"Allah hayırlı uğurlu etsin kardeşim."
"Eyvallah Tamer. Hoş geldin."
"Burası eskisinden daha güzel ama. Sen de buraya taşın bence."
"Öyle yapacağım zaten. Ötekini kuzene devredeceğim."
"Doğru karar."
Verdiği belki de tek doğru karar. Eskiyi tarihe gömme çalışmalarında zirve... Geçmişe ne kadar uzak, huzura o kadar yakın olmak...
Açılış yapılalı bir saat olmuştu ve gelen gidenle muhabbet etmekten kafası kazana dönmüştü. Tanıdığı herkes gelmişti, çağrılmayanlar bile... Gerçi sevenlerini görmek onu mutlu etmişti. Geniş bir çevre insana kendini güvende hissettiriyordu. Sanki hep böyle olacak gibi, sanki hep böyleymiş gibi...
Sigara içmek için binanın arkasına geçti. Teknik servisin girişi de buradaydı. Tasarımı gerçekten güzel olmuştu, mimar kadın işini iyi becermişti. Verdiği her kuruşa değmişti. Neyse ki hâlâ bazı insanlar, işlerini duygusallığa yer vermeden yapabiliyordu. Şu sıralar nadir bulunan bir özellikti.
Dudakları arasına sıkıştırdığı sigaradan derin bir nefes çektikten sonra az önce döndüğü köşeden birinin geldiğini gördü. Gelen Şerif'ti. Elinde de bir paket. O yaklaşana kadar iki nefes daha çekti sigarasından. Her fırsatı değerlendirmeliydi.
"Abi seni arıyordum."
"Buldun mu bari?"
Şerif'i terslediği günden beri vicdanı onu rahat bırakmamıştı. Yoğunken sesini yükselttiği oluyordu, zaten o da buna alışkındı. Ama hiçbir zaman onu hâkir görmemişti. Bir daha da o kadar yükselmeyeceğine dair kendine bir söz vermişti. Tutmaya devam ediyordu.
Şerif bu söz üzerine gülümseyince kendi dudaklarında da benzer bir çizgi oluştu.
"Buldum abi."
Elindeki paketi ona uzatarak karşısında beklemeye devam etti.
"Yakışmış."
Üzerindeki takım kıyafeti kastettiğini anlayan Şerif içindeki yeleği düzelterek daha geniş bir gülümseme ile karşılık verdi. İltifatı herkes severdi, hele bir de gerçek olduğuna yeterince inananlar...
Paketi alıp açmaya başladığı sırada Şerif'e göz kırptı.
"Hediyeleri arabaya götür demiştim."
"Bu hediye değil sanırım. Bir kız getirdi. Sana vermemi istedi."
Muhammet uyanan merakının da desteğiyle paketi hemen açtı. Küçük kutunun içinde bir flaş bellek, bir de not kağıdı vardı. Gördüğü manzara karşısında donup kalmış, nefes dahi alamamıştı.
Aslında bekliyordu. Bu hamle gecikmiş olsa da şaşırtıcı değildi. Hazırlıklıydı. Lakin onu tedirgin eden şey notta yazandı. Şerif ondaki duygu değişimini fark edince sessizliğe bürünerek ayakta dikilmeye devam etti. İkili arasında oluşan sessizlik Muhammet'i rahatsız edince çatık kaşlarını düzeltmeye çalışarak:
"Yukarıdaki odada bir bilgisayar var. Onu arabaya götür, ben geliyorum." dedi.
Şerif söyleneni, ikiletmeden yapmak maksadıyla yanından hızla ayrılırken Muhammet de paketin içindeki belleği ve notu cebine yerleştirip bulunduğu yerden ayrıldı. Sonunda istediği tepki gelmişti. Bu kadar sessiz kalması tabii ki hayra alamet değildi, yanılmamış olmak bir kez daha gururuna iyi geldi.
Binanın önündeki kalabalığın arasına karışıp birkaç dakika daha orada zaman geçirdikten sonra misafirlerin seyrekleşmesini fırsat bilip arabaya gitti. Her geçen saniye, heyecanını katlıyordu. Avukatı sayesinde savcının odasına getirilen bilgisayarda kendine dair herhangi bir görüntü olmadığını öğrenmişti. Lakin o adama zerre kadar güvenmemesi gerektiğini biliyordu. Bir hiç uğruna hayatının içine eden biri, böyle bir ayrıntıyı asla es geçmezdi. Keşke o gün, ona güvendiğini göstermek için böyle bir yol seçmeseydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Palindrom
BeletrieEn uzun yol, başladığı yerde bitendir. Hikayenin kendi, zıddına eş değerdir.