İnsanlar... Ah insanlar!
Çok zavallılardı. Hem çok güzel hem de savunmasız. En güçlüsü bile birkaç dakikalık ilgiye bakıyordu. En azılı sosyopatın bile damarlarında akan kandaydı bu hassasiyet. Onu bile yola getiriyordu. İlgi çekmek, her bireyin ihtiyacıydı. Bazen temel olanlardan bile önce geliyordu.
Karşısı, hatta bir miktar çaprazında oturan silüet de bunlardan biriydi. Konuşuyor ve bu gerçekten uzak yaşadığını göstermeye çalışıyordu. Nafile be kızım! Karşında bu işin kompetanı var.
İnsanlar... Güzel ve savunmasızlar...
Güzel kılan, eşsiz derecede yaratıcı olmalarıydı. İnsanlar, dünyanın kaderini değiştirmişlerdi. Onlar ki soludukları havaya bile şekil veriyordu, dünya mı nasibini almayacaktı?
Savunmasız kılansa, zamana direnemeyişleriydi. Tüm canlılar faniydi elbet ama hiçbiri insan kadar yoğun yaşamıyordu kırıklıkları. Çünkü içlerinde, sevgiyi en güzel yaşayan onlardı. Başka hangi tür, bizim kadar tutkuyla bağlanırdı ki hayallerine bile?
Ve hepsi biliyordu ki bir gün bitecekti. Hayal görmek bile...
Derya'yı, körü körüne sevmekten alıkoyan da bu gerçekti. Bir gün bitecekti her sevgi. Kendi sevse bile...
Hayatının ilk yıllarında anne ve babasına bağlıydı, diğer tüm çocuklar gibi. Büyüdükçe bu sevginin bir yere gitmediğini görüp karşı cinse yönelmişti. İlk dostluklar ve ilk aşk da imdadına bu dönemde yetişmişti. Tüm çocukların kaderi... Büyüdükçe gelişmişti bunlar da ama her biri anca kişisel tarihinin tozlu raflarında yerini almayı bilmişti.
Sevgi, yaş ilerledikçe değerini korusa bile kapsadığı alanı daraltarak yaşayabilen bir cevherdi. Çünkü emek, zaman ve en önemlisi sağlam sinirler isterdi. Bu da birçok insanda yoktu. En azından büyüdükçe azaldığını sanıyorduk, oysa daha önemlisi yoktu. Enler içinde en olan oydu.
Gabby'yle bile sürdürememesinin nedeni buydu muhtemelen. O adamla savaşsa dahi bir gün mutlaka bitecek olan için ortalığı yakıp yıkmanın bir anlamı yoktu. Bu yüzden vazgeçmişti belki.
Muhammet ise kör bir kuyuydu. Onu istediği kıvama getirebilmesi için Gabby'ye harcadığından çok daha fazlasına ihtiyacı vardı ve günün sonunda elde ettiği, bir gün sönecek bir balondan fazlası olmamıştı.
Az önce, yaptığı şeyin nedenini sorgulamaktan kaçarken bulmuştu buralarda kendini. Ne yapıyordu burada? İbresi kırılan bir pusula bile içten içe çalışmaya devam ederken onun fabrika ayarları bile belasını bulmuştu. Fotoğrafları beğenmek de neydi?
"Yine daldın."
Evet, dalmıştı. Dalan bir Derya, hayra alamet değildi. Kendine yakıştıramıyordu. Böyle hissetmemeliydi. Karman çormandı.
Gözlerini, elindeki şişeden yavaşça uzaklaştırıp hafifçe gülümseyerek baktı karşısındaki kadına. Eskiden danışmanlık yaptığı biriydi.Normalde hizmet sonrasında görüşmek için ısrar eden tiplerden uzak dururdu fakat kendini bilen biri olduğundan emin olduğu için teklifi reddetme gereği duymamıştı. İyi anlaşıyorlardı, zaten zevkleri de ortak sayılırdı. Pegging sevdalısı bir kadınla neden anlaşamasındı ki? Tam da yeni Derya'ya uygun bir arkadaştı. Kader bile ağlarını örerken ironiden kaçınmıyordu.
"Yorgunum sadece."
Benzer bir gülümseme de karşısındakinden geldi. Sakin bir tipti, tam ihtiyaç listesine eklenesi...
"Yorgun değil, dalgınsın."
Gülümsemeye devam ederek: "Sen öyle diyorsan..." dedi.
Direnmeye gücü yoktu. Oturduklarından beri içtiği üçüncü biraydı. Çabuk çarpılan biri değildi Derya ama yediklerinden mi kaynaklandığını bilemediği bir nedenle daha çabuk etkilenmişti. Zihni bulanıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Palindrom
Ficción GeneralEn uzun yol, başladığı yerde bitendir. Hikayenin kendi, zıddına eş değerdir.