Bana hep aşkım derdin.

474 41 0
                                    

Ortada bir gariplik vardı bunu göremiyordu  ama hissediyordu, gardırobun içine daha dikkatli  baktığında , Mert’in eşyalarının bir kısmının yatağın üzerinde bir kısmının da yerinde olmadığını gördü. Kendi eşyalarının hepsi yerli yerindeydi ve hiçbirine dokunulmamış olduğunu görüce, şaşırdı.

Kulağındaki telefon çalmaya başlamıştı karşıdan ses gelmesine fırsat vermeden kapatma tuşuna bastı.  

Hangi hırsız kıyafet çalardı ki, hem de erkek kıyafeti 'Tabi ki aklı başında olmayan bir hırsız.' bu sorunun cevabı bu değildi cevap Mert’e ait çamaşırlar, çoraplar raflardaki kıyafetleri askıdaki gömlekleri hatta parfümleri saatleri her şey toplanmış  gardırobun üzerindeki büyük lacivert valizle birlikte hepsi gitmişti.

Artık polisi aramaya gerek kalmadığını görebiliyordu. Kocasının maça gittiğini düşünürken ona sevdiği yemeklerle sürpriz yapmayı planlarken asıl sürprizi o yapmış her şeyini toplayıp  bir valizle evden ayrılmıştı. 

Ama neden? 'Ailesiyle ilgili bir durum mu vardı. O yüzden mi   aceleyle gitmişti ama giderken koca bir valize gerekte yoktu. 'Bütün bunların bir açıklaması mutlaka var. Mert beni seviyor.' diye kendi kendine umudunu canlı tutmaya çalıştı. Sakinleşmenin bir  yolunu aradı. 'Belkide aradı ama ulaşamadı.' Kahretsin  telefonu yoldayken hiç kontrol etmek aklına gelmemişti. Şimdi kontrol ettiğinde ne arama nede bildirim mesajı hiç bir şey yoktu. Haber vermeden gidişinin sebebini öğrenmek için çıldırıyordu. Panikle tekrar arama tuşuna bastı ama bir kaç saniye içinde aynı cevabı aldı 'Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor.'  

Aklı  o kadar karıştı ki sorularının hepsinde neden diye kendine soruyor cevapsız kalınca da bocalıyordu. 'Neden gitti? Nereye gitti? Neden bana haber vermedi? 'diye  mantıklı bir açıklama bulmaya çalıştı. Birden verdiği tepkiden utandı belki de haklı sebepleri var diyerek olumlu davranmayı seçti. Etrafta bir kaç çamaşır boş çekmeceler  ve dolap kapaklarına bakarken aynanın önünde bulunan alyansı görünce kafasının içimdeki soruların hepsinin cevabını bulmuştu. Bir insan alyansı ile katlanmış bir mektubu laf olsun diye bırakmazdı ya. Bırakmazdı bırakmasına ama gören insan inanmak istemeyince her şey boşunaydı. Eylül'de inanmayı red ediyordu bunun bir şaka olduğundan emindi birazdan saklandığı yerden çıkıp yaşadığı şokla  kendini izlerken bulacak. Kollarına koşacağını düşünüyordu ama Eylül bu şakanın cezasının çok büyük olacağına kendi kendine söz verdi.

Bir kaç adım ilerleyip mektubun önünde durdu. Bir süre sadece bekledi. İçinden dua ediyordu bunu bana yapmaz diye. 'Çık lütfen çık nereye saklandıysan çık Allah’ın belası çık.' diye haykırdığının farkında olmayacak kadar kendini kaybetmişti. 

Kendini kandırmaktan vazgeçtiği an mektuba öfkeyle baktı. Mert artık yoktu eşyalar toplanmış,  geride bıraktığı veda mektubu ve alyansıyla gitmişt. Terk edilmişti. Kocaman bir boşlukta ne yaptığı hakkında hiçbir fikri olmadan öylece kalakaldı.

Telefon büyük bir gürültüyle elinden yere düştü. Kendini kandırmayı bırakmak en doğrusuydu.

Bedenini dizlerinin üzerine oturacak şekilde bıraktı ve yere  çarparak parçalanan telefona baktı, bataryası bir yerde iken kapağı ise ortalarda yoktu.

Zarfın yanındaki kocasına ait alyansına baktı.' Kendi yüzüğünü bırakırken ne düşündün.' diye sordu. Sonrada kendi elini kaldırıp parmağındaki yüzüğe baktı. 'Benden kendi  yüzüğünü almayı unutmuşsun. Hadi bunu unuttun ya kendi  kalbini alıp giderken benim kalbimi bırakmayı niye unuttun.' dediğinde boğazında oluşan yumru sözlerinin acısına acı kattı. Gözleri doldu ama ağlamayı ret etti. 

SENİN İÇİN (AŞKIN SINAVI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin