Sıcak...
Annesi hep şikâyetçiydi bu durumdan. Çocukken peşinde dolanıp "Donmuşsun yine!" diyerek durmadan hırka ve battaniyeye boğardı onu. Bedeni ekseriyetle soğuktu, buzdan hallice bir teni vardı. Fakat bir o kadar da sıcağı severdi. Anlamsızca çekilirdi ona. Mantık, sınırlarını zorlardı.
Çekim yasasının en temel prensibi değil miydi zaten? Zıtlıklar birbirinden vazgeçemezdi. Bu yüzden Muhammet de sıcağı görür görmez hemen meylederdi. Açıklaması bu kadar basitti.
Düşüncelerden sıyrılıp yorganı üzerinden atacaktı ki evinde olmadığını hatırladı. Dün gece annesi misafir çağırınca gelmek zorunda kalmış ve merkeze dönmemişti. Şimdi ise bacaklarının arasındaki sertliği gizlemek zorundaydı.
Evinde olsa hemen birini arar, en azından tadını çıkaracağı bir sabah yaşayabilirdi. Lakin şimdi iş başa düşmüştü. Daha çok ele belki...
Muhammet bedenini severdi. Bu yüzden azmışsa eğer, boşalma ihtiyacı ile dolmuşsa onu geri çevirmezdi. Geleni buyur etmek, en temel prensibiydi.
Sertliğini göbeğine doğru şekillendirip yataktan çıktı. Üzerindeki tişörtü de düzelterek görünmesini engelledi. Annesi onu bu halde görse "evlenme vaktin gelmiş" diye sataşır, onu çileden çıkarırdı. Sabah sabah hiç çekemezdi...
Sessiz adımlarla odasının bulunduğu kattaki ortak banyoya ilerledi. Annesinin odası da bu kattaydı. Umut'un odası ise bir üst kattaydı ve ona ait özel bir banyosu vardı. Burayı alırken uzun süre annesiyle beraber yaşayacağını düşündüğü için rahat etmesini sağlama amacındaydı. Ama şimdi anlıyordu ki Umut büyümüştü. Ufaklıktan eser kalmamıştı ve belli ki yakın bir zamanda evden ayrılacaktı.
Üniversite için başka bir şehri tercih etmesi herkes için en iyisi olacaktı. Yaşadıkları şehirden uzak bir yerde ama Muhammet'in elinin yeterince ulaşabileceği makul bir mesafede...
Bunları düşünürken kendini kabinin içine attı. Kıyafetlerini çıkarıp kirli sepetinin önüne fırlattıktan sonra suyun altına kaydı. Kulağını okşayan şırıltı ve aniden dokunan sıcaklık mayışmasına neden olmuştu. Önce yüzünü ıslattı, ardından bedenini... Artık hissettiği iki şey vardı: huzurlu bir sabah ve eliyle kavradığı hassas sertliği...
Yavaşça okşamaya başladı. Gözlerini kapatıp hep yaptığı gibi iç gıdıklayıcı görüntü ve sesler hayal etmeye çalıştı. Kimseye bahsetmediği garipliklerinden biriydi bu. Muhammet parçalara tutkundu, onları hayal ederdi. Dudak veya çene olurdu mesela... Ya da meme ve kalça, ayrı ayrı...
Kapattığı gözlerinin önüne hayal meyal bir boyun yerleştirdi. Uzun ve çekici... Elinin içindeki uzuv daha da sertleşmeye başlayınca doğru yolda ilerlediğini anladı. Boyun, iyi bir seçimdi.
Tam moda girmiş daha da ayrıntılı tasarlayacakken duş kabinin hemen üstünde duran pencereden sesler gelmeye başladı. Havalandırmaya bakan boşluğu kapatan pencere, evdeki tüm banyo ve tuvaletlere açılıyordu. Dolayısı ile ses, evdekilerden birinden gelmekteydi.
Dikkatini dağıtmasın diye kafasını suyun altına sokup asılmaya devam etti. Sıcak... Uzun, damarın üzerinde dudaklarını gezdirdiği bir boyun...
Ritmini hızlandırma hevesiyle kafasını biraz eğdiği için sesi tekrar duydu. Daha net gelmeye başlamıştı. Umut biriyle telefonda konuşuyordu ve belli ki bunu gizlemeden yapmaktaydı zira neredeyse bütün ev sesiyle yankılanıyordu. Lanet olsundu!
Bir an içi şüpheyle doldu. Tabii şehvetten arta kalan kısımlara. Bu çocuk kiminle konuşuyordu? Sabahın köründe, banyoda hem de...
Biraz dikkat kesilip algılamaya çalıştı. Çok da zorlanmadı çünkü ulusa seslenir gibi yüksek sesle konuşmaktaydı Umut, eksik olmasındı.
Ne kadar dikkatini verirse versin boğuk cümleler arasında net bir sözcük seçemedi Muhammet. Fakat ses tonundan, arkadaşlarından biriyle konuşmadığını anlamıştı, biraz resmî gibiydi.
Dinlemeyi bırakıp işine döndü. Zaten sertlik devam ediyordu, orgazm olmadan peşini bırakmayacaktı. Tekrar boyundaydı, diliyle ıslatıp ve dudaklarıyla ısırdığı...
Sıcak ve kalp atışını serpiştirdiği boyun hayalinde kendini kaybetmek üzereyken Umut'un "Tamam Derya abi, getiririm." dediğini duydu. Hem de çok net biçimde, lanet olası bir pürüzsüzlükle...
Sinir bozuyordu! Adamın etrafında öyle bir çekim alanı vardı ki tüm kadınların ona dönüp bakmaması mümkün değildi. Yürüyen seks objesiydi sanki. Ve bunu 'cool' diye tabir edilecek bir klasiklikle değil; insanı dakikalarca dalıp gitmeye iten gülümsemesiyle beceriyordu. Biçimli vücudu ve "farklıyım" diye bağıran ayrıntıları ile bir kere görenin aklından silinmeyecek bir görüntüye sahipti.
Umut'un çıktığı banyonun kapanma sesi geldi. Artık tüm dikkatini kendine çevirebilirdi. Fakat zihnindeki görüntüye saplanıp kalmıştı Muhammet. Derya karşısındaydı. O alaycı gülümsemesi... Konuşurken takındığı rahat tavır ve sıcak olduğuna emin olduğu bedeni...
Göz kapaklarını daha da kısarak bu hayalden uzaklaşmaya çalıştı. Ne yaptığını sanıyordu?! İşin kötü yanı eli istemsizce hızlanmıştı, kendine zevk vermeye devam ediyordu. Çok az kalmıştı, boyun düşünmeliydi, bir kadının narin boynu!!!
İnsanın zihnine hükmedemediği durumları bilirdi. Mesela yeterinden fazla sinirlenmişse kendi de hiçbir şeyi görmez, mantığı devreden çıkarırdı. Ama ilk defa bedenini rahatlatırken gözünde canlandırdığı imgelere hükmedemiyordu. An itibarıyla Derya'nın boynu, sıcacık bir yatak gibi onu davet etmekteydi, kurtulamıyordu.
Başka bir yol denemek adına Umut'un belasından feyzalıp erkekleri gözünün önüne getirmeye çalıştı. Gerekirse midesinin bulanmasına neden olup bu anlara bir son verecekti.
Lakin nafile! Derya'nın boynu ve gülümsemesi bozuk bir plak misali beyninin içinde oynayıp duruyordu. Ona ek olarak, aynı hızla penisini okşayan eli de ihanetin en büyüğünü sahnelemekteydi. Bedeni bağımsızlığını ilan etmiş, kurtuluş günü kutlaması yapmaktaydı.
Büyük bir hiddetle musluğun ardındaki duvara fışkıran beyaz sıvıya dönüp bakmadı bile. Son damlanın bedenini terk etmesini dahi beklemeden nefes alamadığı kabinden attı kendini. Gözlerini ancak lavaboya ellerini dayadığı sırada açabildi.
Buğulanmış aynada belli belirsiz bir yüz gördü. Az önce yaşadığı ve normal şartlarda zevk dolu olması gereken anların etkisini üzerinden atamamış bir yüzdü. Kaşları çatıktı Muhammet'in, kalbi kalıbını yırtıp çıkacak gibi... Arkasından atlı kovalayan bir kaçaktı o an. Anlam veremediği bir patlamanın sonrasında şaşkındı. Bu neydi? Nasıl olabilirdi?
Yüzüne soğuk su vurup ömrü boyunca sır olarak saklayacağı hatta gerekirse beton bir bloğa bağlayıp en derinlere gömeceği bu anları bir daha hatırlamamak üzere banyodan çıktı.
Başaramayacağını bilse kim bilir ne kadar çırpınırdı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Palindrom
General FictionEn uzun yol, başladığı yerde bitendir. Hikayenin kendi, zıddına eş değerdir.