Kendine acımıyorsan bari bize acı senin yüzünden ömrümden ömür gitti.

117 20 0
                                    

Hava çoktan kararmıştı Gözde,  Yağmur’la birlikte salonda otururken son bir umut Eylül’ü aradı. Bundan beş dakika önce de aramıştı. Ondan beş dakika öncede. Defalarca aramış aklından uyuya kaldığı, banyoda olduğu, telefonun şarjının bittiği ve fark etmediğine dair bir sürü olasılık sıraladı. Telefonu açtığında görebilmek için mesaj bile gönderdi. Yaşadıkları ve tehlikede olduğunu düşünülürse  içi hiç de rahat değildi.

Yağmur'un kendiside merak etmeye başlamıştı , ama karşısındaki genç kızı daha fazla tedirgin etmemek için  "Merak etme iyidir." diye konuştuğunda bir süre önce yaşadıkları gözünün önüne geldi. Yiğit son anda yetişmeseydi bugün kocası ve kendi de hayatta olmayacaktı.

Gözde içindeki sıkıntıyı bastırmaya çalışsada başarısız oluyordu. Sesinde de belirgin bir endişe baş göstermişken "Elimde değil korkuyorum." diye yanıtladı.

"O halde Yiğit'e haber vermelisin."

"Bende öyle yapacağım ama bir kez daha aramak istiyorum."

Son kez numarayı çevirdi ve aramayı gerçekleştirdi. Yaklaşık kırk beş dakikadır aynı sözleri duyuyordu 'Üzgünüm aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor ……. ve saire ve saire  bilindik sözler.   

Yiğiti endişelendirmek istemesede mecbur kaldığı için ikinci bir arama gerçekleştirdi. İkinci çalışta açılan telefon görevi yeni biten Yiğit'in sesiyle"Gözde  bende seni arayacaktım." oldu.

Nasıl söyleyeceğini bilmiyordu derin bir nefes aldı. Aralarında aşılamayacak bir sorun olduğunu düşünmüyordu. Yiğit kendisinden Eylül'ü sık sık arayıp bilgilendirmesini istemişti. Biliyordu ki bu basit bir ilgi veya yakınlık değildi. Genç adamı telaşlandıracaktı ama mecburen ”Yiğit sana bir şey söylemeliyim." diye konuya giriş yaptı.

Yolunda gitmeyen bir şeylerin olduğunu anladığında sesi sertleşen Yiğit  ”Seni dinliyorum." diyerek kendini duyacaklara hazırladı.

”Ben Eylül’e ulaşamıyorum.”

"Ne zamandan beri.”

”Yarım saatten fazla oldu.” 

"Yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunda beni aramanı söylemiştim. ” dediğinde arabaya doğru gidiyordu. Zaten aklında Eylül'ün evine gitmek vardı. İçini saran korku gördüğü kabusu hatırlamasıyla doruk noktasına ulaştı. Adımlarını hızlandırıp "Ben Eylül’e gidiyorum oraya vardığımda sana haber veririm." 

Gözde deli gibi merak ederken beklemek istemiyordu. "Bende geleceğim." dedi ve arkadaşını gördüğünde kendilerini endişelendirdiği için bir çift sözü vardı. ' Kendine acımıyorsan bari bize acı, senin yüzünden ömrümden ömür gitti.' diyecek gerekirse sıkı bir şekilde azarlayacaktı.

"Buna zamanımız yok seni alıp  Eylül’e geçmek vakit kaybından başka bir şeye neden olmaz." diyerek genç kızı ret etti. Amacı en kısa sürede Eylül’ün iyi olduğunu görmek ve bu bahaneyle de belki aralarındaki buzları eritmek ti. Halbuki daha bu sabah uzak duracağına dair kendine söz vermişti ve konu kalbine giren kadın olunca bütün iradesi ve kendine olan inancı yok oluyordu.

Gözde olumsuz cevabı alınca kapıdan giren Demir'i gözüne kestirip fikrini bile sormadan  "Ben Demir'le çıkıyorum orada görüşürüz." diyerek cevap vermesine fırsat vermeden telefonu kapattı. Genç adamın yanına hızla gidip ” Beni Eylül'ün evine bırakır mısın?” diye sordu.

Daha kapıdan giri girmez kendine yöneltilen soruda hoşuna gitmeyecek bir durum olduğunu anlamasıyla ”Neden ne oldu ki?" diye soruya başka bir soruyla karşılık verdi.

Gözde yalvaran gözlerle "Uzun bir süredir arıyorum ama ulaşamadım çok merak ediyorum. İyi olduğunu görmeye ihtiyacım var lütfen beni götürürmüsün." diye yalvardı biliyordu ki bu kapıdan tek başına çıkmasına izin vermeyecekti.

"Yiğit'in bundan haberi var mı?"

"Sen geldiğinde onunla konuşuyordum. Şimdi oda Eylül'ün evine gidiyor."

Demir'in de içinde bir kurt düştü. Eğer Eylül'ün başına bir şey gelmişse Yiğit yıkılırdı. Onuda merak ettiğinden. "Tamam hadi çıkalım." dediğinde yanına gelem karısının yanağından öpüp "Canım biz biraz gecikebiliriz. Sen bizi bekleme yemeğini ye." diyerek bir kaç dakika önce girdiği kapıdan geri dışarı çıkarken Yağmur "Tamam siz gidin ama  benide haberdar edin merak ediyorum." diyerek ikisinide yolcu etti.

Yiğit direksiyonun başında telefonla Eylül’ü  bir kez daha aradı ama telefona cevap vermiyordu. Korkmaya başladı biraz zaman vermek istedi. Belki  banyoda olabileceğini düşündü. Daha öncede aramış ulaşamamıştı yarım saat sonra arayıp iyi olduğunu söylediğinde de tıpkı şu anda olduğu gibi meraktan ölmüştü.

Yolda ilerlerken  bir kere daha aradı iyi olduğunu evde işleri olduğu için şarjın bittiğini fark etmediğini düşünmek istedi. İçinden bir ses öyle olmadığını söylüyordu. Bir kere daha  aramak için telefonun eline aldı aramak için ama dikkatini yola verip gaza daha fazla bastı.

Eve Gözde den önce  ulaştı ve zile basmaya başladı. Açılmadığını gördüğünde yumruğuyla kapıya vururken bir taraftanda "Eylül aç kapıyı." diye sesini duyurmaya çalıştı.

Tam o sırada asansör bulunduğu katta durunca içinde dua etmeye başladı Eylül olsun diye. Ama bir kaç saniyede açılan kapıdan  Gözde ve Demir'in indiğini gördü. Yaşadığı hayal kırıklığı ile ” İçeri girmek için kapıyı kıracağım." diye söylediğinde Gözde çantasındaki anahtarı hatırlayıp " Bekle bende anahtar var." dedi. 

Ne ile karşılaşacakları hakkında hiçbir fikri yoktu. Gözde'yi tehlikeye atamazdı. Demirde kendisi gibi düşünmüş olacak ki genç kızı kolundan tutup kenarda beklemesini istedi.

Yiğit  silahını belinden çıkarıp yavaşça içeri girdi girişten başlayarak önce mutfağa sonra salona sırayla odalara en sonunda da yatak odasına girdi. Banyoya girerken daha dikkatli davrandı. Ya içerdeyse  kalbi güm güm atıyordu kapıyı dinledi hiç ses yoktu en son çare "Eylül orda mısın?" demek oldu. Ama ses gelmeyince içeri girdi kimse yoktu.    

Odaları birkezde Gözde ile tekrardan dolaşmaya başladılar.  Etraf okadar düzenliydiki sanki evde kimse yaşamıyordu. Ufacık bir dağılma yada kapıda zorlama izi yoktu.  Ocağın üzerindeki yemeklere baktı. Yemekler soğuktu ama dışarıda çok kalmayı planlanmamış olmalı ki yemekleri dolaba koymamıştı. Sırayla yemeklere baktı mercimek çorbası ,yaprak sarması ve karnıyarık. Yemekler buz gibiydi. Dolmada vardı ve tek başına kalan birisi için hepsi büyük boy tencerelerde yapılmıştı. Ama yemekler yok denecek kadar azdı.  Gözde aklından geçenleri anlamış gibi "Acaba sana yada bana gelmek için mi çıkmıştı." Dedi.

"Zannetmem öyle bir şey yaptığında haber vermediği için kızacağımı bilir."

Gözde "O halde nerede ve bu yarım yemeklerin anlamı ney?" diye sordu.

"Bilmiyorum ama dediğin gibi olmasını diliyorum. Eğer bizden birisi için evden çıktıysa neden ulaşamıyoruz."

" Belkide şarjı bitmiştir."

"Bu çok saçma, yanında iki telefon taşıyordu birinin şarjı bitse diğerine ulaşa bilirdik."

Gözde " Belkide çantası çalınmıştı." dediğinde genç adam  " İnşallah düşündüklerinden birisi başına gelmiştir." diye dua ettiğinde aklından geçenler yerine çantasının çalınmasına neredeyse sevinecekti.

Karşısına çıktığında bu sefer inadına bir çare bulması gerekecekti.  Bunun içinde uzun bir konuşma yapacaktı ve bu konuşma hiçte sakin bir halde olmayacaktı. Belkide zorla bir yere kitlemesi bile gerekebilirdi. Aklında deli düşünceler vardı ve birazdan çıkıp gelmesini umut ediyordu. Eğer korktuğu gerçekse şu anda başı fena halde dertteydi ve en kötüsüde hayatta olup olmadığını bile bilmiyordu.

Geleli 5 dakika olmuştu ve Eylül den  haber alamıyordu artık yapacak tek şey Hakan'ı arayıp olanları anlatmak oldu. 2 telefondan  yer tespiti istemek di. En son nerede olduğunu öğrenmesi gerekiyordu. 

Eylül'ün evi bir saat içinde olay yerinden bir kaç polisin ipucu aramasıyla artık ümitleri geri geleceğine dair beklentinin de bittiğini gösteriyordu.

SENİN İÇİN (AŞKIN SINAVI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin