Elindeki fareyi bir kere daha sallayıp çalışmasını bekledi. Aslında pilinin bittiği belliydi fakat Muhammet sinirini çıkaracağı bir şey bulmuşken bırakmak istemiyordu.
"Hay senin!"
Son kez masaya sürttükten sonra gözü yine aynı noktaya daldı. O nokta ki sabahtan beri gözünün iliştiği, Derya'nın ne yapmaya çalıştığını anlamayı kolaylaştırmasını umduğu ama kesinlikle bir sonuç alamadığı yerdi. Koca bir hiçlik... Medeti oradan umuyordu.
E-posta atması gerekiyordu ve fareye bir kere daha tıkladı. Çalışmayınca gün boyu içini sıkan hisse tutunan öfkesini açığa çıkarıp onu camdan duvara doğru fırlattı.
Çıkan ses bayideki birkaç müşteri dahil herkesi kendine çevirmişti. Şu an kimsenin tepkisini düşünecek durumda değildi. Kafası zaten ailesi ve ayrılmak zorunda kaldığı Seda'nın vicdan azabı ile doluyken bir de bu tripleri çekemeyecekti.
Yerinden kalkıp sırtını içeri döndü. Önündeki pencere, ağaçlık kısma bakıyordu. Huzuru yeşilde aradı, hemen gelmesini umdu.
"Abi bir isteğin var mı?"
Şerif'ti. Sesi duyar duymaz geleceği kesindi. Çünkü patronunun bu kontrolsüz hallerine pek şahit olduğu söylenemezdi. Hatta belki de ilk kez öfkesi vücut bulup görünür olmuştu. Şimdiye kadar bu kadar sinirlenmesi hiç gerekmemişti.
Yüzünü Şerif'e dönmeden:
"Fare çalışmıyordu." dedi.
Bu sözü müteakip Şerif'in bakışları da yerde, parçalanmış vaziyette duran kırık fareye kaydı. Muhammet ise sakinleşmek için yanıt bekliyordu. Neydi Derya'nın derdi? Nasıl bir hata yapmıştı? Bilmeden canını mı yakmıştı?
"İçeriden bir tane getiririm şimdi. Başka bir şeye ihtiyacın var mı abi?"
Çocuğun sesindeki merhamet daha da öfkelenmesine neden oldu. Bu hallere düşecek adam değildi. Beraber olmak için olmadık fedakarlıklarda bulunduğu adam ona böyle davranamamalıydı. Kanına dokunuyordu.
"Yok. Çıkacağım zaten."
Talimatı alan Şerif geldiği yerden çıkıp kapıyı kapadıktan sonra karşısındaki manzaraya geri döndü Muhammet. Düşünmek onu çıldırtıyordu. Arayıp sormaya da mecali yoktu. Derya'yla tartışmak istemiyordu.
Son günlerde olanları gözden geçirip bir sıraya koydu. Başlarda sakin, naif, cüretkar olan Derya gitmiş; son günlerdeki gergin, dalgın, talepkar Derya gelmişti. Belki de tüm ilişkilerin çıkmazıydı bu. Elde edilince sıkıcılaşan birine dönüşmüştü Muhammet. Artık arzu uyandıramıyordu belki...
Bu düşünce bile yumruğunu sıkmasına neden oldu. Daha kendi açlığı dinmemişken Derya'dan tekmeyi yemek onu nasıl etkilerdi, bilmiyordu.
Dönüp koltuğuna oturduğu sırada bir his belirdi içinde. Kuşkuyla vesvese arası bir hengameydi.
Bir iki saniyelik dalgınlıktan hemen sonra telefonunu çıkarıp tuşladı. Her zaman ilk iki çalıştan sonra açardı. Anası bu dünyanın en sistemli insanıydı. Onu yanıltmadı.
"Anne neredesin?"
"Evdeyim oğlum. Ne oldu?"
"Umut evde mi?"
"Yok. Hayırdır Muhammet? Bir şey mi oldu?"
"Geliyorum. Konuşacaklarımız var."
Annesinin cevap vermesini beklemeden kapattı ve çekmecedeki anahtarı alarak ofisten çıktı. Sorular cevaplanmayı beklerken yerinde duracak değildi. Hızla eve gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Palindrom
Genel KurguEn uzun yol, başladığı yerde bitendir. Hikayenin kendi, zıddına eş değerdir.