AV VE AVCI

446 57 4
                                    

Diona ve Rachelle şehirdeki ilk günlerini etrafta gezerek geçirmeye karar verdiler. İkisi de Katsu için endişeliydi ancak beklemekten başka hiçbir şey yapamıyorlardı.

Bir hana girdiler ve çevreye bakınıp masalardan birine oturdular. Duvarda duran görev panosunu görünce şaşırdılar. Diona, han tezgahındaki adama yaklaştı.

[Diona: Selam. Acaba neden bir barda görev panosu var?]

[Hancı: Burası bir han gibi görünse de üst katımızda bir maceracı loncası var. Bu han, o loncanın bir parçasıdır.]

[Diona: Şimdi anlıyorum... Peki katılma şartları nelerdir?]

[Hancı: Özel bir şartı yok ama onaylı bir üye olmadan önce birkaç göreve çıkmanız gerekecektir.]

Diona, Rachelle'ye döndü.

[Diona: Katılmak ister misin Rachel?]

[Rachelle: Yapacak daha iyi bir şeyimiz yok sonuçta...]

[Hancı: O zaman lütfen üst kata ilerleyin. Kayıt işlemleriniz orada tamamlanacaktır.]

Üst kata çıkıp resepsiyona gittiler ve kayıtlarını tamamladılar. Görevlere bakmak için tekrar alt kata indiler.

[Rachelle: Kedi bulma görevi, balçık avlama görevi, goblin mağarası basma görevi, ekinlerin hasadına yardım etme görevi...]

Görevlere bakarken bir aranıyor posteriyle karşılaştılar. Posterin üzerindeki kişiyi yakından tanıyorlardı.

CADI ARANIYOR
ÖLÜ YA DA DİRİ FARK ETMEZ
ONU GETİREN KİŞİYE YÜKLÜ MİKTARDA ORS VERİLECEKTİR

[Diona: K-Katsu!?]

Katsu bir şekilde şehirden çıkmayı başarmıştı. Şu an Orenda'nın bedenini gömdükleri yerde oturup dizlerini kendine çekmiş bir şekilde oturuyordu.

[Katsu: Diona ve Rachel ile konuşmaya çalışırsam onların da başını derde sokarım... Eğer yakalanırsam büyük ihtimal idam edileceğim... İşler nasıl bu noktaya geldi...?]

Sessizce ağlamaya başlamıştı. İşler beklediğinden çok farklı şekilde gelişmişti ve neler olduğuna anlam veremiyordu.

[Katsu: Hanae'nin hiçbir büyüyü kullanamaması ve köle sınıfına atılması gerekiyordu. Bu bir şekilde değişmiş olsa bile bana bu kadar inanmamasının sebebi neydi?]

[Orenda: Bu kadarını ben bile beklemiyordum... Sonraki hamlen ne olacak Katsu?]

[Katsu: Bilmiyorum...]

Yaşananlardan sonra tüm umudunu kaybetmişti.

[Orenda: Kendine gelmen gerekiyor! Hanae'yi kurtarmak istiyorsun değil mi!? Pes edemezsin!]

[Katsu: Onu koruyamayacak kadar güçsüzüm...]

[Orenda: Yanılıyorsun!]

[Katsu: Kendin söylemedin mi!? Camila'yı bile yenemezken nasıl onu kurtaracağım!?]

[Orenda: Benim tanıdığım Katsu hep bir yolunu bulur!]

Ortama bir sessizlik hakim oldu. Katsu'nun gözü sonuna kadar açılmıştı.

[Katsu: Onu ben yarattım...]

[Orenda: Evet Katsu! Düşünmeye başla! Bir yazarın en büyük kozu düşünceleridir!]

[Katsu: Romandaki ana karakterin, Camila ile olan savaşını göz önüne alırsak... Bir zayıflığı var!]

[Orenda: FUHAHAHAHA! EVET KATSU!]

Katsu yerinden kalktı ve tekrar harekete geçmeye karar verdi. Onu bunca zaman hayata bağlayan şeyi, umudu yeniden canlanmıştı.

Katsu gizlice şehre girip akademiye gitti. Müdürenin penceresine ışınlanıp içeri girdi. Gecenin karanlığında kimse onu fark etmemişti. Müdürenin odasının çeşitli yerlerine tuzaklar kurdu.

Sabaha kadar bekledikten sonra ayak sesleri duymaya başladı. İlüzyon ile tüm tuzaklarını gizlediği için fark edilmeleri imkansızdı.

Kapı yavaşça aralandı ve içeri Kamelva girdi. Kapının açılmasıyla birlikte tetiklenen ilk tuzak, kişiyi tamamen hareketsiz bırakacak bir buz tuzağıydı. Kamelva'yı gören Katsu, hemen sıçrayıp onu itti. Ne olduğunu anlayamadan yere düşen Kamelva, yerde yatan ve belden aşağısı donmuş olan Katsu'yu görmüştü.

[Kamelva: Brim!? Hayır gerçek adın Katsu! Müdüreye tuzak mı hazırladın!?]

[Katsu: O benden çok değerli bir şeyimi aldı Kamelva! Onu geri almam gerekiyor!]

[Kamelva: Rahibeden mi bahsediyorsun?]

[Katsu: Onun hakkında ne biliyorsun Kamelva? Lütfen bana anlat!]

[Kamelva: Buraya ilk geldiğinde ona ben bakardım... Her gün senin adını bağırarak ağlardı. Bir gün bir çocuğun cesedini ona gösterdiler. Umutsuzluk ve acı içinde kalan kızın içinde yavaşça büyüyen gücü gören müdüre ona bir söz verdi. Eğer içindeki Tanrıça'yı kontrol edebilirse arkadaşını diriltebileceğini söyledi. Yıllar boyunca ara vermeden Tanrıça'yı kontrol etmek için uğraşırken, müdüre onun giderek zayıflayan zihnine bir mühür koydu. Zavallı kız hala o çürümüş cesedi sen sanıyor...]

Hanae'nin içerisinde bir Tanrıça olduğunu bilse de romanın sonuna kadar onu uyandıramayacağını düşünüyordu. İşler giderek daha karmaşık bir hal alıyordu.

[Katsu: Onun gücünü neden istiyor?]

[Kamelva: Bilmiyoru-]

Kamelva'nın sözleri bir anda kesildi. Kafası bedeninden ayrılmıştı. Hemen arkasında Camila belirdi.

[Camila: Seni sadık bir hizmetçi sanardım Kamelva.]

Katsu şok içerisinde yere düşen kafaya baktı.

[Camila: Onun gücünü istememin sebebini sana söyleyeceğim Katsu, sonuçta burada öleceksin.]

Camila, bacakları donmuş vaziyette yatan Katsu'ya yaklaştı.

[Camila: Aşırı nadir de olsa bazı çocuklar, tanrı ya da tanrıçaların silüetleriyle doğar. Bu çocukların kendi hayatları karşılığında bir insanı diriltme büyüleri vardır ve ben de bunun peşindeyim. Seni dirilttiğini sanmasını sağlayarak aslında kocamı dirilteceğim! Tanrılara olan nefretimi yine tanrılar tarafından seçilmiş kişiyi kullanarak dindireceğim!]

Katsu hala şok içerisindeydi. Kıpırdamaya çalışıyordu ancak yapamıyordu.

[Camila: Artık gerçeği bildiğine göre seni öldürebilirim. Yakında o kız da gücünü tam anlamıyla kontrol edecek ve senin yanına gelecek.]

[Katsu: Sen... Şerefsiz piç...!]

[Camila: Bu sefer geberdiğinden emin olacağım.]

Sıcak yazın ortasında soğuk rüzgarlar esmeye başlamıştı. Katsu'nun ayağındaki buz parçalandı ve arkasındaki masanın üzerine ışınlandı. Elini yukarı kaldırmasıyla birlikte üzerlerindeki çatı kopup uçtu. Tam üstlerinde oluşan bulut girdabı, mor ışıklar saçıyordu. Büyük bir kar fırtınası başlamıştı ve şehir beyaza bürünüyordu.

Kristal Gül Serisi 1: Dünyanın En İyi Light Novelinde Normal Bir Gün (1. Kısım)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin