Tesadüflere inanmak... Derya için bu, iki türlü tanımlanabilirdi:
Gerçekleşen tesadüfün altından birden bine kadar seçenek peydahlayıp ondan vazife çıkarmak. Ya da bunun iyi veya kötü sonuçlarını değerlendirerek hayatına devam etmek.
Bu yüzdendir ki şu an oturduğu koltuğa yayılmış ve tesadüfün en eğlenceli sonuçlarıyla aşık atmaktaydı.
"Demek kesin dönüş yaptın."
"Evet."
"Memleket hasreti mi?"
Ömer'in imalı sorusuna gülümseyerek cevap verdi. Üniversitedeki ilk yılında aynı kampüsteydiler ve yine başka bir tesadüf onları yakınlaştırmıştı. Çok samimi sayılmazlardı. Zaten Amerika'ya gidince pek de görüşememişlerdi. Fakat incelenmeye değer bir altyapısı olduğu için gözünden de kaçmamıştı ve her fırsatta onunla sohbet ederdi.
"Öyle de denebilir."
Gabby ile ilgili ayrıntıları verecek değildi. Karşınızdaki ne kadar az şey bilirse kendini o kadar rahat hisseder, daha net konuşurdu. Bu yüzden gerekmedikçe, özel hayatıyla ilgili bilgileri kimseye vermezdi.
Ömer konuşmaya devam ederken bir yandan da az önce ona dönen gözlerin sahibine bakıyordu. Yine takım kıyafetli, yine soğuktu. Acaba tuvalete gittiğinde gaz çıkarıyor mu, diye düşündü. İnsan olmanın basit gereklerini dahi bastırmayı marifet sayan Muhammet gibi tiplerin, tekken bile rahat edemediğine emindi. Muhtemelen sadece evindeki tuvalette salıveriyordu.
"Furkan'ı tanıyor musun?"
Daldığı yerden bu direkt soru ile uzaklaştı bakışları. Ne sorulduğunu duymuş ama anlamamıştı.
"Ha, ne?"
"Memlekete gelirken gerçekten dönmüş gibisin. Ne o? Tercihlerin de mi değişti?"
Önce cevap verecek oldu ama ne söylerse söylesin saçma duracağını bildiğinden gülmeyi seçti.
"Değişmeyen tek şey değişimdir."
Ömer'den de bir kahkaha yükselince az önce gözünün kaydığı ense şimdi yine ona dönmüştü yüzünü. Adam durduğu yerde kuduruyordu. Bunu görmek de Derya'yı...
Bunu seviyordu. İnsanların sınırlarını zorlamayı ve zorlanınca verdikleri tepkinin ardındaki gerçekleri kurcalamayı... İnsan evlatları çok katmanlı bir pasta gibiydi. Çatalı batırdığın zaman ilk formundan eser kalmazdı. Dibe ulaşana kadar hepsi birbirine girer, karışırdı. Fakat bir dilimini ağzına alıp çiğnemeye başladın mı içindekiler bir bütün olur kana karışırdı. Tüm renkler bir potada erir, insan "insan" olduğunu hatırlardı.
Muhammet'i çekici kılan özelliği de buydu. Kendini o kadar bastırmıştı ki özünü unutmuş gibiydi. Unutması yetmezmiş gibi etrafındakileri de cendereye almıştı. Oysa bakışlarının ardında, özgürce yaşamak isteyen biri vardı. Baskıdan bunalan, zincirlerini kırıp kırlarda koşmak isteyen bir yılkı...
Kabuğunu kırışını izlemek istiyordu onun. Tükürdüklerini yalayışını... Böylece hayatı boyunca unutamayacağı bir tecrübe edinmiş olacaktı. Derya da kendindeki izler kadar derin izler bıraktığı yeni birini görmenin haklı gururunu yaşayacaktı.
Hayat ancak bu çizgilerle anlam kazanırdı.
...
054.......... : İyi geceler
BuzBro: Size de?
054.......... : Derya ben.
BuzBro: Buyurun Derya Bey.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Palindrom
General FictionEn uzun yol, başladığı yerde bitendir. Hikayenin kendi, zıddına eş değerdir.