Fiamma'nın gidişinden sonra şehri aramaya başlamışlardı. Sarayın avlusunda bulunan yeraltı sığınağını kontrol etmeye karar verdiler ve mekana ilerlediler. Sığınak çok gizli de olsa Katsu yerini biliyordu. Yol boyunca, leş kokusunun çektiği birkaç yaratık dışında hiçbir yaşam belirtisi görünmüyordu.
Sığınağa ulaşıp kapıyı tıklattılar.
[Katsu: Yardım etmeye geldik. Saldırgan şimdilik geri çekildi.]
Kapının arkasından gelen tıkırtılar ile kapı aralandı. İçerideki askerlerden biri kapının aralığından bakıyordu.
[Asker: Size nasıl güvenebiliriz?]
Katsu, boyutsal çantasını açıp depoladığı yemek, su ve şifa iksirlerini gösterdi.
[Katsu: İçeri girmek umrumuzda değil, sadece şu erzakları vatandaşa dağıtmanız yeterli olacaktır.]
Asker şaşkınlıkla bakıyordu.
[Asker: Bu iksirlerden ne kadar var? Sığınağın kısıtlı kaynakları nedeniyle yaralıların durumu çok ağırlaştı.]
[Katsu: Herkese yetecek kadar var.]
[Dimera: Tanımadığınız insanlar için şifa iksiri sentezinizi kullanıp enerji tüketmenize gerek yok efendim. Her an saldırıya uğrayabileceğimizden, enerjinizi idareli kullanmalısınız.]
[[Katsu: Buradaki olay tanıyıp tanımamak değil Dimera. Gözümün önünde eriyip giden kimseyi arkada bırakmaya niyetim yok.]]
[Orenda: Fiamma ile aramızdaki güç farkını görünce... Birkaç insan ruhu fena olmaz aslında...]
[[Katsu: Orenda!?]]
[Orenda: Şaka yapıyorum!]
[[Orenda: Muhtemelen...]]
Sığınağa girdiler ve büyük salonda oturan yaklaşık 70 kişiyi gördüler. Gerekli olan erzağı askerlere verdikten sonra insanların arasında yürümeye başladılar. Katsu, geride bırakıp gittiği 3 dostunu aramaya başladı. Yerde yatmış kişinin başında oturan 2 kişiyi gördükten sonra yanlarına yaklaştılar. Eski püskü kıyafetlerin içindeki kişilerin yerde yatanı Rachelle idi. Lia ve Sylvia ise üzüntü ile oturuyordu.
Katsu, Hanae ve kendi sırtındaki Yui ile yere çöktü. Yui'yi yavaşça kenara koyup yere kapandı.
[Katsu: Özür dilerim!]
Lia ve Sylvia, şaşkınlık içerisinde kafalarını çevirdi.
[Katsu: Sizi bırakıp gittiğim için özür dilerim!]
Sylvia, içindeki tüm acıyı haykırarak Katsu'nun boynuna sarılıp ağlamaya başladı. Lia ise bakmaya devam ediyordu.
[Sylvia: Nerelerdeydin!? Bir gün döneceksin diye sana en iyi ekipmanları yaptım! Odanı her gün temizledim! Dükkanın kapısı her açıldığında senin geldiğini düşünüp kapıya koştum!]
[Katsu: Bir daha sizi bırakmayacağım! Artık eskisi gibi bir aile olamayacaksak hepsi benim suçum!]
Sylvia yavaşça geri çekildi ve Katsu ile göz göze gelip gülümsedi. Yerde yatan Rachelle doğrulup Katsu'ya baktı.
[Rachelle: Asıl sen döndüğün için artık ailemiz tamamlandı Katsu...]
Sylvia, Katsu'yu bırakıp yere oturdu. Lia ayağa kalkıp Katsu'nun önünde dikilirken, Katsu'nun suratına sertçe bir tokat atıp bağırdı.
[Lia: Ne cüretle böyle alıp başını gidersin aptal!? Bir de gelmiş yüzsüz gibi özür dileyip seni affetmemizi bekliyorsun!]
Katsu yanağını tuttu. Lia da koşarak uzaklaştı.
[Sylvia: Senin için endişelendiğinden böyle yapıyor. Eminim zamanla affedecektir.]
[Katsu: Benden nefret ediyor olmalı...]
[Rachelle: Sen gittikten sonra her gece gizlice ağlıyordu. Dışardan çok sert gözükse bile özünde çok narin bir kız.]
[Katsu: Kesinlikle kendimi affettireceğim!]
Rachelle, kafasını Hanae ve Yui'ye çevirdi.
[Rachelle: Arkandakiler... Yoksa...!]
[Katsu: Lia da gelince size tüm yaşadıklarımı anlatacağım. Şimdilik şunu bilin ki Camila öldü ve Hanae'yi geri aldım.]
[Rachelle: Hoş geldin Hanae.]
[Hanae: Siz bayan Rachelle olmalısınız Katsu sizden bahsetmişti, memnun oldum.]
[Rachelle: Rachel desen yeter. Seni aramızda görmek beni mutlu etti.]
[Hanae: Hepsi Katsu sayesinde.]
[Rachelle: Senden çok bahsetti.]
Kendi aralarında konuştukları sırada, Katsu'nun kulaklarına, giderek kendisine yaklaşan ayak sesleri takıldı. Sezdiği şey kesinlikle düşmancıl bir auraydı. Daha önce hissettiği tüm auralardan daha yoğun, Fiamma gibi bir canavarı bile baskılayabilecek bir aura.
Katsu yavaşça kafasını arkaya çevirdi. Arkadan bağlanmış kırmızı saçlar ve mavi gözleri gördüğü anda aklına gelen tek bir kişi vardı. Yetimhanede tanıştığı çocuklardan olan ve hiç konuşmayan Lenon.
Hanae, Yui'yi ittirip kendi saçlarını çekiştirmeye başladı. Lenon yaklaştıkça, Hanae'nin çığlıkları artıyordu. Katsu hemen yerinden fırlayıp Hanae'yi tuttu.
[Hanae: Yine oluyor! Her şey siliniyor! Katsu! Unutuyorum! Camila'nın seçtiği çocuk! Anılarımı mühürlüyor!]
[Katsu: İkinci zihin mührü!?]
Katsu, Lenon'a doğru atılıp saldırıya geçti. Aşırı tükettiği enerji yüzünden hareketleri yavaşladığı için daha ne olduğunu anlayamadan karnını sıyıran hava akımı onu yaraladı.
[Dimera: Söylemiştim.]
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kristal Gül Serisi 1: Dünyanın En İyi Light Novelinde Normal Bir Gün (1. Kısım)
FantasyEskiden her türlü sporda çok yetenekli olan Sasaki Katsu isimli genç, bir gün bir trafik kazası geçirir ve belden aşağısı felç kalır. Artık eski hobilerini yapamayacak durumda olan Katsu, kendini yazarlığa adar. Aylar sonra ilk romanının sonunu nası...