Serkan söylediklerinde ne kadar kararlı olduğunu anlamasını sağladıktan sonra keyifli bir halde dışarı çıktığında arkasında bıraktığı yıkım umurunda değildi.
Eylül ise bir süre sonra yemesi için bıraktıklarını göz yaşları içinde bitirdiğinde hayatında kimseden nefret etmediği kadar Serkan'dan nefret ediyordu.
Akrep ve yelkovan birbiriyle yarış halindeyken Eylül de vicdanıyla baş başa kalmıştı. Sürekli aynı şeyleri aklından geçirdi ve dili de bilinçsizce aynı kelimeleri sabaha kadar tekrarlayıp durdu. 'Benim yüzümden Mert ölmüş, benim yüzümden ölmüş, benim yüzümden, Mert benim yüzümden ölmüş.'
Kendine gelmek için ne gücü nede isteği vardı. Taki "Ben yokken sıkıldın mı?" diyen sesi duyana kadar.
Kafasını kaldırıp kocasını öldüren ve hayatını mahveden adamın yüzüne tüm öfkesiyle baktığında duruşundaki sertlik ve yüzündeki gülen ifade ile ne tepki vereceğini bilemedi sanki bedeninde iki farklı ruh vardı.
Kendi canının yandığı kadar onunkinide yakmak istedi. Gördüğü şeyden iğrenen bir ifadeyle bakarak ”Varlığından tiksindirirken yokluğuna mı üzülecektim”. Dedi.
Serkan ateş saçan bir ifadeyle parmaklıklardan kolunu uzatıp çenesinden yakaladı ve "Sabrımı sınamasan iyi edersin. Canını yakmak istemiyorum." diyerek öfkesinden korkmasını istedi.
“Bırak beni. “
“Bana alışsan iyi edersin.”
Cenesindeki ele rağmen “Ancak rüyanda görürsün.” dedi.
Serkan genç kadını bırakıp bir kaç adım geriledi "Cesaretine hayran kaldım. Gittiğimiz yerde seni evcilleştirmek te ayrı bir keyif olacak." diyerek gülümsedi.
"Beni kendinle fazla dillendirme eninde sonunda ölü yada diri senden kurtulacağım."
”Haklı olabilirsin. Seni benden ancak ölüm ayırır."
"Anlamıyorum bu ısrarın niye. Senden hep nefret edeceğim. Beni hapsederek ne kadar yanında tutabilirsin."
"Yakında kapalı kalmana gerek kalmayacak. Özgür ve yanımda olacaksın. Birkaç güne buradan ayrılıyoruz. Valizini hazırladım bile. ” diyerek başka bir kişiliğe büründü.
"Seninle hiçbir yere gitmem."
"Bunun senin elinde olmadığını hala kavrayamamış olman çok kötü. Buradan ayrılırken yanında götürmek istediğin bir şeyler varsa söylemen yeterli."
“Canın cehenneme. “
Serkan “Bu sözler senin gibi bir hanımefendiye hiç yakışmıyor.” dedi ve Yerdeki tepsiyi alıp “Aferim söz dinlemeye başlamışsın. Hasta olmanı istemem. Yoksa sana iyi bakamadığımı düşüneceğim.” dedi ve üst kata çıktı.
Eylül genç adam gidince yatağın üzerinde dizlerini göğsüne çekip oturduğumda söylediklerini düşünmeye başladı. Aklından yine neler geçtiğini merak etti.
Yarım saat sonra duyduğu ayak sesleriyle başını kaldırdı ve biraz önce sormadığı soruyu şimdi sordu. "Nereye gidiyoruz?"
Serkan kahvaltı yapması için getirdiği tepsiyi bıraktığında hiçbir şey demesine gerek yoktu. Eylül zaten mesajı bakışlarında görmüştü. Bir kaç gündür doğru düzgün beslenmediğinden tepsiye seveceğini düşündüğü yiyecekleri koymuştu. Biliyordu ki sevdiklerini korumak için yiyecekti. Onunla zaman geçirmek ve atışmak bile keyifli bir hal almaya başlamıştı. Tek sorun bazen o sivri dili zehir saçıyordu. Ama kendisi bu duruma fazlasıyla alışkın olduğundan öfkesini dizginleye biliyordu. Sorduğu soruya cevap bekleyen kıza dikkatle baktı. Karşısındaki sandalyeye oturdu birazdan duyacaklarına vereceği tepkiyi merak ederek“ Yurtdışına gideceğiz." dedi.
Eylül korkuyla göz bebekleri büyüdü. "Sen çıldırmışsın. Beni yurt dışına nasıl çıkaracaksın. Yiğit seni hemen bulur." diyerek tepki gösterdi.
Serkan genç kadının ağzından o ismi duyduğunda öfkeyle "O aptalı gözünde çok büyütüyorsun hayatım. Şu anda kuduz köpek gibi seni arıyor tabi bulmasına imkan yok." dedi ve sinsi bir ifadeyle "Tek buldukları senin arabaya binerken ki görüntülerin. Tanıdık birinin arabasına bindiğini düşünüyor. Öyleki arabaya bindiğinde yüz ifadenden seninde kocanı öldürenlerle işbirliği yaptığını düşünmeye başladı." diye söylediğinde keyfine diyecek yoktu.
Eylül bir süredir yakından tanıma şansına sahip olduğu adamın kendi için ne düşündüğünü biliyormuş gibi "Yiğit böyle bir şeye asla inanmaz." dedi.
"Unutma şeytanda bir melektir ve senin kendisini kandırdığına neredeyse emin."
İçinden bir ses hala Yiğit'in kendisine inandığını söylüyordu ama Serkan'a kendi ayağıyla geldiğini düşününce şüphe etmesinin de normal olduğunu biliyordu. Tek umudu Yiğit'in Serkan'ı yakalaması ve hak ettiği cezayı çekmesiydi. Eğer söylediği gibi yurt dışına kaçarsa istediği şey sonsuza kadar hayal olmaya mahkumdu.
İçini saran öfke o kadar büyüdü ki parmaklıkları sıkıca tutup sıktı. Elinin altındaki soğuk demir değilde sanki Serkan’ın boğazıydı. “Bırak beni gideyim.” dedi son bir umut.
Serkan öfkeyle “Bunu bir daha sakın söyleme.” dedi bir hışımla sandalyeden kalkıp yanına geldi. Parmaklıklardan elini içeri sokup kolunu sıkıca tutarak kendine yaklaştırdı. Birbirlerinin nefesini hissedecek kadar yakındılar. ”Ben her şeyi senin için yaptım.“ dedi.
Eylül birkaç saniye önce sakikince yerinde oturan adamın şimdi öfkeyle üzerine yürümesinden korkup gözlerine bakamadı. Konuşacak kelimeler bulamıyordu şaşkınlıktan. Tek bildiği davranışlarının hiç biri normal değildi. Kendini zorlayıp "Sen ne yaptıysan kendi çılgınca düşüncelerin için yaptın." diyebildi.
Serkan kolunu bırakıp bir adım geriye gitti "Sana ulaşmak için yaptıklarım çılgınlık sa galiba ben bir çılgınım."
Her dakika gördükleriyle daha bir tedirgin oluyordu. Serkanın parmaklarının sıktığı yerleri acı ile ovaladı. "Ayrıca da katil." dedi.
"Görüyorsun ya istediğimi almak için işimi şansa bırakmıyorum."
"Bana iyi bak bu hayatta sana vereceğim tek şey,” dedi ve yüzüne tükürdü.
Serkan hiç beklemediği bir anda yaptığından dolayı ne tepki vereceğini bilemezken bir taraftanda cesaretine ve inadına hayran kaldığı kadına " Bunu bir daha yaparsan bir dahaki sefere bu kadar nazik olmam güzelim." diye tepkisini kontrol altında tutmaya çalıştı.
"Bana güzelim demekten vazgeç hayvan herif."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİN İÇİN (AŞKIN SINAVI)
Romance(Göl Serisi-1 ve Göl Serisi-2 birbirinden bağımsız iki ayrı hikayedir.) Fırtınanın ortasında küllerinden yeniden doğmaya çalışan bir kadın, o külleri bir arada tutmaya yeminli bir adam. ................. Yiğit yedek anahtarları arabada unuttuğunu fa...