"Bir saate buradayım."
"Beklemene gerek yok."
Umut arabadan inince başını eğerek ona bakmak zorunda kaldı.
"Beklemeyeceğim. İşim var zaten, gidip gelirim."
"Çıkışta arkadaşlarla buluşacağım."
Gözlerini kaçırıyordu. Umut dahil tüm insanları berbat yalancılara dönüştüren de tam olarak buydu. Ya da gerçekten iyi rol yapıyor ve Muhammet'i şüphe deryasında boğacak kadar güçlü bir dalga geçiyordu.
Derya demişken çomağı hazırlamalıydı. Kapı kapandığı sırada arabasının önünde simsiyah bir motor durdu. Ducati Diavel Dark'tı bu. Muhammet'in bakmaktan haz aldığı kadar binmeye korktuğu yani.
Şoförü de en az onun kadar siyahlar içindeydi. Dar bir siyah kot ve üzerinde uzun bir tişört. Tişörtün etekleri V şeklindeydi. Bu şekilde giyinen, giymesi yetmezmiş gibi yakıştırmayı bilen tek bir kişi tanıyordu ve o da karşısındakinden başkası değildi. Daha kaskını çıkarmadan tanımıştı onu. Derya... Çomağı hazırlatan it yani...
Kaskı çıkarırken dağılan saçları bile abes durmuyordu. Adam her anını önceden kurguluyor da sonra gün boyu bu oyunu oynuyor gibi mükemmeldi. Güzel bir meslek, fit bir vücut, yakışıklı bir yüz ve farklı bir karakter. Onda, kadınların bir erkekte aradığı her şey vardı. Diğer erkeklerin sahip olmak için yanıp tutuştuğu...
Kaskı motorun arkasındaki gizli hazneye yerleştirip kilitledikten sonra yanına varmış olan Umut'u fark etti. Bir iki saniye geçmeden bakışları Muhammet'e dönmüştü bile. Hafif bir baş selamı ile durumu kurtarmaya çalıştı. Zira yine onu incelerken yakalanmıştı.
Çok beklemeden hareket ettirdi arabayı. Tam sola çıkıyordu ki bir korna sesiyle irkilip arabayı durdurdu. Dikkati o kadar dağılmıştı ki -belki de tek noktada toplanmıştı- seyir halindeki trafiğe dalacaktı neredeyse. Kornaya basıp hızla uzaklaşan arabanın arkasından baktıktan sonra onu izleyen ikiliye kaydı gözleri.
Derya ve Umut ona bakmaktaydı. Umut'un kaşları çatılmışken Derya'nın yüzünde yine o hınzır gülümseme vardı. Nefret ediyordu! Bu adamın onu her seferinde gafil avlıyor oluşundan cidden nefret ediyordu!
...
Güneş batmış, akşamın ilk ışıkları caddeleri aydınlatmaya başlamıştı. Gün boyunca şehri gezdi Muhammet. Birkaç işi vardı ve hallettikten sonra arkadaşıyla buluşmuştu. Umut'un onu başından savmasının ardından şehirden uzaklaşamamıştı. Yaşadıkları kent ile bura arasında bir saatlik bir mesafe vardı ve eğlenmek için tercih edilmesini gerektirecek kalabalıklığa sahipti.
Oturdukları mekânın dış kısmındaydılar. Sigara içenlerle nargilecilerin, dünyada başka hiçbir zevk kalmamışçasına şevkle tüttürdükleri minik dünyada yani...
Muhammet sigara kullanmıyordu. En azından artık ağzına değdirmezdi. Bir varlığa bağımlı olmak gibi dertleri yoktu. Bilincinin yerinde olmasından memnundu. Arada bir ısrarlara yenilerek tükettiği birkaç kadeh dışında bu prensibini yıktığı görülmemişti. Şimdi de arkadaşı sigara içip birasını yudumlarken Muhammet 'churcill'i ile sevişmekteydi.
"Buket'ten ayrılmam gerek."
"Neden?"
"Abi kız acayip kasıyor. Birlikte olduğumuz her an evlilikten bahsedip delirtiyor beni."
Furkan'ı uzun zamandır tanırdı. Fakat geçirdikleri zaman kadar geniş bir ayrılık vardı görüşlerinde. Muhammet hiçbir zaman onun kadar yüzeysel davranmamıştı kızlara. Zaten bu yüzden pek sevgilisi olmamış, sevgili dediklerine adam gibi davranmıştı. Sadece seks için birlikte olduğu kadınların çoğuna bunun karşılığını misliyle vermişti. Cüzdanları dolunca birçok kadın ilgisizliği sorgulamıyordu yani...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Palindrom
General FictionEn uzun yol, başladığı yerde bitendir. Hikayenin kendi, zıddına eş değerdir.