Başını makaleden kaldırdığı anda ne kadar yorgun olduğunu hissetti. İki gündür suyu çıkmıştı. Bitirme tezini vermesine günler kalmıştı ve zorlu sürecin daha yeni başladığını biliyordu.
Yapabilirse yurt dışına çıkacaktı. Her ne kadar iş bulma sıkıntısı bu saatten sonra ortadan kalkmışsa bile bir şeylerin "daha"sını istiyordu. Daha özgür, daha sakin, daha konforlu bir hayat. Artık bir parça, yapabileceklerine odaklanmaktı niyeti. Potansiyelini artırmak ve harcamak...
Elini kafasına götürüp bir zamanlar orada olan at kuyruğunu aradı. Saçlarını kestireli bir hafta olmuştu ve refleksleri henüz tutamı orada bulmamaya alışmamıştı. Bir an için nerede olduğunu düşünse de sonra kendine gülerek elini ensesine doğru ilerletip boynunu okşadı.
Değişim gerekiyordu ve yapmıştı. Bu kadardı.
Yerinden kalkarak günü karşılamak üzere pencerenin önüne geçti. Güneş, denizden bile daha önemliydi onun için. Ya doğarken ya da batarken görmeliydi. Tuttuğu bu ev ona sabahlar için görsel şölen yarattığı için çok seviyordu. Yatak odası ve salonu sabah güneşiyle aydınlandıkça Derya'nın ruhu kabına sığmıyordu.
"Günaydın."
İşte bir huzur kaynağı daha: Polat. Sabahtan önceki son durağıydı. Gece boyunca birbirlerini tatmin etmişlerdi ve öylece uyumuşlardı. Çocuğun bu doğaçlama yaşam tarzına bayılıyordu. Alt-üst tripleri yoktu, kendine güvensizlik de... Mutlu bir çocukluk, kilometrelerce öteden kendini belli ederdi ve onunki ışıl ışıl parlıyordu. Derya bir erkekle ilişki yaşadığının farkında bile değildi, o kadar doğal ve kasmadan ilerliyorlardı çünkü.
"Günaydın." diyerek tekabül etti. Henüz yüzünü dönmemişti. Kendince bir olasılık oyunu oynamak istedi. Bekleyecekti. Yanına gelip ne yaptığına bakar ya da sorarsa birçok çiftin düştüğü özel hayatı ihlal ve partneri köleleştirme batağına Polat'ın da düşeceğine dair bir gösterge olurdu. Gelmez, yanında kaldığı günler olduğu gibi gidip su içer ve kahve hazırlamaya başlarsa yaşından büyük bir olgunluk göstermiş ve hakikî bir dinginlik arz etmiş olurdu. Ki Derya o zaman eriyip ayaklarına yapışabilirdi.
"Kahve ister misin?"
Bingo! Sana yakışan bu sayın heykeltıraş, Derya'yı tuş etmek, tuş...
"İsterim." dediği sırada kalkıp ona doğru ilerledi. Boyu Polat'a nazaran uzundu fakat çocuğun ince yapısından kaynaklı bir "olduğundan uzun görünme" artısı vardı. Zarif çizgi buhranı...
Yanına vardığı sırada gözleri buluşmuştu. Gece yaptıklarının gözünde canlandığına emindi zira kendinkinden de onlar geçip duruyordu. İnsanlar böyleydi. Seks sırasında acayip canlılara dönüştükleri için sonrasında partnere, utangaç gözlerle bakarlardı. Sanki çeşitli durumlarda edinilen roller, utanılacak bir şeymiş gibi. Oysa nasıl bir öğretmen, sınıfta didaktik nesneyken dışarıda normal bir vatandaştı; yatakta birbirini çeşitli pozisyonlarda düzen insanlar da sabah olduğunda sakinleşmek zorundaydı. Yoksa adrenalin ve dopamin fazlalığından herkes mefta olurdu.
"Arkadaşların kafa tipler."
Bunu söylerken yüzünde oluşan gülümsemenin benzeri hemen Polat'ınkinde oluşunca yeni bir oyun daha oynamaya karar verdi.
"Öyledirler. Eğlenmeyi seviyorlar."
Elini uzatıp boynuna dokunacaktı Derya. Eğer olduğu yerde durur ve sıkılma ihtimaline rağmen beklemeye devam ederse Polat'ın, sınırlarına riayet edilmesinden hoşlandığını anlayacaktı. Yok eğer durmaz, dahasını yapma adına kışkırtarak üzerine yürürse küçük aşığının içinde, uyandırılmayı bekleyen hırçın bir taraf olduğunu anlayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Palindrom
General FictionEn uzun yol, başladığı yerde bitendir. Hikayenin kendi, zıddına eş değerdir.