Ona ne kadar kızsam da iyi olduğunu bilmek bile bana yeter.

200 25 0
                                    

Hızlı adımlarla Lord'un sesinin geldiği  bölgeye doğru ilerlediler. Ses gittikçe daha da belirginleşiyordu. İkisi de köpeğin yanına ulaştıklarında Hakan ve Şule’nin kendilerinden önce Lord'un yanında durduklarını gördüler. Köpek ön ayakları ile toprağı kazarken Hakan köpeğin tasmasından tutup çekti. Şule sağ elini havaya kaldırıp  dur işareti yaptığında Yiğit ne anlatmak istediğini anlayıp Eylül’ün önüne duvar oldu. Gözlerinin içine bakıp “Geri git.” Dedi ve ekledi ”Ne ile karşılaşacağımızı bilmiyoruz.” Diye uyardı.

Eylül korkuyla arkasına bakmaya çalışırken “Söylesene orda ne var?“ diye sordu.

“Bilmiyorum.” Diye cevaplarken etrafına bakınıp kesilmiş bir ağacın gövdesini gösterdi ve “Şuraya otur ve beni bekle,  öğrenmem için oraya gitmem gerekiyor. ”dedi. Hakan ve Şule’nin yanına giderken bir kez daha dönüp “ Unutma bana söz verdin burada bekleyeceksin.” Dediğinde genç kadın başıyla tamam işareti yaptığında Şule'nin yanına gidip neler olduğunu anlamaya çalıştı.                                                                                          Hakan toprağı gösterip “Biz gelene kadar lord toprağı baya eşelemişti.” Dedi.

Yiğit korkuyla “Sence orada bir şey mi buldu?” dediğinde gördüklerinden sonra aklında bir şeyler yerine oturmuştu bile.

Şule “ Toprağa bakılırsa üzerinde hiç ot yok burası daha önce kazılmış ve korkarım ki bizi orda bir ceset bekliyor.” Sözleriyle kimsenin dile getiremediğini söyledi.

Yiğit  “Topraktan gelen kokuya bakılırsa yüksek bir ihtimal.” Dedi ve cebindeki telefonla bir kaç kişiyi aradı.

Köpeğin eşelediği yerin etrafı bir saat sonra iğne atsan yere düşmez olmuştu. Beyaz tulumlar içinde polisler etrafını şeritle çevirmiş kimsenin yaklaşmasına izin vermiyordu. 

Eylül olanları merakla bir köşeden seyredip neler olup bittiğini anlamaya çalışırken bir taraftan da gözü sürekli etrafta cevap alabileceği birini arıyordu. Zira aklındaki sorulara cevap verecek kişi olmamak için Yiğit elinden geldiğince uzak durmaya çalışıyordu. Ara sıra Şule yanına gelip nasıl olduğunu soruyordu. Eylülde fırsattan istifade edip merakını gidermeye çalışıyor fakat  sorduğu soruların hiç birine doğru düzgün cevaplar alamıyordu. Sanki herkesi yanından kaçırıyordu bir süre sonra Şule'de gelmez olmuştu.

Yiğit eline bir bardak su ile Eylül’ün yanına gidip ”Al iç.” dedi. Gözlerini kaçırarak “Bir araba ayarladım seni evine bırakacak.” diyerek bir an önce olay yerinden uzaklaştırmak istedi.

Eylül “Olmaz.“ diye diretince kesin bir dille “Burada olmanı istemiyorum. Burası senin için hiç uygun değil.” Gitmesi için sesini olabileceği kadar sert tutarak konuştu. 

Eylül eliyle gösterip “Söylesene polisler ne arıyor orda? Telefon sence orada mı?” diye sorduğunda Yiğit toprağın altında yatan cesedin olduğundan habersiz kadını bir an önce göndermek için tek şansının olduğunun fark etti. “Bilmiyorum, öğrenince söz sana haber vereceğim artık gitmelisin.” Dedi.

“Bak tüm bunlar çok saçma bir telefon için bu kadar insana ne gerek var. Orada ne olduğunu öğrenmeden gitmem.” 

Çırpınışlarım artık son noktaya geldiğini anlatırcasına Eylül’ün omuzlarından sıkıca tutup sarsarak “Bana bak orada ne var bilmiyorum. Arabaya bin ve git buradan. Seni buraya getirdiğime pişman etme. “ dedi ve polislerden birini çağırıp “Hanımefendiyi evine bırakın.” Diye emretti. Sonrada Eylül’e dönerek  “Bana söz verdin. Ne dersem yapacaksın.” Sözünü hatırlattı. Eylüle sesini yükseltmek hiç hoşuna gitmemişti. Bir kez daha yalvarırcasına sesini daha sakin tutarak “Lütfen.” dedi.

SENİN İÇİN (AŞKIN SINAVI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin