Yiğit bütün geceyi emniyette geçirdiğinde haber çıkmadıkça delirecek gibi oluyordu. İnsan bir anda nasıl hayatla bağlarını koparabilir ki. Mobesa kameralarında banka harcamalarında en ufak bir hareket yoktu. Sabaha karşı içi geçip masa başında uyuya kaldığında yorgun bedenini biraz olsun dinlernirken sanki etrafında ki insanlarda uyanmaması için özel bir çaba içindeydi. Hakan sabah erkenden gelip büronun kapısını kapamış gelecek herhangi bir haberi bekliyordu.
Yiğit bedeni dillenmiş olacak ki dışarıdan gelen seslere kulak verdi. Başını kaldırdığında arkadaşının "Günaydın." diyen sesiyle uykusunun dağılmasını sağladı. Tutulan kaslarını açmaya çalışırken "Günaydın ne zaman geldin?" diye sorduğunda duvardaki saate baktığında. 07:20 geçtiğini gördü.
"Fazla olmadı hadi elini yüzünü yıkada uykun iyice açılsın."
Dedigi gibi soğuk su iyi gelmişti. Kendini toparlayıp masaya geçtiğinde Hakan da fırsatı değerlendirmek için gelirken aldığı poğçalar ve simitleri arkadaşının önüne bıraktı. İtiraz etmesine fırsat vermeden bürodaki makinede demlediği çayı bardağa doldurup önüne bıraktı.
Yiğit kendine ellerinden geldiği kadar destek olan arkadaşlarına haklarını nasıl ödeyeceğini düşündü. Kendi yüzünden onlarıda perişan etmişti. Kırmamak için bir şeyler yediği sırada çalan telefona baktı. Gözde Eylül'ü Serkan'ın kaçırdığını duyduğundan beri perişandı. Elinden teselli etmek için hiç bir şey gelmiyordu. Neyseki en büyük şansı Demir'in yanında olmasıydı. Kendini suçladığından bir ara fenalaştığını bile duymuştu. Çağırdıkları doktorun verdiği ilaçla şimdiye kadar uyumuş olmalıydı. Aramasını bekliyordu ama bu kadar erken değil. Telefonu açıp " Alo." diye yanıtladı.
"Yiğit sabahın bu saatinde aradığım için özür dilerim ama daha fazla bekleyemedim."
"Soru değil sen iyi misin?"
"İyi olmaya çalışıyorum. Bir haber varmı?"
"Yok güzelim bekliyoruz."
"Yiğit ben çok korkuyorum. Ya ona bir sey yaptıysa."
"Gözde öyle konuşma. Biliyorum Eylül hayatta ve bizim onu bulmamızı bekliyor."
"Hepsi benim yüzümden. Eylül benim yüzümden o pisliğin elinde." diye söyleyip ağlamaya başladı.
Yiğit ne diyeceğini bilmiyordu. Bildiği bir şey varsa Gözde'de kurbanlardan biriydi."Yapma ne olursun. İnan bana sen olsanda olmasada o bir yolunu bulurdu. Ortada bir suçlu varsa oda benim daha dikkatli olmalıydım." diyerek kendini suçladı.
"Senin Eylül'ü korumak için neler yaptığını hepimizde biliyoruz."
Yiğit "Ben bir polisim ve……. " dediğinde bir arama daha oldu. Kim olduğuna baktığında arayanın Şule olduğunu gördü. Önemli olacağını düşünüp Gözde'ye "Benim biraz işim var seni sonra ararım." dediğinde armanın sonlandığını gördü.
Saniyeler içinde bu sefer Hakan'ın telefonu çalmaya başladı.
Arkadaşının açmasını izlerken elinden telefonu çekip almamak için kendini zor tutuyordu. Hakan" Efendim Şule." dediğinde soran gözlerle baktı.
Şule zaman kaybetmek istediğinden "Yiğit ordamı?" diye sordu.
"Evet yanımda ne oldu."
"Bir versene." diyerek birazdan anlatacaklarına ne tepki vereceğini duymak için telefona istedi.
Yiğit kendine uzatılan telefona kulağına götürüp bir şey söylemesine fırsat vermeden "Şule sen nerdesin?" diye sordu.
"Serkanın devrettiği şirket deyim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİN İÇİN (AŞKIN SINAVI)
Romance(Göl Serisi-1 ve Göl Serisi-2 birbirinden bağımsız iki ayrı hikayedir.) Fırtınanın ortasında küllerinden yeniden doğmaya çalışan bir kadın, o külleri bir arada tutmaya yeminli bir adam. ................. Yiğit yedek anahtarları arabada unuttuğunu fa...