Kapı tıklandığında yatağa girmek üzereydi. Sabahki tartışmaları sonrası Muhammet'in bugün gelmeyeceğini düşünüyordu.
Zaten bu yüzden gün boyu diken üstünde durmuş ve düşünmeye niyetlendiği ne varsa ertelemek zorunda kalmıştı. Büyük aptallık etmişti, üzerine bu kadar gitmekle eline hiçbir şey geçmemişti.
Aslında kafasını karıştıran ne varsa yine oradaydı. Yaptıkları, bir amaç doğrultusunda gelişen sıralı eylemler ise eğer; neden hiçbir şey onu, Muhammet'in yanındayken olduğu kadar tatmin etmiyordu? Ders vereceğim derken dert sahibi olmuştu ve dermanı yine ondaydı. Gelmesi iyi olmuştu. Bir süre bu kargaşaya 'dur' diyecekti.
Kapıyı açmadan hemen önce duraklayıp yüzündeki sıkılmış ifadeyi değiştirdi. Bir gün için bu kadar gerginlik yeterdi. Sarılıp uyumak ve bir süre plansız programsız yaşamak istiyordu.
Dozu yerinde bir gülümseme... Muhammet'le buluştuğunda onda oluşacak bir göz parıltısının sahibi olacaktı. Öyle bir seviyeye gelmişti ki ilişkileri, tepkilerini hesapladığı biri olmaktan çıkıp tepkilerini tekrar tekrar görmek istediğine dönüşmüştü Belki de son günlerde onu sıkıştıran his buydu. Alışıldık ile alışmaya meylettiği çakışıyordu.
Son bir derin nefes alıp önemli bir karar verdi: Bir süre akışına bırakıp anın tadını çıkaracaktı. Dominant hücreler Muhammet'i istiyorsa önlerine yapay setler çekmenin bir anlamı yoktu. Hislerini özgür bırakacaktı.
Kapıyı açtığı zaman gülümsemenin etkisini görmek amacıyla aradığı gözlerin ona bakmadığını gördü. Belli ki kapıyı çaldıktan sonra telefona çevirmişti bakışlarını, bu yüzden buluşamamışlardı.
Derya da benzer bir yol izleyip Muhammet'in eline çevirdi gözlerini. O an uzun zamandır yoklamadığı bir noktaya dokunmuştu histeri... Endişe ve dahası korku... Enteresan bir yeniden doğuştu. Bir daha olmaz sanıyordu.
Eli sargı içinde, onu kaplayan mavi bir bandaj ve sabitlesin diye boynuna tutturulmuş askı. Muhammet'in sol eliyle kurcalamaya çalıştığı telefondan ayırmak zorunda kaldığı gözleri, olduğu yerde donup kalmış Derya'nınkilerle birleştiği an konuşmayı anca akıl edebildi.
"Ne oldu?"
"İçeride anlatabileceğim bir şey. Girebilir miyim?"
Canı yanmadığından mütevellit bir rahatlık mıydı bu, yoksa ilkesel olarak şımarmaya karşı olan bir tipin duyarsızlığı mı bilemedi.
Kenara çekilip Muhammet'in geçeceği kadar bir alan bırakırken gözlerini hala ondan ayıramamıştı.
Kapıyı kapatıp arkasından ilerlerken de konuşmadı. Sessizliği hayra alamet değildi ama. Derya da panikleyen biri değildi, soğukkanlılığı ile övünürdü. Lakin Muhammet'i bu durumda görmek aklına olmadık senaryolar getirmiş ve her birinde kendiyle ilgili bağlantılar görmüştü. Vicdan azabı, panikten de beterdi.
Adımlar arttıkça bu ihtimalin zayıflığı üzerine düşündü. Umut ya da kendiyle ilgili olumsuz bir durumda Muhammet bu kadar sakin kalmayacağı gibi onu görür görmez yumruğu geçirirdi. Yok, yok... Öyle bir şey olamazdı.
Salona doğru dönüp oturacaklarını sanırken Muhammet'in doğrudan yatak odasına geçmesi ise tedirginliğini tamamen alıp götürdü. Anlaşılan direkt uyumak istiyordu. Derya da ondan farklı değildi.
Peşinden giderken ışıkları söndürmeyi ihmal etmedi. Bugün yeterince yorucuydu ve bir miktar karanlığın gizleyiciliğine ihtiyaçları vardı.
...
Sabah... Derin bir uyku çeken için hemen gelen, uyku tutmayan için vuslat-ı imkansız...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Palindrom
General FictionEn uzun yol, başladığı yerde bitendir. Hikayenin kendi, zıddına eş değerdir.