"Tazeleyeyim mi?"
Cevap vermeye mecali yoktu. Gözlerini kimseye sabitleyemediği için de boşluğa bakarak salladı başını. Tazelesin istiyordu. Belki o zaman daha az acıtırdı.
Kuzeninin yazlığındaydı. İki şehir ötede, deniz kenarında...
Zorlanarak kaldırdığı başını, buğulanan gözlerini hiçe sayarak dik tutmaya çalıştı. Geldiğinden beri içiyordu. İçiyor ama bir türlü sarhoş olamıyordu.
İçindeki soğuk yangına yol vermişti, bir an önce bitmesini beklemek dışında elinden bir şey gelmiyordu.
Hayatının en büyük hatasını yapmıştı. Başka bir hatanın bedeli olarak hem de...
Derya'yı tanımak ilkiydi. Ondan etkilendiğini hissettiği an kendini geri çekmeliydi. Pürirade bir insanken böyle durumlara kendini düşürmemeliydi.
İkinci hatası ise kendine güvenmek olmuştu. Bu yüzden kendi dışında başkalarının gördüğüne kapattığı mantığı onu yanıltmış, asla yakışmayacak davranışlara sürüklemişti.
Önündeki sehpaya konan viski bardağının sesiyle çıktı düşüncelerden. Zaten geldiğinden beri mahkemeyi kurmuş, hem savcı hem hakim olarak kendini yargılayıp durmuştu. Adil bir süreç işlemiyordu belki fakat Derya'ya yaptıkları da delikanlılığın kitabında yazmıyordu.
"Anlatsan belki rahatlarsın diyeceğim de sen yine susacaksın."
Koray elinde tuttuğu bardaktan bir yudum alıp geri bıraktıktan sonra gülümseyerek baktı ona. Şu an acınası durumdaydı ve sevgili kuzeni ona tam da ihtiyacı olan kadarını veriyordu.
Hak etmişti. Bu kadar kin ve aptallık, başka bir tepkiyi gerektirmiyordu.
"Her şeyi batırdım."
Zar zor o da çevirdi bakışlarını Volkan'a:
"Bu defa fena batırdım hem de..."
"Bundan eminim."
Karşısındaki kişinin bu kadar ruhsuz olması işine geliyordu. Koray, tanıdığı en soğukkanlı kişiydi. Verdiği makul tepkiler sayesinde herkesle iyi anlaşırdı. Muhammet'teki fevrilikten eser yoktu yani. Tebrik edilesi...
"Seni ilk defa böyle görüyorum. Her neyse çok önemli olmalı."
Derdini kimseye anlatamamak, daha doğrusu sadece derman olacak kişiye açılabilmek çok zor bir durumdu. Normal insanların aslında ne kadar şanslı olduğunu düşündü. Aşık olduğu kişi bir kadın olsaydı şimdi belki beraber ağlıyor, hatta sırtı dahi sıvazlanıyor olacaktı.
Lakin farklı olan, dahil olduğu dünya için şeytan işiydi. Bir zamanlar kendi alkışladığı değerler, şimdi boynuna yağlı urgan olmuş, gerilmişti.
Koray'ın bilmesi durumunda o ipi çekmesi, bir saniyesini almazdı. Biliyordu çünkü kendi de aynısını yapardı. Böyle durumlara müsamaha yoktu, ibnelik fena bir suçtu.
"Çıkar yolum yok Koray. Susmazsam daha kötü olur."
Allah bilir aklındaki seçenekler nelerdi... Muhtemelen boynuzlandığı için içerlemiş bir erkek canlanıyordu Koray'ın hayalinde. Utanıp sustuğunu falan sanıyordu. Gerçi böyle durumlarda bile hemcinsleri için geniş bir tepki alanı vardı. O boynuzu, takanın götüne tıkamak doğuştan gelen bir haktı.
Derin bir iç çekip bunu düşündü. Yaşadığın ülke, bölge, aile... Sahip olduğun din, dil, mezhep... Pek de fark etmiyordu zira Gabriela denen kadının kocasına ulaştığında anlamıştı kendi sikletinde olduğunu. Ona sunduğu kıvılcımın yangına dönüşeceğinden emin olarak vermişti bilgiyi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Palindrom
Fiction généraleEn uzun yol, başladığı yerde bitendir. Hikayenin kendi, zıddına eş değerdir.