"Endişeleniyorum oğlum."
"Rahat ol anne. Sorun yok dedim sana.".
Annesinin haklı kaygısı gözlerini doldurmak üzereydi. Kadın, babası öldüğünden beri hayatını durdurmuş, oğulları rahat etsin diye kendinkinden vazgeçmişti. Çoğu kadının yapamayacağı bir şey, annesinin sanki yapmak için doğduğu şeydi.
" Oğlum daha yeni bir badire atlattık. Üstüne gitmesek mi? Hem doktorun dediğini de..."
"Sorun yok dedim anne! Sen götürmek istediği ne varsa güzelce kolile, yeter."
Mesele Umut'tu. Sınav tercihleri açıklanmıştı ve Derya'nın da tavsiyesi üzerine taleplerini kabul ederek Lorin'le aynı ili yazmasına izin vermişti. Zaten ahım şahım bir puanı yoktu. Olabilecek en uygun bölümü yazdırarak boşta kalmasını engellemişlerdi.
Normalde böyle bir puanla tercih yaptırmaz ve sonraki yıl aynı şey olsa da olmasa da özel üniversiteye yollardı.
Fakat bu defa burnunun dikine gitmeyecekti. Ne yaşamak istiyorsa yaşamalıydı. Kardeşinin hayatın gerçekleriyle yüzleşme zamanı gelmiş çatıyordu. Ayda bir belli bir miktar yollayarak bu meseleye uzak duracak ve olan biteni zevkle izleyecekti.
"Bari bırak ben de gidip ev falan tutayım. Nasıl yapacaklar onlar?"
Gözlerini kapatıp derin bir nefes alarak yerinden kalktı.
"Anne! Uzatma lütfen. Hadi ben amcamlara gidiyorum."
Telefonunu da alıp dışarı çıkarken Umut gidene kadar annesinin bu ısrarının süreceğinden emindi. Bir süre katlanmak zorundaydı. Ama her dakikasına değerdi. Canı annesi...
...
"Hayırlı olsun Muhammet. Açılış ne zaman?"
"Haftaya amca. Bir aksilik olmazsa tabii."
Diğer bayinin açılışından bahsediyorlardı ve amcası - her ne kadar çok sevmediğini bilse de- onun adına seviniyor görünüyordu. Babasının ailesi, annesininkine nazaran daha muhafazakardı. Özellikle duygularını göstermede...
Kuzenlerinden Selma da bu yüzden çayları sehpaya koyup çıkmıştı. Kadın erkek ayrı odalarda oturuyordu. Muhammet durumun absürtlüğüne gülmeden edemedi. Erkekler kadınları, kendilerinden korumak veya nefisleriyle oynamasın diye bulundukları ortamdan ayırırken asıl tehlikenin içlerinde olduğunu unutuyorlardı. Amcası, Derya ile olan ilişkisinin bir dakikasına şahit olsa kalp krizi geçirirdi. Kafalar işte böyle karışıktı.
Yüzündeki gülümsemeyi silen ise yine amcasının sesi oldu.
"Selma'yı istiyorlar. Haberin oldu mu?"
Önündeki çaya uzanıp eline alarak bir yudum hüpletti bardaktan. O sırada amca devam ediyordu.
"Abim vefat ettikten sonra sen benim oğlum oldun Muhammet. Ben de senin baban sayılırım."
Tabii tabii. Rahat günde herkes yandaş olurdu. Zor günlerde neredeydi peki?
"Biliyorum amca. Allah seni başımızdan eksik etmesin."
Yalandan kim ölmüştü ki Muhammet de mezara girsindi?
"Selma sana uygun bir kız."
Ağızdaki bakla çıkmıştı işte! Boşuna böyle muhabbetkar değildi.
Muhammet oturduğu yerde kıpraştıktan sonra minik bir öksürük saldı ortama.
"İsteyeni çok ama ben tanıdığımız, bildiğimiz, sevdiğimiz biriyle olmasını isterim."
"Ben de bunu isterim amca ama-"
"Hemen reddetme. Biraz düşün, uygun olduğunu göreceksin."
Muhammet göz teması kurmadan ne kadar ciddi olduğunun anlaşılmayacağını düşünmüş olacak ki dirseklerini dizlerine dayayarak saldırı pozisyonu aldı. Yoksa derdini net bir şekilde anlatamayacaktı.
"Şeref verdin amca ama Selma benim kardeşim sayılır. Ben onun düğününde anca belini bağlarım."
Yeterince kesin konuştuğundan emin olarak arkasına yaslandı. Az önceki gibi yüzü de gülmüyordu.
"Bir kız varmış galiba. Onunla mı düşünüyorsun?"
Adamın sınırı yoktu. Anlaşılan bu akşam Muhammet'i başgöz etmeden rahat etmeyecekti.
"Şimdilik kimse yok. Biz Selma'nın mürüvvetine odaklanalım amca."
"Faysal seni biriyle görüyormuş sürekli."
Onun korneasını sikecekti ama! Bu neydi ulan?
"Faysal'ın ecelidir o. Sen çok takılma ona."
Amcası istemsizce de olsa gülümseyince yavaştan yavaştan kalkması gerektiğini anladı. Zaten arkadaşları da çağırıyordu. Bayram nargilesi seansı...
"Ben artık kalkayım. Arkadaşlar bekliyor. Tekrar iyi bayramlar amca, yengeme selam söylersin." derken cebindeki telefon da titremişti. Duymazdan gelerek önce amcasının elini öptü, ardından ortamdaki diğer misafirinkini sıktı. Bu bayram bu kadar temaşa yeterdi.
...
"Bekliyoruz."
Bekliyoruz? Ailesinin yanında olduğundan emin olmasa o sümsük arkadaşı Yunus'la olduğunu düşünecekti lakin evden çıkarken bugünkü planını Muhammet'e söylemişti. Bekleyenler kim olaydı ki? Annesi ve babası bu kadar geniş insanlar olamazdı değil mi?
Gerçi Derya gibi bir okyanusu büyüten insanlar da en az onun kadar umman bir mezhebe sahip olmalıydı. İnsanlar ne de garipti.
Arabayı çalıştırıp ilerlerken göğsü sıkışmaya başladı. Sanki tüm dünya bir araya gelmiş, kalbinin üstüne oturmuşlardı. Öyle daralmıştı.
Şöyle bir an, bir salise, bir nanosaniye durup da Derya'yla gelecekleri olup olmadığını düşündüğünde oluşan senaryo daha beterini yapardı Muhammet'e...
Aile ve akrabaları... Bir tanesinden bile destek bulup da dik durmaya cesaret edemezdi. Şimdi Muhammet'i adam sayanlar, o gün ilk taşı atanlar olurdu.
Peki ya dini değerler? Cehennem ateşiyle müjdelenen bir ahiret hayatını hangi yürekli gafil tercih ederdi. Hiçbir şey değilse bile bu yönden tekmeyi yemişti.
Arkadaşları? Normal bir gelecekle örülen sıradan hayatı? Peki ya çocuk?
Göğsündeki sıkışıklığa daha fazla dayanamayıp arabayı sağa çekti. Klima çalışıyordu ama temiz ve yoğun bir havaya ihtiyacı vardı. Arabadan çıkıp tenha sokağın karanlığa teslim olmak üzere griye boğulmuş tarafına baktı.
Bundan daha iyi bir şey beklemiyordu onu. Yalan, yıkım ve günahlar...
Nasıl bu kadar aptal olabilmişti? Aklı neredeydi?
Telefonunu, içinde bomba olan bir düzenek gibi tutup tekrar açtı. Derya'ya ait ne kadar kayıt varsa hepsini sildi. Numarasını, mesajlaşmaları ve olası fotoğrafları.
Ellerini yüzüne, yıkanıp arınmak ister gibi sürtüp kendine gelmeyi umdu. Hayatı tepetaklak olmak üzereyken ayılan müptezellerden hallice bir silkelenişti onunki. Sallansa da anca yoldaki çizgileri kandırırdı.
Tekrar arabaya bindiğinde sıkışıklık hala oradaydı. Yarım bıraktığı planı devreye sokarak hayatına açtığı bu koca gediği yamayıp devam edecekti. Göt sikmekse mesele, kadınlarınkine yönelirdi.
Öteki türlü kabustan bozma bir hayat istemiyordu, istemeyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Palindrom
General FictionEn uzun yol, başladığı yerde bitendir. Hikayenin kendi, zıddına eş değerdir.