Eylül geç saate uyduğu için gözlerini açmakta zorlansa da etrafa bakınıp iç çekti. Oysa gözlerini açarken dün yaşadıklarının bir rüya daha doğrusu kabus olduğuna inanmak istiyordu. Mert nasıl bir belaya bulaşmıştı da inatla peşini bırakmamakta ısrar ediyorlardı. Yiğit günler önce söylediklerinin doğruluğunu bugün bir kez daha kanıtlamıştı.
Gece Gözde'nin yanlarında tehlikede olacağını söyleyip Demir’e emanet etti. Kesin bir dille de dışarı çıkmayacaksın diye uyardığında biliyordu kuzeni tarafından en iyi şekilde korunacaktı.
İstanbul’dan ayrılmak zorunda kaldıklarında kalacakları yeri Demir’den başka kimse bilmiyordu, zaten bulundukları dağ evide ona aitti. İnsanın yanında böyle iyi arkadaşları olduktan sonra sırtı yere gelir miydi.
Eylül Gözde’nin gece kendisine yalvaran halini hatırlayınca ne kadar mükemmel bir arkadaşa sahip olduğunu düşünüp gözleri doldu. Yine sevgili arkadaşı sayesinde yeni arkadaşlarıyla kendini çok güçlü hissediyordu. Ama korkusu kendi yüzünden onların zarar görmesi idi. Şu anda kendisini korumak için dağın başına gelen Yiğit gibi. En büyük korkusu Gözde ve Yiğitti. Onları korumak için eve dönmek te ısrar ediyordu. Yabancı bir yerde olmanın tedirginliğiyle bir an Yiğit’in iyi olduğunu görmeye ihtiyaç duyup yerinden kalktı.
Sessizce kapıyı açıp başını uzattığında genç adamın sedirde uyuduğunu gördü. Üzerine örttüğü battaniye yere düşmüştü. Çıplak ayaklarla ilerleyip genç adamın yanına gitti. Üstünü örtmek için. Nasıl bir insandı karşısında uyuyan adam. Mecbur olmasa da kendinden o kadar çok ödün vermişti ki. İnsan ömrü boyunca iyilik yapsa da karşılığı bu olmazdı. Allah tarafından karşısına çıkmış iyilik meleğiydi. Uyanmaması için dikkatle üstünü örttü. Eğer bu belaları başından atlatırsa teyzesinin yanında yaşamayı planlıyordu. İstanbul’dan ayrılırken arkasında iki muhteşem insanı bırakacaktı. Kim bilir belki bir daha görme şansı olmayacaktı. Düşündükleriyle içinde bir sızı oluştu. Gözlerinden akan bir damla düşmeden silip genç adamı uyandırmaktan çekindiği için geri kaldığı odaya döndü. Huzursuzdu ve ne yapacağını bilmediği için biraz önce kalktığı yatağa tekrar uzandı. Başucundaki saate baktığında daha hava yeni aydınlanıyordu ve etraf biraz serin gibi hissetti. Üstünü örtüp hayatının nasıl bu hale geldiğini düşünürken ağladı. Yorgun bedeni bir süre sonra uyuduğu uyku yetmemiş olacak ki kaldığı yerden devam etti.
Kulağına gelen kuş sesleriyle Yiğit gözlerini açmakta zorlanırken yattığı yerin darlığından yatağında olmadığını hatırladı. Üzerindeki battaniyeyi çekip bir süre oturdu ve yastığın altında duran silahının varlığından emin olmak için kontrol etti. Artık kimseye güvenemiyor du. Bulundukları yeri Demir ve Hakan’dan başka kimsenin bilmesini istemiyordu. Bulundukları yere gelmeden önce telefonlarını tamamen kapatıp Demir’in kendisi için verdiği telefona bakıp arama var mı diye kontrol etti. Gece geldikleri için etrafa şöyle bir göz atmıştı şimdi daha dikkatli bakınca arkadaşının bir zamanlar yaşadığı kulübeye alıcı gözle inceleme şansına, erişti. Gerçekten huzur veren bir yerdi. Kulübe ahşaptan oluşurken bir duvarı taştandı ve önündeki şömineye bir bütünlük sağlıyordu.
Yattığı sedirin yanında şömineye karşı iki tane tekli koltuk vardı. Mutfak açıktı ve bir masayla ayrılmıştı. İçeriye göz attıktan sonra gece geldikleri için dışarıyı incele şansı olmamıştı. Yerinden kalkıp kapıyı yavaşça açtı etrafa göz gezdirmeye başladı. Demir bir kaç kere av için davet etmişti ama bu şekilde gelmek hiç hoşuna gitmedi.
Biraz düşününce yüzünde gözle görülür bir mutluluk oluştu. Demir’le gelmektense Eylül’le burada bulunmak sanki bir ödüldü. ‘Keşke benim seni gördüğüm gibi sende beni görsen güzelim.’ diye söylendi. Dışarıda dolaşırken gözü genç kadının yattığı odanın camına kaydı. Kolundaki saat 9‘u gösteriyordu. Her zaman erken kalkarken bugün geç kalmıştı. Yorgun olduğunu bildiği için üstünde durmadı. Karnı iyice acıkmıştı bir şeyler hazırlamak için kulübeye geri döndü. İstanbul’dan ayrıldıklarında yolda benzin alırken markete uğrayıp bir kaç günlük erzak almıştı. Poşetleri karıştırırken gözüne domatesler çarptı ve menemen yapmaya karar verdi. Önce çayın altını yaktı daha sonrada malzemeleri doğrayıp tavayı ocağa koydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİN İÇİN (AŞKIN SINAVI)
Romance(Göl Serisi-1 ve Göl Serisi-2 birbirinden bağımsız iki ayrı hikayedir.) Fırtınanın ortasında küllerinden yeniden doğmaya çalışan bir kadın, o külleri bir arada tutmaya yeminli bir adam. ................. Yiğit yedek anahtarları arabada unuttuğunu fa...