gelmezdi.
Karşıdaki ses neşeyle cevap verdiğinde aynısı Derya'ya da sirayet etti. Az önceki melankoli, yerini hayatın gerçeklerine bırakmıştı. Doğa boşluk kabul etmediği için bir duygudan ötekine çabuk geçmişti.
Motora binip çalıştırdığında gününü planlamıştı bile. "Gitme!" diyen ses ise artık duyulmaz olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Palindrom
General FictionEn uzun yol, başladığı yerde bitendir. Hikayenin kendi, zıddına eş değerdir.