Gerçek ile yalan...
Oyun ile gerçek...
Oyunlar yalan mıdır, yoksa yalanların kovanı mı? Yalancılar da en büyük oyuncular mı?
Karşısında sahnelenen oyunun neresi yalan, neresi gerçek çözemiyordu. Kafası karışan bir Muhammet ise kendi dünyasında bile sığınacak yer bulamamıştı. Bunlar yalansa doğrular neredeydi? Doğrular sahnede yaşar mıydı?
"Ben artık kalkayım."
Uzun, düz, siyah saçlı kız ayağa kalktığında kendi dışında herkes de benzerini yapmıştı. Bir tek Muhammet, kafasındaki soruları yanıtlayamadığından dalgındı ve halen oturmaktaydı.
Tek kaşında gümüşten bir oka benzeyen piercing, dudağında ise yarım halka biçimde bir tane daha... Giydiği askılı ve dar tişörtün sardığı üst bedeni, altındaki kısa kot eteği ve onun altındaki file çorapları ile ne bu eve ne de kendini izleyen dört kişiye uyum sağlamaktaydı. Fakat ne hikmetse Muhammet dışındaki herkes olayı kanıksamış gibiydi. Sahne bir tek sahibine yabancıydı. Yalancı olan da o muydu yoksa? Yalan göremeyeceği kadar gerçek miydi?
"Anne ben Lorin'i bırakıp gelirim."
Arkasını dönüp oturdukları bahçe mobilyalarından uzaklaşan kızın peşine takılan Umut'un eli ayağı birbirine karışmış gibiydi. Kardeşini ilk defa böyle heyecanlı görüyordu ve eğer oynuyorsa cidden işini iyi yapıyordu.
"Abin bırakır oğlum. Yürümeyin bir de. Muhammet oğlum?"
Gözlerini ayırmadan izlediği durum komedisinin içine çekilmek üzereydi ve annesi suflörlüğe özenmiş, şu an konuşamayacak kadar meşgul olan çenesinin görevini üstlenmişti. Zaten ona kalsa birkaç saate kendine zor gelirdi.
"Gerek yok. Biz yürürüz."
Üçlü, evin arkasındaki bahçeden çıkıp evin içine girerek gözden kaybolduklarında Muhammet hâlâ neresinden nefes alınıp neresinden verildiğini bulamamıştı. Bu oyunda yaşamak bile fotosentez yapmayla mümkündü. Yeşerdikçe yeşermeliydi.
Yanında duran ikili hasır koltuktaki yerine tekrar oturmadan telefonunu aldı Derya. Onun da gözleri arada bir Muhammet'e takılsa da bir saatten fazladır Lorin denen kızı süzmekteydi. Peki ya sen, oyunun neresindeydin Derya? Seyirci kalmak sana pek uymazdı...
"Ben de eve geçiyorum. Sen d-"
"Otur."
Dili damağı kuruduğundan mı bilinmez alt dudağını ıslatıp dişlerinin arasında bir tur gezdirdikten sonra bakışlarını Derya'ya çevirebildi. Zaten aldığı kati emirle gitmeye yeltendiği halde gerisin geri oturan adam da ona odaklanmıştı.
"Evet?"
Gözlerine sabitlediği dikkatini, orada bir kuşku ve tedirginlik emaresi görmeye kanalize etmişti. Minicik bir ışık görse kurtuldu sayacaktı çukurdan ama Derya ser verip sır vermeyenlerdendi. Gizli sevgilisi bu işlerin üstadıydı. Aynı soruyu Derya tekrarladı:
"Evet?"
Sinirlerine hâkim olmakta zorlandığını belli etmek adına diyaframını yırtarcasına şişirip serbest bırakan Muhammet gözlerini bir an için kapadı:
"Lafı dolandırmayacağım Derya. Bu senin önerdiğin bir taktik mi?"
"Önce neden bahsettiğimizi bilmem gerek. Canını sıkan şey ne?"
Kafasını yana çevirip ciddiyetini sorgularcasına bedenini ona doğru eğdi. Gülümseyerek ortamı sulandıracak kadar rahat hissetmiyordu kendini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Palindrom
General FictionEn uzun yol, başladığı yerde bitendir. Hikayenin kendi, zıddına eş değerdir.