[Lia: Ateş hattıma girmeden saldırın!]
Lia saldırı emri verdiği askerlerin hareket etmediğini fark etti ve onlara baktı. Askerler yavaşça geri adım atıyordu.
[[Lia: Bu seviyedeki askerlerin o şeyden korkması gayet doğal tabii! Acele et ve gel Katsu!]]
Homulus'un sırtından fırlayan dokungaç, öndeki iki askerin arasına kırbaç gibi girdi ve ikisini de zıt yönlere savurdu. Sola savrulan şövalyenin sağ omzuna batmış bir diken bulunmaktaydı.
[Lia: Arkaya koş ağır zırhlı!]
Ağır zırhlı sendeleyerek arka tarafa doğru koştu. Lia ise şövalyenin önüne sıçrayıp klonları ile Homulus'a saldırırken şövalyeyi kaldırmaya çalıştı ancak fiziksel gücünün yetersizliği yüzünden onu taşıyamıyordu.
[Lia: Yürüyemez misin!?]
[Şövalye: B- Bedenimi hissetmiyorum!]
Lia şövalyenin omzundaki dikene dokundu ve kaşlarını çattı.
[Lia: Felç edici zehir.]
[Şövalye: Beni bırakma komutanım! Ölmek istemiyorum! Bir canavarın parçası olmak istemiyorum!]
[Lia: Sakin o-]
Homulus'un gelen okları karşılamak için savurduğu dokungacı Lia'ya çarptı ve onu bir ağaca yapıştırdı. Lia'nın bayılmasıyla birlikte klonları da kayboldu.
[Ağır zırhlı: Komutanım!]
Homulus şiddetle kükredi. Dokungacını uzatarak önünde duran şövalyeyi havaya kaldırıp ağzına götürdü. Şövalye, büyücü ve ağır zırhlıya baktı ve ağlamaya başladı.
[Şövalye: Yardım edin! Lütfen beni kurtarın!]
Kafası Homulus'un dişleri arasında ezildi ve sesi kesildi. Binlerce dişin arasında öğütülüyordu. Askerin kanı canavarın ağzından damlamaya başladı.
[Ağır zırhlı: Büyün hazır değil mi!?]
[Büyücü: Canavarın etrafındaki büyü akımı stabil olmadığı için büyümü odaklayamıyorum!]
[Ağır zırhlı: Ben onu oyalarken komutanı alıp kaçabilir misin!?]
[Büyücü: Yapabilirim!]
[Ağır zırhlı: 3 dediğimde komutana doğru koş!]
[Büyücü: Tamam!]
[Ağır zırhlı: 1... 2... 3!]
Ağır zırhlı, kısa kılıcını çekti ve canavara fırlattı. Kılıç Homulus'un bedenine saplanmıştı. Homulus ona doğru dönerken büyücü ise Lia'yı kucaklayıp koşmaya başladı.
[Ağır zırhlı: Başbaşa kaldık tipini siktiğim!]
Canavarın dişlerinin arasından uzanan dili havada savrulmaya başladı. Ağır zırhlının tek yapabileceği şey canavarı olabildiğince oyalamaktı, bu yüzden kalkanının arkasına geçip siper aldı. Kırbaç gibi saldıran dil ve dokungaçların şiddetli darbeleri yüzünden kalkanı tuttuğu kolu kırıldı ve acıyla bağırdı.
[Ağır zırhlı: Orospu çocuğu!]
Seri saldırılar sonucu kalkan parçalandı. Havada savrulan dokungaçlardan fırlayan dikenlerin hepsi askere saplandı. Her diken farklı bir etki gösteriyordu. Askerin bedeni yanıyor, damarları şişiyor, gözlerinden kan geliyor, derisi eriyor ve organları parçalanıyordu. Acı dolu bir ölümden sonra o da Homulus'un yemeği oldu.
Katsu, Hanae ve Lenon, aldıkları haberden sonra atlarına atlamış, okçuyu takip ediyorlardı. Onlara doğru koşan büyücü ile sırtındaki Lia'yı görüp durdular.
[Katsu: İyi misiniz!?]
[Büyücü: Komutan yaralı ve şövalye öldü efendim! Ağır zırhlı da bana bir kaçış fırsatı vermek için canavarı oyalıyor!]
[Katsu: Hanae'nin atını alın ve kasabaya dönün!]
Hanae atından inip Katsu'nun arkasına oturdu. Büyücü ise Lia'yı atın arkasına yatırıp kasabaya doğru yola çıktı.
Okçunun tarif ettiği yere yaklaştıklarında çalıların arasına gizlenip canavarı gözlemlediler. Önündeki ağaçları yıka yıka kasabaya doğru ilerliyordu.
[Katsu: Görünüşe göre ağır zırhlı çoktan kaybetmiş.]
[Lenon: Çok korkunç!]
[Hanae: Plan nedir?]
[Katsu: Kalkan sıçraması ile beni koruyabilir misin? Savunmayı düşünmeden saldırırsam daha etkili olur.]
[Hanae: Bana güvenebilirsin.]
Hanae kılıcını çekti ve kalkan formuna geçti.
[Katsu: Lenon sen de okçuyu koru. Okçu saldırı yapmalı ki dokungaçlarını oyalayabilelim.]
[Lenon: Tamamdır!]
[Orenda: 2. faza geçmeden önce onu öldürmeniz gerekiyor.]
[[Katsu: 2. faza geçerse kaybettik demektir.]]
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kristal Gül Serisi 1: Dünyanın En İyi Light Novelinde Normal Bir Gün (1. Kısım)
FantasyEskiden her türlü sporda çok yetenekli olan Sasaki Katsu isimli genç, bir gün bir trafik kazası geçirir ve belden aşağısı felç kalır. Artık eski hobilerini yapamayacak durumda olan Katsu, kendini yazarlığa adar. Aylar sonra ilk romanının sonunu nası...