Allah'ım ya bu manyağın canını al yada benim.

137 22 0
                                    

Serkan genç kadının bulunduğu duruma inat ıslık çalarak merdivenlerden indiğinde elinde yine tepsi vardı. 

Nasıl bu kadar çabuk değişe biliyordu. Bir anı bir anını tutmuyor, sinirliyken aniden gülü veriyordu. Kendisinide en çok bu halinden tedirgin oluyordu. Tıpkı şu an olduğu gibi. Değişken ruh halini gördükçe korkularıda küçücük hücresine sığmaz oldu. Ne zaman karşı çıkmaya kalksa bir şekilde geri püskürtülüyordu. Serkan elindeki  tepsiyi gözünün içine bakarak yere bıraktığında bir kez daha ters çevirmek istedi. Ama olacaklardan çekindiği için fikrini değiştirmek zorunda kaldı.

Serkan genç kadının ne kadar zor bir durumda olduğunu bilsede elinden kaçmasından sa bir süre sıkıntı çekmesini tercih etti. Tepsiyi bırakıp geri çekildiğinde “ Biliyor musun Yiğit hayatımıza girmeseydi bugün yaşadıklarının hiçbirini çekmek zorunda kalmayacaktın.” Dedi.

Adamın söyledikleri doğruydu. Yiğit hayatına girmemiş olsaydı şimdi Serkan'ın iyi biri olduğuna inanacaktı. Bu kadar süre boyunca ondan ufacık bir kötülük görmemiş ve hissetmemişti.  Kendini bulunduğu yere kapatana kadar. Yaşadıkları gözünün önünden film şeridi gibi geçti “Bizimle çok güzel oynadın.” dedi öfkeyle.

“Ben olsam oynamak demezdim amacım sadece sana yakın olmaktı.  ”   

"Gözdeyi kendine aşık edip alçakça planlar yaparak mı?“

“Gözde ile aramızda senin zannettiğin gibi bir yakınlık hiç olmadı. Bu dünyada benim istediğim tek  kadın sensin başka kimse umrumda değil. Gözde olsa olsa benim en büyük yardımcım olur."

Eylül uzun süredir görmediği arkadaşının her şeyi öğrendiğinde yaşayacağı yıkımı düşündü ve "Bu dünyada gördüğün göreceğin en mükemmel insan." diye belirtti.

"Haklısın. İnkar edecek değilim gerçekten çok güzel. Bazen beni yolumdan döndürecek kadar. Ama ne istediğimi biliyordum ve sana ulaşmak için farkında olmadan bana çok yardımı dokundu."

"İnsanların ne hissedecekleri hiç umrunda olmadı öyle değil mi?"

"Neden olsun ki sonuçta benim ne hissettiğimde kimsenin umrunda olmadı."

Eylül şu anda konuşan adamla yıllar önce tanıdığı Serkan'dan eser yoktu. Biraz düşününce  bulunduğu hücreye atılana kadar gerçek Serkan'ı hiç tanımadığını fark etti. Bu adam her an bulunduğu yerden çıkarıp hiç bilmediği bir yerlere doğru götürülebilirdi. İçinde artmakta olan çaresizliğe son verecek tek kişide nerede ve kiminle olduğunu bilmeyen Yiğitti. 'Acaba gerçekten benim Mert'i öldürdüğümü mü düşünüyor.' diye aklını kurcalayan soruyu bir kez daha tekrarladı. 

Keşke  ona ulaşmak için bir yol  olsa dediğinde aklına gelebilecek belkide tek yolu buldu. Burada olduğunu öğrenmesini sağlayamazdı ama nereye gideceklerini anlatmanın bir yolunu bulabilirdi. Tabi önce kendisi gidecekleri yeri öğrenmeliydi.

Ne kadar istemesede sakin bir ifadeyle Serkan'a bakıp "Beni burada daha ne kadar tutacaksın?" diye sordu.

"Dedim ya çok yakında çıkacaksın.”

"Kendini fazla akıllı sanıyorsun ama beni elini kolunu sallaya sallaya yurt dışına çıkaramazsın."

"Bunu yapmama az kaldı emin ol buradan ayrıldığımızda söylediklerimin doğruluğunu bizzat şahit olacaksın."

"Nereye gideceğiz?"

Serkan olanları kabul etmesine memnun olup "Yunanistan'a" diye cevap verdi.

Son bir umut "Seninle gelmek istemiyorum. Eninde sonunda senden kurtulacağım." diye karşı çıktı.

Serkan ilk zamanlar sadece güç gösterisi olarak genç kadının peşine düşmüştü. Kendine aşık edip biraz eğlenecek sonrada hayatına geri dönecekti. Hesap etmediği onu kocasıyla her gördüğünde yanında olmasını istediğiydi. Mert'ten bir şekilde kurtulmayı başarmıştı. Ama Yiğit'in hala kendisini bulacağını düşünüyordu. Bu durum kendisini deli ediyordu. Sırtını duvara dayadı ve Eylül'ü baştan aşağı süzdü. "Aklından kaçıp Yiğit'in kollarına koşmak varsa bir kez daha düşün derim. Şunu bilki senin yerin benim yanım." dedi uyarırcasına konuştu.

Eylül derin bir nefes alıp “Ben ona hiçbir söz yada ümit vermedim. Onu sevmiyorum.” dedi ama son olanlardan sonra söyledikleriyle Serkan'ı değil  kendini inandırmaya çalışıyordu. Karşısında umursamaz duruşuna sinirlenip parmaklıkları gücünün yettiği kadar sıktı ve “Lanet olası senide sevmiyorum” diye bağırdı.

Öfke bütün damarlarını ele geçirdi peş peşe bağırarak sinirini boşalttığında parmaklıkların önüne diz çöktü ve ağlamaya başladı. Artık kendini tutmaktan ve güçlü görünmeye çalışmaktan yorulmuştu.

Serkan genç kadının tükendiği anladığında yanına yaklaşıp hiç olmadığı kadar sakin bir ifadeyle  “Ya benim dediklerimi yaparsın yada Yiğit ve Gözde de Mert’in yanına gider.” Dedi.  

Kendi yüzünden şimdide onlar mı canlarından olacaktı. 'Allahım ya bu manyağın canını al yada benim. Daha fazla kimse zarar  görmesin.' diye dua etti.

Serkan her an Yiğit'in kendisini fark etmesinden tedirgindi. Bu yüzden bir hafta sonrası için planladığı yolculuğu hemen yapma kararı alındığından kendinden emin olarak “Ben her şeyi planladım. Bir gemiyle Yunanistan’a gideceğiz. pasaportlarımız hazır. Orda bir süre kalacağız .” Diyerek Eylül'ün içindeki son umududan üzerine basıp geçti.

Biliyordu giderse bir daha dönmeyeceğini “Seninle  gelmek mi. Beni öldür yoksa ben seni öldüreceğim.” Diyerek bir süre sustu. 

Serkan karşısında dimdik durup "Seni öldürmek isteseydim bunu şimdiye kadar yapardım. İnan bana gittiğimiz yerde çok mutlu olacaksın.“  diye söylediğinde gözü genç kadının üzerinde pervasızca geziniyordu.                                                                  

Başını kaldırıp Serkan’a baktı “Ne mutluluğundan bahsediyorsun oradan sana mutlu gibi mi görünüyorum.”

“Olmaya bilirsin! Şimdilik.”

“Senin derdin beni yanında istemek yada mutlu etmek değil seni seven sana değer veren birisinin olmamasına deli oluyorsun. İşte bu yüzden kendini zorbalık yaparak sevilmeye zorluyorsun.” dediğinde kelimeler ağzından çıkarken ondaki öfkeyi de göre biliyordu. Biraz olsun keyfi yerine gelmişti sonuçta onunda canını yakacak bir tarafı vardı. Yalnızlığı. Son bir umut yerinden kalkıp parmaklıklara yaklaştı “Beni kaçırman emin ol sana hiç bir şey kazandırmayacak. Nefes aldığım her an senden nefret edeceğim." diyerek geri çekildi.

Aslında duydukları canını yakmıştı ama önemsememeye çalıştı "Bunun benim umrumda olduğunu mu sanıyorsun. Senden istediğimi aldığımda düşüncelerinin bir önemi kalmayacak." dedi ve gözlerinin içine zafer kazanmış bir ifadeyle bakıp "Sana daha yakın olmak için bütün savaşım." dedi ve saçlarına elini uzattı. Bir süredir bulduğu her fırsatta genç kadına dokunma içgüdüsüne engel olamıyordu.

Eylül daha önce davranıp geriye çekildi ve tiksinerek “O hastalıklı kafanın içindeki planlara beni dahil edemezsin.” diye söyledi.

“ O halde hayallerini suya düşüreceğim için çok üzgünüm güzelim." 

"Kes artık bana güzelim demeyi."

“İnan bana hayal etmek başarmanın yarısıdır ve ben başarılara açık biriyim."

SENİN İÇİN (AŞKIN SINAVI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin