Sigaranın dumanını özlemişti. Nargile dahil hiçbir şey onun yerini tutmuyordu. Zehirler bile birbirini çekemedikleri bir savaşın içindeydi, kazanan da hep en zararlısı oluyordu.
Normalde iş yerinde sigara kullanmazdı ve zaten epeydir ağzına sürmüyordu. Ama son günlerin ağırlığı, zihnini öyle bir baskıyla kıstırmıştı ki fırsat bulduğu her dakika eli sigara paketine gidiyordu.
Kapı tıklanmadan açılınca daldığı yerden uzaklaştırdı gözlerini. Ağır ağır kaldırdığı göz kapaklarına yardımcı olan kafası, gelenin geldiği yöne dönmüştü.
"Abi biz birazdan çıkacağız. Bir isteğin var mı?"
Soruyu duymuş ama cevap vermeden öylece beklemeye almıştı kendisini. Akşamın rehaveti ve kalbindeki sızının yarattığı girdap... Aklını yitirmek üzereydi.
"Yok."
Bakışlarıyla süzdüğü Şerif, olduğu yerde beklemeye devam etti. Sinirini bozan bir merakla izliyordu ve bu şekilde incelenmek Muhammet'i olduğundan daha gergin bir hale sokuyordu.
"Ne?!"
Sesi, olağandan daha gür ve hiddetliydi. Aslında belki de olmasını istediği tonda ve tıynette... Kimseye eyvallahı yoktu artık, merhamet ve saygı da sırasını bekleyebilirdi.
"Bir şey yok abi. Sanki bir şey isteyecek gibi baktın da..."
Aptal! Zaten istediği bir şeyler olsa lanet olası ağzını açıp söyleyebilirdi. Ona mı soracaktı? Alt çenesini ileri geri hareket ettirerek üst dişlerini bilemeye başladı. İnsanlar bu şekilde kâtil oluyordu işte! Sanki bütün dünya üzerine geliyordu.
"Çık git Şerif ya! Söyle diğerlerine sabah erken gelip arabaları silsinler. Sen de notere gideceksin, unutma."
Az önce merakla ona bakan gözlerin şimdi kaçacak yer arar gibi titreyerek odağını yitirmesi içini burktu Muhammet'in. Şerif çalışanıydı ama kardeşi gibiydi de. Zaten gencecik çocuktu ve neredeyse elinde büyümüştü. Yine de ağzını açıp "Seninle alakası yok." diyemedi. Diyemezdi... Kimseye derdini anlatamaz, yardım isteyemezdi.
Mezarını kazmış ve içine, son birkaç ayını öldürüp koymuştu. Nefes alıyor mu diye bakmaya niyeti yoktu. Öyle ya da böyle yok edecekti. Kulaklarını tıkamış, gözlerini başka yöne çevirmişti.
"Peki abi."
Kırgın bir ifadeyle son bakışını attıktan sonra kapıyı kapatıp çıkan Şerif'in ardından sigaradan bir nefes daha çekti. Gözlerini de aynı anda kapayıp içinde ne var ne yoksa boğmaya çalıştı. Öl artık! Öl ki biraz huzur başlasındı...
...
Sessizlik ve karanlığın burayı ele geçirdiği saatleri görmeyeli çok olmuştu. Bayiyi ilk açtığı zamanlar beklerdi böyle. Herkes çıktıktan sonra biraz takılır, dolaşır ve eseriyle gurur duyduğunu gizlemesine gerek kalmayan dakikalar yaşardı. O zamanlar iyiydi, şimdiki gibi yarı ölü değildi. Keşke zamanı geri sarmak mümkün olsaydı.
Depo kısmındaki gezintiyi bitirdikten sonra telefon ve arabanın anahtarını almak için büroya tekrar girdi. Dış kapıya doğru yürürken aklında bugün sipariş ettiği yeni oyuncağı vardı. Eski arabalardan bir an önce kurtulmalıydı. Anılar ve dokunuşlar... Hayatının hiçbir noktasında kirli bir his kalmamalıydı.
Kalın cam kapıyı kapatıp dışarıdaki geniş otoparka sırtını dönerek onu kilitlemeye çalıştığı sırada duydu sesi. İrkilmemişti ama beklenmedik bir anda, duymak istemediği bir ses olduğu için de hoş duygular yüklenmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Palindrom
Genel KurguEn uzun yol, başladığı yerde bitendir. Hikayenin kendi, zıddına eş değerdir.