Ormanın içindeki yoldan kasabaya doğru hızlıca koşan İzci Birliğinin gözcüleri, ağaçların arasında gördükleri korkutucu şeyin şokunu henüz atlatamamışlardı. Gözcülerin arasında Lia da vardı.
Gördükleri şeyden uzaklaştıklarını düşündükleri anda yer şiddetle sarsıldı. Çatırdayan ve yan yatan ağaçların sesleri duyulabiliyordu.
[Lia: Takip ediyor! Onu kasabaya çekemeyiz!]
[Okçu: Ne yapmalıyız efendim!?]
[Lia: En hızlı olanınız kasabaya haber iletsin! Kalan 3 kişi de benimle birlikte onu tutacak!]
Bir şövalye, bir okçu, bir büyücü ve bir ağır zırhlıdan oluşan ekibin okçusu, Lia'nın emriyle birlikte kasabaya yöneldi.
[Lia: Şövalye ile ortak hareket edip onun kalkanı ol ağır zırhlı! Büyücü, onu durdurmak için bir büyün var mı!?]
[Büyücü: Ormandaki sarmaşıkları kullanarak onu tutabilirim efendim ancak biraz uzun sürer!]
[Lia: Biz seni korurken sen de hazırlığına başla! Sakın kahramanlık yapmaya çalışmayın! Onu yenmemiz imkansız!]
Sarsıntı giderek artıyor, canavarın hırıltıları yaklaşıyordu. Büyücü elleri titreyerek hazırlanıyordu. Şövalye ve ağır zırhlının suratında gergin bir ifade vardı.
Lia yayını gerdi, çevresindeki ağaçların dalları üzerinde oluşan klonları da yaylarını gerip tek bir yönü hedef aldı.
Önlerindeki ağaçlar çatırdayıp kırıldı ve ağaçların arasından çıkan Homulus onlara baktı.
Homulus: Dünya üzerindeki doğal oluşan anormal derecede kaotik büyü felaketlerinde yırtılan gerçeklikten düşük ihtimalle doğabilen bir canavar. Yırtılan gerçekliğin arkasına Tainum denir ve büyünün kaynağı olduğu düşünülür. Üzerinde pek fazla inceleme yapılamamıştır. Tainum'dan gelen Homulus başlarda pire kadardır. Konakladığı bölgedeki ölü bedenlerin parçalarını toplayarak büyür ve gelişir. Rivayete göre, 800 yıl önceki Şeytan Lordu ile olan savaşta, savaş alanındaki ölüleri toplayarak büyüyen Homulus'un boyutu, Ejderyelesi Dağları kadardı.
Homulus'un şekilsiz, sadece topladığı leşlerden olan vücudundan sarkan kollar ve bacaklar vardı. 2 önde 1 arkada olmak üzere 3 bacaklıydı ama bacakları o kadar kısaydı ki adeta bir timsah gibi ilerliyordu. Sırtından çıkıp sallanan 10 kadar dokungaç bulunuyordu. Dokungaçların çevresinde bulunan dikenler sürekli içeri girip çıkıyordu. Ağzındaki sayısız ve karmakarışık dişlerin arasından salyalar akıyordu. Sesi ise kendine kattığı tüm canlılar ile ortak, duyunca dehşete düşüren bir sesti. Bedenindeki hayvanların kafasında bulunan binlerce göz ile çevreye bakıyordu.
Bu dehşet verici görüntüyü görmek bile askerlerin titremeye başlamasına yetmişti. Titrerken zırh parçalarının birbirine çarpmasından çıkan takırtılar duyuluyordu. Ortama büyük bir umutsuzluk hakimdi.
[Lia: Öleceğiz!]
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kristal Gül Serisi 1: Dünyanın En İyi Light Novelinde Normal Bir Gün (1. Kısım)
FantasíaEskiden her türlü sporda çok yetenekli olan Sasaki Katsu isimli genç, bir gün bir trafik kazası geçirir ve belden aşağısı felç kalır. Artık eski hobilerini yapamayacak durumda olan Katsu, kendini yazarlığa adar. Aylar sonra ilk romanının sonunu nası...