Günler dört duvar içinde geçmek bilmiyordu. Ya bahçede oturup kitap okuyor yada salonda televizyon izliyordu. Zamanını geçirmeyi en çok sevdiği yer ise mutfaktı. Kendisi ne kadar mutfakta olmayı seviyorsa Gözde de o kadar nefret ediyordu. Bu nedenle Eylül mutfağa adım attığında bir bahaneyle kaçıyordu. Belki de en çok bu huyunu seviyordu. İstemediği bir şeyi Gözde'ye yaptırmak çok zordu. Arkadaşının bu tutumundan hiç şikâyetçi değildi. Üstelik kendisini bir tek yemek yaparken mutlu hissediyordu ve tek başına yemek yapmak terapi gibi geliyordu.
Bugün yeni bir terapiye ihtiyacı varmış gibi akşam yemeklerini yine kendisi hazırladı. Yiğit hazırladıklarını gördüğünde nasıl tepki vereceğini merak etti. Aynı evi paylaştıkları sürede neyi sevip neyi sevmediğini öğrenmişti. Çorbalardan mercimeği, sebzelerden patlıcanı, dolmalardan yaprağı ve pilavlardan da bulguru sevdiğini öğrenmişti.
Yemekler ocaktayken salatayı yapmaya başladı eğer biraz mola verse dikkati dağılacaktı onun için salatayı bitirince salonda sofrayı hazırlamaya başladı, tabaklar çatal kaşık bardaklar derken zamanın nasıl geçtiğini fark etmedi. Dolaptan içecekleri alırken kavanozda turşu olduğu dikkatini çekti. Aslında kendi evinde sofra hazırlarken Mert'in olmazsa olmazı turşu ve yoğurtdu. Gözleri doldu ne kadar terk edilmiş olsa da sevdiği adamın toprağın altında olması canını yaktı. Gün içinde önemsiz gibi görünen çoğu şey onu hatırlamasına neden oluyordu. Buzdolabından turşu kavanozunu çıkarıp bir kısmını tabağa koydu. Ağlamak istemiyordu. Dikkatini bir kez daha sofrayı incelemeye verdi güzel görünüyordu. Eksikleri tamamladıkça içinde oluşan siste yavaş yavaş dağılmaya başladı. Mutfağa gidip pişen yemeklerin altını kapattı. Her şey hazırdı Yiğit geldiğinde sofraya geçebilirlerdi. Cebindeki telefonu çıkarıp saate baktı, nerdeyse gelmek üzereydi. Hastaneden çıktığından beri iki telefon birden taşıyordu. Biri kendi telefonu iken diğeri Yiğit'in kendisine aradığında rahat konuşabilmek için aldığı telefondu. Üstelik kimse ulaşamasın diye hattı da kendi adına almıştı. Polis tarafından kendi hattı uzun süredir dinleniyordu. Gerçi uzun süredir arayıp rahatsızda etmiyorlardı. Önceden telefon her çaldığında eli ayağı birbirine dolaşıyor küçük çaplı bir panik atak yaşıyordu. Artık korkularından bir kısmından kurtulmayı başarmıştı. En azından öncekiler kadar panik olmuyordu. Normal hayatına her gün biraz daha uyum sağlıyordu.
Uyum sağlayamadığı tek Mert'in yokluğuydu. Sanki Allah tarafından onun yokluğuna alışması için karşısına Yiğit, Gözde ve Serkan vermişti. Onları tanımak hayata yeniden sarılmasını sağlamış yaralarını tek tek sabırla iyileşmesini bekliyorlardı. Son zamanlarda Gözde'nin sayesinde kuzeni Demir ve Yağmurla güzel bir arkadaşlık kurmuş Yağmur sayesinde Deniz'le tanımıştı. Etrafında kalbinde iyilik olan bir sürü yeni dostu vardı. Tıpkı Yiğit sayesinde tanıdığı Hakan ve Şule gibi. Şule fırsat buldukça arıyor hatırını sorup dedikodu bile yapıyordu. Ne zaman bu kadar güzel yürekli insanlar etrafını sarıp koruma altına almıştı bilmiyordu. Bildiği bir şey varsa hepsi Gözde sayesindeydi. Etrafının yeni arkadaşları ile yıkılmaz kalkan gibi sarıldığından kendini hiç olmadığı kadar güvende hissediyordu. Ama en büyük kalkanı Yiğitti. Her zamanki gibi sürekli üzerine düşüyor korumayı çoğunlukla abartıyordu. Öyle ki evin dört tarafına arkadaşının güvenlik şirketi tarafından kamera taktırmıştı. Girişe de taktırdığı alarmla girenden de çıkandan da haberi oluyordu. Eylül kendisi için yaptıklarından utanarak gerek olmadığını dile getirdiğinde de 'Fırtınanın geleceğini bilip te hala balık tutmak ahmakların seçimidir.' Diyerek susturuyor aramaların birdenbire kesilmesine kuşku ile bakıyordu. Her fırsatta da bu durgunluğu fırtına öncesi sessizlik olarak adlandırıyor, öyle ki yanında biri olmadan dışarı çıkmasına izin vermiyordu. Çoğunlukla kendisi ile çıkabiliyordu yada Serkan yada Hakan eşlik etmesini istiyordu. Yiğit şüphelene dursun Eylül arayanların peşini bıraktıklarına emindi ve artık eve gitmeyi iyiden iyiye düşünüyordu. Bunu Gözde ve Yiğit'le konuşup ikna etmenin yollarını arıyordu. Her ne kadar ikna edilmeyi ret etsellerde. Daha önce bir kaç kere dile getirmişti ama ağzını açtığında kesin bir dille hayır cevabını alıyor, görünmez bir düşman yüzünden kendi hayatında söz sahibi bile olamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİN İÇİN (AŞKIN SINAVI)
Romance(Göl Serisi-1 ve Göl Serisi-2 birbirinden bağımsız iki ayrı hikayedir.) Fırtınanın ortasında küllerinden yeniden doğmaya çalışan bir kadın, o külleri bir arada tutmaya yeminli bir adam. ................. Yiğit yedek anahtarları arabada unuttuğunu fa...