"Tercih dönemi tekrar gözden geçiririz. Acele karar verme."
Umut'un gözlerindeki ışıltı, içinde bir yerleri burktu. Çocuk dinlenilmek, dikkate alınmak, kendi hayatını kendi yönlendirmek istiyordu. Belli ki şimdiye kadar gönlünce tutamamıştı elinde dizginleri. En ufak bir yetki devrinde böyle mutlu oluyordu.
"Tamam abi."
Omzunu sıkıp bıraktı. Kısa zamanda toparlanmasının nedeninin çok genç olmasıyla açıklanamayacağını, Umut'un hata yapmaya bile aşırı hevesli yapısının, aslında sorumluluk almadan geçen çocukluğuna bağlı olduğunu biliyordu.
Elini Umut'un omzundan çekmişti ki salonun kapısı açıldı ve içeri, dün geceden beri görmediği yüz girdi. Hoş, zaten dün de yüzünü pek görememişti. İçine gömülen bedenin sahibi öyle bir saklanmıştı ki Derya'dan, tabiri caizse kaçtığı kişinin deliğine saklanmıştı. Çok ironikti.
Girer girmez bakışları kesişti. Mimiklerinden onu anlamayı umdu. Yaptığından deli gibi pişman mı olmuştu yoksa zevk aldığını kendine bile itiraf etmekten kaçıyor muydu? Muhammet'in yaptıkları ve bunların doğal sonucu olan fikir yıkıntılarına o kadar odaklanmıştı ki kendi geçtiği eşiği henüz irdeleyememişti.
Pek zevk aldığı söylenemezdi. Anal ilişki sandığı kadar acısız da olmamıştı. Oysa tecrübeli birçok insandan edindiği bilgi "Alışınca kıçın tavana değiyor."du. Muhtemelen tecrübeler, kaşarlanınca bilgiye dönüşüyordu. Tüm bunlara rağmen, Muhammet'in o sıradaki tutkulu hâli ise gözünün önünden gitmiyordu. Bedeni tahmin ettiğinden daha güzeldi. Şekilli, kaslı ve sıkı... Hayvanî bir havası vardı, inkâr edilemezdi. Yarı çıplaklığın insanı daha seksi kıldığını biliyordu lakin kimseye Muhammet kadar yakışmadığına da emindi. Göğsündeki seyrek, siyah kıllar... Anın etkisiyle belirginleşmiş karın kasları... Geniş omuzlarından aşağı sarkan gömleğin okşadığı esmer teni... En son gözüne takılan ve belki de Derya'yı en çok etkileyen kıvrık aleti...
Muhammet'e bakarken saniyesinde gözünün önünde canlanan bu görüntüden dolayı kendi aleti sertleşmişti bile. Yaşadıkları ânın şehvetli gerilimi hâlâ aralarındaydı, bunu Muhammet'in de hissettiğine emindi.
Bakışlarını Umut ve onun arasında gezdiren Muhammet'teki gözle görülür tedirginlik ise Derya'yı sadece güldürebilirdi. Çekinmedi, gülümsedi.
"İyi akşamlar."
Konuşmasa kardeşlerin birbirine selam dahi vermeyeceğini biliyordu. Ortamda bir gariplik, kendinde bir değişiklik var gibi davranmamalıydı. Her zamanki Derya olmalıydı ki Muhammet "tek seferlikti" deyip işin içinden sıyrılamasındı. Çünkü onun görmek istediği, tecrübeli bir ibneydi.
Umut'un anında düşen yüzü ve sandalyesindeki huzursuz kıpırdanışı ise yerinden kalkmasıyla son buldu.
"Ben gidip anneme yardım edeyim."
Hızla ve Muhammet'in yüzüne bile bakmadan salondan çıkarken onu izleyenlerin arasında neler yaşandığını bilse herhalde çok gülerdi.
"Burada ne işin var?"
Sandalyenin arka kısmına daha rahat yaslanırken cevap verdi Derya:
"Sen gelmeyince ben geldim."
Göz kırpmak gibi bir planı yoktu fakat gerektiği kadar arsız görünmek için bu tip çakal oyunlarına mecburdu.
Bu söz ve hareket üzerine Muhammet hırsla ona doğru yürüdü. Aralarındaki geniş masa olmasa onu boğazlayacak gibi duruyordu. Bir elini masaya vurduktan sonra dişlerini sıkarak konuştu:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Palindrom
General FictionEn uzun yol, başladığı yerde bitendir. Hikayenin kendi, zıddına eş değerdir.