Toprak... Ne de büyük bir bilgeydi!
Ne ekersen onu biçersin, derdi. Muhammet'in şimdi düştüğü kuyu da, ektiklerini biçerek düştüğü yerdi.
Gitmemeliydi! Ne zaman duygularıyla hareket etmeye kalksa başı belaya girmişti. Bunu birçok kez tecrübe etmişti zaten. Neden unutmuştu ki? O gece Derya'ya gitmemeliydi.
Derya'nın evinin bulunduğu sokağa girmeden önce yolun kenarında durdu. Gözü dakikalardır bir tekel bayi arıyordu. Sonunda bulmuştu. Biraz kafayı bulması gerekiyordu yoksa bu geceyi bitiremeyecekti.
Pikabın kapısını açıp çıkmaya niyetlenmişti ki Derya kolundan tutup onu durdurdu.
"Ayık olmanı istiyorum."
Gözlerini kaçırmadan öylece baktı ona. Köşeye sıkıştırılmış, kafası karıştırılmış, tehdit edilmiş bir insanda olması gereken korkudan eser yoktu. Ona bakmaya devam etti. Pes eden tabii ki Derya olacaktı. Bugün için yeterince geri adım atmıştı. Dahasını almak isterse boynunu koparabilirdi.
Kolundaki el usulca çekilip Muhammet'i özgür bırakınca yarım bıraktığı işine döndü. Birkaç bira iş görürdü.
...
Daha yirmi dört saat geçmeden yine aynı kapının önündeydi. Oysa o daha ilkinin etkisinden sıyrılmak için soluklanamamıştı. Kendine bir söz verdi: Kontrolden çıkan hayatının bu periyodunu, bu geceden sonra silecekti. İşini bitirdikten sonra alırdı o enfes nefesi...
Derya anahtarıyla kapıyı açtıktan sonra içeri adımlayıp açılan kapının önünde durdu. Geçmesi için Muhammet'e yer vermişti. Talimatı alan kölemen Muhammet ise arabada içmeye başladığı bira şişesinden kocaman bir yudum aldıktan sonra ona bakmadan içeri adımladı. Kapının kapanma sesi geldiğinde bu gece için gözlerini son kez kapadı. Ne yaşayacaksa yüzleşmesi gerekiyordu. O korkak bir adam değildi, Derya bile onu sindiremezdi.
Koridorun sonunda evin geniş salon ve mutfağına açılan kısmı gördü. Önünde ise kısa bir L koridorun ardından banyo, tuvalet ve yatak odası olduğuna emin olduğu kısım vardı. Hiçbir şeyi uzatacak değildi. Adımlarını yatak odasına yönlendirirken tereddüt etmedi. Artık kalbi atmıyordu, yaşadığını gösteren tek emare arada bir midesine inen damıtılmış malttı.
"Abartıyorsun. Gel bari biralarını bitir."
Derya'nın az öncekinden daha net ve asabi çıkan sesi Muhammet'i durdurmaya yetmemişti. Koridorun duvarına monte edilmiş, üzerinde kitaplar ve gezilen ülkelerden alınan objelerin dizildiği raflardan birine boş bira şişesini koyduktan sonra üzerindeki yeleği çıkarıp yere attı.
"Duş almam gerek."
Derya'nın yüzünü görmese de aldığı şekli tahmin edebiliyordu. O sinsi sırıtışla arkasından baktığına emindi. Ektiğini biçiyordu Muhammet, şikayet etmeyecekti.
Odaya girdiğinde elini duvarda gezdirip aydınlatmak için dokunması gereken çift düğmeden birine bastırdı. Sonrasında bir an için durmak zorunda kaldı. Her yer lacivertti. Her yer! Yerdeki tüylü halılar, hem tül hem kalın perdeler, yatak başı, yatağın kendisi, dolap, duvarlar... Bazıları parlaklığı ile farklı bir tona bürünse de genel olarak aynıydı. Odayı aydınlatan ise bastığı düğmeden sonra belirginleşen yatak başı ve dolap kenarındaki incecik beyaz ışıktı.
İlk etapta korkutucu gelen bu görüntü saniyeler sonra yerini, gece gökyüzünde yolculuğa çıkan bir mekiğin manzarasına bırakıyordu. Tavandaki beyaz pırıltılar da tam olarak bu işe yarıyordu. Psikopat deli doktoru odasını evrene çevirmişti, ne de olsa onun kadar geniş bir mezhebi vardı. Tam bir karakter uyumu!
"Banyo şurada."
Ensesinden kulaklarına kayan ses, irkilmesine neden oldu. Fakat artık bunu belli etmeyecek kadar uyuşmuş hissediyordu. Hızla içilen iki kutu biranın getirisiydi bu ruh hâli, iki tane de duştayken içti mi tamamdı. Bu iş olurdu.
Arkasını dönüp kapıya bitişik başka bir kapıyı gösteren Derya'ya baktı. Duvara yaslanmış onu izliyordu. Aynısını yapmamak için çok geçmeden çekmeliydi gözlerini. Yokmuş gibi davranıp gösterdiği yere girdi. Bu sırada üzerindekileri çıkarmaya devam ediyordu.
...
Şehri tepeden gören binanın en üst katındaydılar. İnsanlara tepeden bakmayı seven bir pislikti Derya. Her davranışında gösteriyordu bunu. Ama olay da tam olarak bu değil miydi? Muhammet dahil herkes efendiler yerine piçleri tercih ediyordu. Doğanın kanunuydu.
Lacivert tülün ardındaki manzaraya dalıp gitmek üzereydi ki kapının tıklandığını duydu. Kapı zaten açıktı fakat Derya, geldiğini belli etmek istemişti anlaşılan. Sadece kafasını çevirip baktı ona. Üzerinde ise beline bağladığı havlu dışında bir şey yoktu. Derya'nın bakışları üzerinde gezinirken içinde bir yerlerin kıpırdadığını hissetti. Beğenilmek güzel bir duyguydu.
"Kahve yaptım."
Sesi o kadar dingindi ki Muhammet'in içindeki son şüphe kıvılcımını söndürüvermişti. Gözlerini onunkilere kilitleyip yürümeye başladı Muhammet. Yatağın ucuna geldiğinde bir dokunuşla üzerindeki havludan kurtuldu. Derya ki irade timsali gibi dururken çıplak halini gördüğü an gözlerini kaçırmak zorunda kalmıştı. Tabii kaça kaça aletine kadar gidebilmişti, bu da ayrı bir gurur kaynağıydı Muhammet için. Ne de olsa erkekti. Her halükarda boylarını yarıştırır ve önde olmanın verdiği hisle dünyayı fethedecek gibi davranırlardı. İnkâr edecek değildi.
Gerçi Derya'nın aletini henüz tam olarak görmemişti. Dün geceki gir-çık seansında iç çamaşırını bile poposunu alttan kavrayacak kadar indirmişti. Adamın mal beyanını sunmasını bile bekleyememişti.
İki adım sonra Derya'nın önündeydi. Ona istediği şeyi versin diye tehdit edilmiş olsa da birleşme anında zevk almak Muhammet'in de temel prensibiydi. Yoksa yaptıkları şey anlamsızlaşırdı. "Şey" olmaktan öteye geçemezdi. İlk birleşmelerindeki hatayı bu defa tekrar etmeyecekti yani. Bu gece yapacağı her şey, özür mahiyetindeydi. Ve bir daha asla yaşanmayacaktı!
Derya kapının pervazına dayadığı omzunu çekip dik durduğunda burun buruna geldiler. Birkaç santim Muhammet'ten uzun olsa da fark hissedilmiyordu. Bunun doğal sonucu olarak gözleri yine kesişmiş, birbirlerinden başka hiçbir şeyi göremez olmuşlardı.
Muhammet ellerini hareket ettirmekte zorluk çekiyordu. Sanki gizli bir güç "Yapma!" diyordu. "Yapma, yanlış!"
Lakin dudakları bu uyarıyı dikkate alamayacak kadar çok istiyordu karşısındaki adamı. Bu yüzden Derya'ya uzanıp alt dudağını ağzına almakta tereddüt etmedi. Zaten önceden tadına varmıştı, yabancı hissetmiyordu. Fakat bu defa kesinlikle daha şehvetliydi...
Derya da aynı şekilde ona hiç dokunmadan sadece öpüşüne karşılık verdiği için aralarında hatırı sayılır bir boşluk oluşmuştu. Biri ötekini becermeye kalksa aradaki otobanı geçmek zorundaydı yani, o denli mesafeli durulmuştu.
Bu mesafeyi aşan yine Muhammet oldu. Her ne kadar istemeye istemeye buraya getirilmiş olsa da kontrolün kendinde olduğunu göstermeliydi. Yoksa Derya onu parmağında oynatırdı, bunu da hiç istemiyordu.
Bir elini Derya'nın beline atıp onu kendine çekerken ötekiyle de çenesini tuttu. Öyle narin, iki parmakla mıncırık stilinde de değil. Bildiğin sertçe, kaçmasını engellercesine...
Dudak faslı bitip sahneye dillerini çıkardıkları an ortamdaki hava da bir anda değişmişti. Artık haftalardır birbirini köşeye sıkıştırmaya çalışan zıt karakterler gitmiş yerine, kutupları hızla birbirine çekilen mıknatıs parçalarına dönmüşlerdi. Bir milim uzaklaşmaya kalksa biri, öteki hızla ve daha büyük bir tutkuyla yapışıyordu zıddına.
Sonrası malum, geriye doğru birkaç adım ve yatağın kenarında alınır konum... Sonrası, ekilenle biçilen arasındaki kronik uyum... Sonrası daha sıcak! Sonrası tensel doyum...
Sonrası sonra, şimdiki boğazda dokuz boğum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Palindrom
General FictionEn uzun yol, başladığı yerde bitendir. Hikayenin kendi, zıddına eş değerdir.