Funeral March

2.6K 251 181
                                    

2 yıl sonra...

"Sabah hazırlaması daha zor oluyor. Söyle de şimdi halledeyim."

Banyodaki aynaya bakmakla meşguldü. Seda'nın içeriden gelen boğuk sesi, bir hayalin içinde yaşadığı duygusuna kapılmasına neden oldu. Hayatı, bir başkasının hayatıymış gibiydi ve bazen o kadar büyük bir boşluğa düşüyordu ki ölmeyecek de sonsuza kadar böyle hissedecekti sanki.

Kapıyı açıp çıkarken yanıtladı onu. Odada iki tane valiz vardı ve dolmak üzereydi.

"İki gün için gideceğiz Seda."

Ona bakmadan elindeki işi yapmaya devam eden karısı ise tüm hayatı bu işe bağlıymış gibi dikkat kesilmişti.

"İki gün ama gezeceğiz de. Ayrıca Deniz'in eşyaları çoğu."

Deniz... Sevgili kızı. Uyumuyor olsa gidip koklayacak ve onu ayakta tutan yegâne dala tutunacaktı.

"Siyah tişörtlerimi koy yeter. Ben çıkıyorum."

Ceketini aldıktan sonra odadan çıktı. Yeni bir gün ama en fazla yineydi...

...

Kapıyı kapattığı andan itibaren derin bir nefes aldı. İhtiyacı olan tek şey, bir miktar sessizlikti. Sessizce ve hiçbir şey yapmadan, öylece durmak... İnsan, boşluk özlemiyle yanar mıydı? Yanardı.

Kapıdan uzaklaşarak arabasına doğru ilerlediğinde artık kendi için rutin sayılabilecek bir şey yaparak dönüp eve baktı. İlk zamanlar ayrılmanın zor geldiği, adı yuva olan bu dört duvar, son zamanlarda onu uyuşturan bir rayiha yayan otağ gibiydi. Kendi olmayı beceremediği, belki de artık unuttuğu...

Eskisi gibi gezemiyordu özgürce. Yeni yerler görme tutkusu, tutkallı bir hobiye dönüşmüştü. Bir kere yapınca ikinciye geçmek zor oluyordu.

Arkadaşlarıyla da görüşmüyordu pek. Bunun nedeni evlilik değildi elbet. Bahanesiydi sadece. Yetmiyorlardı ona. Hep aynı kişiler, aynı muhabbet ve aynı olaylar...

Ceketinin iç cebindeki telefon çalmaya başlayınca adımlarını daha da hızlandırdı. Bir an önce arabasına ulaşmak istiyordu yoksa çıldıracaktı. Ona iş lazımdı.

"Alo."

"Abi dünkü müşteriler geldi. İkinci el satışlarla ilgili birkaç şey sordular."

"Ee?"

Şerif'le konuşmaya devam ederken koltuğuna oturup kemerini bağladı. Hayat her şeye rağmen çok hızlı akıyordu. Hızlı ve anlamsız. Son iki yılın özetini çıkar deseler, zaten çok kısa olduğunu söyleyip kenara çekilirdi. Özet mözet Hak getireydi.

Şerif'le konuşmasını bitirdikten sonra arabayı hareket ettirip yola çıktı. Çıkarken bile aklında hâlâ sabahki düşünceler vardı. Ne yapıyordu? Ne yapmalıydı? Daha ne yapabilirdi?

Seda iyi biriydi. Muhammet'i seviyordu da... Lakin aralarında, onları birbirlerine bağlayacak açlık yoktu. Rollerini hakkıyla gerçekleştiren prosfeyonel oyuncular gibiydiler. Halk tarafından seviliyor, sonraki bölümler için merakla bekleniyorlardı. Yine de çekimler bitince her şey aslında nasılsa, ona dönüşüyordu. Ayrı dünyalarda ayrı insanlar aynı evde yaşıyordu yani.

Bu gerçeği kabullenmek epey zamanını almıştı aslında. Yepyeni bir hayata adım atmak amacıyla sünger çektiği eskisini unutmak, en iyi yol gibi görünmüştü başlangıçta. Kafasını meşgul etmesini sağlayacak etkinliklere mahal verdiğinden dolayı da oldukça yaramıştı işine. Evlilik beş milyon parçalı Amazon Ormanı puzzle'ı gibiydi. Tek ve en büyük uğraşı olur sanıyordu.

Fakat her şey gibi o da rutine binince dibe çökmüş ayrıntılar, yağ gibi üste çıkmaya başlamıştı. Huzurluydu, sakindi ama kesinlikle mutlu değildi. Bir şeyler yanlıştı, bir şeyler yarım...

Ne olduğuna dair birkaç fikri vardı elbet ama en mantıklı cevap manevi dünyasındaki boşluktu.

Kimseye söz etmese de inanca dair kırılmalar yaşamıştı son yılda. Özellikle kızı doğduktan sonra sorgulamaya başlamış ve bir şeylerin yanlış olduğuna dair çıkarımlarda bulunmuştu. İstişare edemeyeceği kadar sakıncalı konulardı bunlar, ondandır ki kendi çabasıyla izah etmeye çalışmış ve kesinlikle tatmin edici yanıtlar verememişti. Din, insanı rahatlatması gereken bir olguyken, onu germiş ve uzaklaşmasına neden olmuştu. Olduğunu sandığı hatta tam olarak tanımlayamadığı insana ise, orada bile bir yuva bulamamıştı. Ayrılık kaçınılmazdı.

Yasaklar cezbediciydi elbet. Nerede bir set konulursa insanın önüne, orada bir azim doğardı. Aşmak, aşmak ve daha yukarı çıkmak üzerine...

Derya'dan sonra deli gibi kaçmıştı bu durumdan. Ona bağlı bir sendrom olduğunu düşünmüş ve uzaklaşınca kurtulacağını sanmıştı. Ama öyle olmamıştı. Yasak olan, vazgeçilmezdi de artık.

Ne zaman yalnız kalsa gay pornoları izlemeye başlamıştı. Ki bu anlar, Seda'yla ilişkiye girdikten sonra daha da yoğunlaşıyordu. Yalnız uyumak için ayırdığı odası, bu iş için kolaylık sağlamaktaydı.

İlk zamanlar her şeyin, Derya'ya olan öfkesinden kaynaklandığını sanıyordu lakin sonra kabullenmek zorunda olduğu gerçekle yüzleşti: Bunlardan zevk alıyordu. Derya'yla ya da Deryasız. Kimsenin bilmediği ve bilmeyeceği bir hayatı vardı. Ne yazık ki bazı insanlar, cehennemi bu dünyada yaşardı. Cehennemse her zaman sanıldığı kadar çekilmez sayılmazdı. Bazen katlanılabilirdi. Katlanıyordu.

...

"Şerif Bey bakar mısınız?"

Yanındaki elemanın Şerif'e bu şekilde hitap etmesi, yüzünde bir gülümseme belirmesine neden olmuştu. Nereden nereye? Şerif'in de bey olduğunu gördü ya, daha ne isterdi ki?

Yeni bayide satış müdürü yaptığı genç, bunu hak ediyordu. O yüzden gülümsemesini hemen bastırıp ofisine girdi. Her şey tıkırında ilerliyordu. Kendi dışında her şey... Bu da işin tesellisiydi tabii.

Eski bayideki gibi camdan bir bölme istememişti. En azından dışarıdan bakıldığında görünmeyecek türden bir camdı. Her fırsatta yalnız kalacağı, gözlerden uzaklaşabileceği bir yer aramaktansa olduğu yeri izole etmek daha makul gelmişti.

Kapısını kapadıktan sonra telefonuna gelen mesajı açtı. Yarın için aldığı randevunun bilgileri postalanmıştı. Seda'nın ısrarı üzerine bir kere daha psikiyatristle görüşecekti.

Uyku sorunları üzerine uzmanlaşmış birini bulmuştu. Evliliğin ilk günlerinde bu kadar ısrarcı olmamıştı çünkü Muhammet, Seda uyuyana kadar yanında kalıyor ardından odasına geçiyordu. Ama Deniz doğduktan sonra "Büyüdükçe sorgulayacak." diyerek Muhammet'i hassas noktasından vurmuştu. Haklıydı da... Bir problem vardı ve çözülmesi gerekiyordu. En azından çözermiş gibi yapmalıydı, çabalamak her şeyden önemliydi.

Çok değişmişti. Bir zamanlar benzer bir talepte bulunulsa şiddetle karşı çıkacak kendisi, şimdi uzlaşma yoluna gidiyordu. Hayat insana, yapmam dediği her şeyi yaptırıyor, kınadığı ne varsa yediriyordu. Ama buna bile kızmıyor, kabulleniyordu. Zihnindeki sınırlar genişlemiş hatta birçoğu yok olmuştu. Belki de olgunlaşmak buydu. Muhammet artık olmuştu.

Mesaja, geleceklerine dair yanıtı yolladıktan sonra koltuğuna oturup işe koyuldu. Bu terapistin de işe yaramayacağını biliyordu çünkü. Yine çocukluğuna inecek ve hep aradıkları o travmayı bulmak isteyeceklerdi. Oysa bunu yaşayan tarafı çoktan ölmüştü. Diriltmenin mümkünatı yoktu.

Muhammet kendini kabullenmişti, başkaları da onun ölümünü kabullenecekti. Tek yolu buydu.

Palindrom Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin