Her saniye bir parçam da senin özleminle yok olup gidiyor.

132 19 0
                                    

Günün ağarmasına bir saatten fazla vardı ve Eylül'ün acı içindeki çığlıkları ile gözlerini açtığında bir daha da uyumak mümkün olmadı. 

Gözlerini her yumduğunda kendisinden yardım istiyordu ve Yiğit çaresiz kaldığı için vücudu uyumayı reddediyordu. Bütün olanlara rağmen bir kaç saatlik uyku dinlenmesine yetmişti. Yataktan kalktı ve elindeki çerçeveyle kendi odasına gidip başucundaki yerine bıraktı. Bir daha uyuyamayacağını bildiğinden salona indi. Evde duramıyordu. Sanki lordta hissetmiş gibi havlayıp kendisini çağırıyordu. Sehpanın üzerindeki Mert'in mektubu dikkatini çekti. Bahçeye çıkarken onuda yanına aldı ve masanın üzerine bırakıp yavru köpeğin tabağına köpek mamasını ve suyunu doldurup sandalyelerden birine oturdu. Hava biraz serin di ama Yiğit kendini daha iyi hissettiğinden  yıldızları seyre daldı. Havada hüzün vardı. 'Nerdesin  güzel gözlüm. Keşke yıldızların dili olsada söyleye bilse bana yerini.' diye iç geçirdi. 

Eylül kaçırıldığından beri doğru düzgün uyuyamıyordu. Bir an önce düşüncelerini kontrol altına almalıydı. Kalkıp kendine sert bir kahve yaptı.  

Masadaki yerine tekrar geçti. Kahvesini yudumlarken bir taraftanda doğru düzgün okumadığı mektubu gözden geçirdi. Mert'in yazdıklarını okudukça Eylül'ün canının ne kadar yandığını düşündü. Hem sevmediğini söylüyor hemde kendisini affetmesi için yalvarıyordu. Satırları okudukça aklında sadece Eylül'ün yaşadığı hayal kırıklığı vardı. Kim bilir şu anda ne durumdaydı. Bir an ağırlık çökünce içeri geçip uzanmayı düşündü ama vazgeçip tekrar yıldızları seyre daldı.

Başını koyduğu masadan birisinin omzuna dokunması ile uyandı. Sabah karşı uyumanın etkisiyle bir kaç gündür ilk defa dinlendiğini hissetti. Hem de sandalyede uyumasına rağmen. Geriye doğru yaslanıp dimdik oturdu. Tutulan kaslarını gevşetirken “Sen miydin Arda” diye söylendi.

“Burada uyumuşsun bütün kasların tutulmuş olmalı.”

“Sorun değil kısa bir süre önce uyuya kalmışım. Sen bu saatte ne yapıyorsun?“ diye sordu.

“Lord'a yiyecek birşeyler vermeye gelmiştim.”

Fırsat buldukça yavru köpeği sevmek için bahane yaratıyordu. Annesi görse kesin sıkı bir azar yerdi. Yiğit ”Sen okula gitmiyor musun?” diye sordu.

Arda bahce kapısından başını uzatıp “Servisi beklerken Lord ile vakit geçirmek istedim. Beş dakika sonra gelir.” cevabını verdi.

Köpeğin başını okşarken “Serkan kim? “diye sordu.  

Yiğit duyduğundan dolayı şaşırdığı için “Serkan mı? Neden soruyorsun?" diye sorusuna soyunla karşılık verdi. 

Arda masanın üstündeki kağıdı gösterip “Orda yazıyor.“ diye yanıtladı.  

“Ha burada mı Serkan değil Mert yazıyor.”

Arda kararlı bir şekilde “Hayır Serkan yazıyor.” diyerek yanına geldi .Mektupta yazılan cümlelerin baş harflerini gösterdiğinde Yiğit'in kan beynine sıçradı. Gerçekten Serkan yazıyordu. Belli olmasın diye de kalem hafifce harflerin üzerine dokunmuştu.

Yiğit gördüklerinin şaşkınlığıyla "Sen bunu nerden biliyorsun?" Diye sordu.

"Bir filmde görmüştüm. Okulda arkadaşlar arasında öğretmenler anlamasın diye bizde böyle sifreli haberleşiyoruz." diye itiraf etti.

Yiğit o anda acaba söz ettiği filmi Mert'te izlemiş olabilir mi diye merak etti.

Arda'nın  dediği gibi okuyunca Serkan ismini gördü heyecanlanmıştı günlerdir bir ipucu arayıp duruyordu.

SENİN İÇİN (AŞKIN SINAVI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin