"Çıkalım mı?"
Bir ses insanın hem sinirini bozup hem hoşuna nasıl giderdi anlamıyordu. Derya artık bir tez konusuydu ve galiba meslektaşlarına başarılar dileyip lamelin üzerine yatmak dışında hiçbir şey yapamazdı. Zira kendini tanıyamıyordu.
"Sen çık. Benim biraz işim var."
"Bırakayım işte. 9'da seansın yok muydu senin?"
Vardı. Vardı var olmasına da biraz nefes almaya, düşünmeye de ihtiyacı vardı.
"Duşa falan gireceğim daha. Sen git."
Bir terslik olduğunu hemen sezen Muhammet bakışlarını yüzünde uzun uzun gezdirdi. Bundan nefret ediyordu. Karşısında duran kişi, kimseyi anlamadan sadece kendi dünyasını dolanarak bir ömür geçirmiş, duyarsız hödüğün biriydi. Ne ara kabuğunu kırıp Derya gibi diğer fanilerin duygularını merak edecek olmuştu?
"Bakma öyle."
"Nasıl bakmayayım?"
"Bir sorun görüyor gibi."
"Yok mu?"
Oturduğu kanepeden bıkkın bir nefes eşliğinde kalktı.
"Yok. Hem olsa ne olur ki?"
Canı kavga istiyordu. Dün gece Umut'la ilgili gerçeği görmüş olmasına rağmen meseleyi hala kavrayamayan Muhammet'e öfkeliydi. Gözünün önündekini görmekten aciz, Derya'nın iki sahte sözüne tav olmaya hazır halleri onu delirtmişti. Aç gözünü geri zekalı! Olduğunu sandığın kişi değilsin , herkes seni parmağında oynatırken farkında olmadığın gibi...
Kavga iyiydi. Bastırılmış duyguları açığa çıkarırdı, özellikle öfke ve korkuyu. Ki Muhammet bu hususta cennet gibiydi. Neden onu kullanmıyordu ki? Aç gözlerini!
Kavga için can attığı kişi ise gözlerini kısmış onu incelemekteydi. Hisleri sorgulama Muhammet! O senin işin değil. Sen bedeli ne olursa olsun girersin o yola, numara yapma, sorgulama...
"Çözeriz."
Bu söz kalbinden başlayıp omur iliğine, oradan da beyninin en derin hücrelerine hızla akan bir uyuşukluk zerk etmişti. Olduğu yere çakıldı Derya. Kavga için attığı iki adımın onu getirdiği yerde kaldı. Bir dönüm noktasındaydı. Tıkalı mı tıkalı...
"Ya sorun sensen Muhammet?"
Evet işte böyle! Dudaklarını ıslat. Islat ki zehrini rahat rahat kusabil. Böyle aciz durmak sana yakışmaz.
"Derdin ne senin sabah sabah?"
Derdi sendin. Değişmiş olman yetmiyordu, bir de üstüne teslim olmalıydın. Diz çökmeli ve şimdiye kadar kalbini kırdığın kim varsa özür dileyecek duruma gelmeliydin.
Sadece Derya'dan değil; Umut'tan başlamak üzere herkesten. Çünkü şimdiye dek kimseyi anlamak için uğraşmamıştın. Kafası karışması gereken artık sendin!
"Derdim bu! Neyiz biz? Neyim ben?"
Bu basit sorular bile Muhammet'in gerginlik seviyesinin artmasına neden olmuştu. Sorguluyordu sorgulamasına ama bunu kendi için yapmıyordu. Bit yeniği aramaktı derdi, insanları sıkıştırmak için atıyordu adımı.
Cevap veremediğini gördüğü adamın üzerine yürümeye devam etti Derya. Ona vursun, özünde nasıl bir adamsa öyle davransın istiyordu. Sahte ilgiden, aletini rahatlatmak amacıyla girdiği deliğin sahibine katlandığını gizleyişini görmekten sıkılmıştı.
"Evden beraber çıkmak zorunda değiliz."
Salonun ortasından Muhammet'e doğru adım adım... Her cümlede bir tane daha atarak...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Palindrom
General FictionEn uzun yol, başladığı yerde bitendir. Hikayenin kendi, zıddına eş değerdir.