Lanet olsun neden şimdi çıktın karşıma.

152 22 2
                                    

Sırtı dönük olan kadın elindeki kaşığı yere düşürdüğünde genç adamın boynundan aşağı soğuk terler akıyordu.

Bekledi seslendiğinde kendisine dönsün diye fakat o yerinden kıpırdamamak ta ısrar ediyordu.

Yanında oturan iki bayanın da gözleri üzerindeydi. Neler olduğunu anlamaya çalışır bir halleri vardı.  Merakları Gülsüm teyzenin kendilerine seslenmesiyle son buldu.  

Başbaşa kaldıklarında o olsun diye dualar edip aylardır aradığı kadının adıyla  bir kez daha "Eylül" diye seslendi.

Neden ısrarla tepkisiz kaldığını anlamadı ve daha fazla dayanamayıp altı ayın özlemiyle yanına gitti. Karşısına geçip yüzüne bakmaya korkuyordu. Ya o değilse ya kulakları yanlış duydusa. 

Masanın karşısında  yerini aldığında gördükleriyle nutku tutuldu. Karşılaştıkları ilk an 'Neden.' diye soracak tı. Yapamadı bir kez daha kalbine yenik düştü. Aylarca hasret kaldığı  kadına özlemle baktığında sevincinden utanmasa ağlayacaktı.

Çatlak çıkan sesiyle “Eylül sensin.“ dediğinde hala kendini inandırmaya çalışıyordu.

Genç kadın yavaşça  başını kaldırdı mavi gözleri dolmuştu ve görüşü net değildi. Adını duyduğu ilk andan itibaren sesin kime ait olduğunu biliyordu. İçinden 'Lanet olsun neden şimdi çıktın karşıma.'  diye isyan etti. Genç adama inat gözlerini kaçırdı. Kendine gelene kadar önündeki yarım kalan dolmalara baktı. 

Yiğit aylardır bu anı bekliyordu ama genc kadın karşısındaki bir yabancı varmış gibi davranıyordu. İçindeki coşkuyu yok sayıp karşısındaki tahta sandalyeye oturdu. Çok güzelleşmişti  hatırladığından daha da güzeldi yüzü ay gibi parlıyordu. Gözleri genç kadında takılı kaldı.

Herkesi arkasında bırakıp giderken hayata küsmüş bir kadındı. Kendini toparlayıp eski Eylül olmasına sevindi ama içinde onu yeniden hayata bağlayan şeyin ne olduğunu merak etti. Aklında deli düşüncelerle kelimeleri bir araya getirmeye çalışırken Eylül “Sen iyi misin?” diye askıda olan kolunu  işaret etti. 

Yiğit "Altı aydan sonra söyleyeceğin ilk şey lanet olası kolum mu?" Diye veryansın etti. Oysa duymak istediği o kadar çok şey vardı ki. Kendini biraz toplayınca “Eylül burada ne arıyorsun?” diye sordu.       

Yüzüne bakamıyordu. "Şey ben burada çalışıyorum." dedi ve merakını gidermek için “Beni nasıl buldun?” diye ekledi.

"Görüyorum ki seni bulmak beni mutlu ettiği kadar seni etmişe benzemiyor." 

Eylül belkide hayatının en zor sınavını genç adamın karşısında veriyordu. Yiğit'in karşısına çıkması her şeyi altüst etmesine neden olacaktı. Daha fazla  etrafında olmasını istemediğinden “Sadece burada karşıma çıkmanı beklemiyordum.“ dedi

Duymak istediği sözler bunlar değildi. Tepki olarak “Tek söyleyeceğin bu mu?" oldu.

Eylül genç adamı o kadar iyi tanıyordu ki konuştukça huzursuz ettiğinin farkındaydı. Geri adım atmak istesede adamın resman damarına bastığının  bile bile “ Bana çok kızdın mı?” diye sorusunu bir kez daha geçiştirti. 

Yiğit ağrımayan kolunu kaldırıp  ensesini ovduğunda “Tabi ki sana çok kızdım." dedi derin bir nefes alıp verdiğinde "Düşüncelerini bizimle paylaşıp neden gitmek istediğini anlatabilirdin.” yanıtıyla merakıda en çok neden gittiği idi.

“Gitmek istediğimi söyleseydim kabul eder miydin?”

Yiğit genc kadının rahat tavrına hem şaşırdı hem de öfkelendi. Sakin kalmaya çalışıp “Kabul etmezdim ama en azından nedenini bilir bir çare aramaya çalışırdım, Eylül senin güvenli bir yerde olduğunu bilseydim bu kadar korkup acı çekmezdim.” Deyerek aylarca yaşadıklarına isyan etti. Kendisi meraktan ve korkudan ölürken o hayatına devam ediyordu. Durumuna bakılırsa kendinide çabuk toparlamış gibiydi. Öfkelendi öyle çok öfkelendi ki derin derin nefes aldı kendini sakinleştirmek için.

Eylül sanki karşısında bir yabancı varmış gibi  bakıp , bir umut “Benim yerimi bilseydin senden nasıl uzak durabilirdim.” diye söylediğinde gitmesi için son çırpınışlarını sergiliyordu.  

Yiğit  duyduğu sözlerle öfkesi bir anda uçup dondu kaldı. Ne demişti "Senden nasıl uzak durabilirdim." mi? Zaman durdu, meftunu olduğu maviliklere baktığında kalbinde bir sızı hissetti. Kendine kalbine aklına onu düşünerek geçirdiği her güne lanet etti. İçini saran öfke geri geldiğinde bu sefer volkan oldu. Bu ağır sözlerin hiç birini hak etmiyordu. “Bütün bu saçmalığı benden kaçmak için mi yaptın?“diye patladı. 

Beklediği tepki geldiğinde kendinden tamamen ümidi kesmesi için "Ben sadece yeni bir hayata başlamak istedim." diye cevapladı.

 “Bunu İstanbul'da da yapa bilirdin. Bir anda her şeyle bağını koparacak kadar mı benden nefret ediyordun?“ diye kelimeler ağzımdan zor çıktı. Vereceği cevap  kendisini öldürecekti biliyordu ama belkide böylesi daha iyi olacaktı.   

Eylül genç adamın cevap beklemesine kayıtsız kalmaya çalıştı. Fakat Yiğit sessizliğine dayanamıyordu “Yüzüme bak ve bana doğru düzgün cevap ver.” diye bağırıp masaya vurduğunda Eylül'ün sıçradığını ve kıpkırmızı olduğunu gördü. Gerçekten korkutmuştu. Yiğit o an ölmek istedi sevdiği kadın korkan gözlerle kendisine bakıyordu. Ne kadar bağırdığına pişman olsada hala sorusuna cevap alamamıştı. Daha sakin bir sesle ”Benden bu kadar mı nefret ettin?” diye sordu. 

"Senden nefret etmem mümkün değil."

"O halde amacın neydi. Acı çektiğimi mi görmek?"

"Ben." bir kaç saniye bekledi söyleyeceği kendi içinde kolay değildi. Gözlerini kapattı vereceği hasarı görmek istemiyordu. "Ben seni sevmiyorum ve umutlanmaman için gitmemin daha doğru olacağına karar verdim." dediğinde kendi kalbindeki hasarda fazlasıyla acı oldu.

Sesini duyduğu anda filizlenen umut  bir anda yok oldu. "Yanında olmamı istemiyorsan söyleyebilirdin. Seni zorla  tutacak kadar şerefsiz miyim?" diye sözlerine tepki gösterirken genç kadını nasıl yaraladığından haberi yoktu. Geçmişi ayağında bir pranga gibiydi istesede sökemiyordu. Gözleri doldu. Yiğit'in görmesini istemediğin den başını önüne eğdi.

Yiğit içinden ayların acısını atmak için "Sen gittikten sonra iyi olduğunu bilmek için her yerde aradım.  Keşke en başından amacının benden uzak durmak olduğunu söyleseydin. Bir daha karşına çıkmazdım." dedi. Bencilliğinin kendilerine ne yaptığını görmesi için " Bizim yüzümüzden Gözde zavallı kız kendini suçlamaktan harap olmaz, İstanbul'u da terk etmek zorunda kalmazdı." dediğinde Eylül duyduklarıyla canı o kadar yandı ki yaşadığı acıyı gizlemek için tırnaklarını avucunun içine batırdı. Yaptığıyla acıyı tek bir noktada topladı.

Karşısında oturan genç kadına bakmaya artık çekindiğinden tek bir noktada tutup "Sen gittinya başına bir şey geldi diye hastanelerde aramanın acısını bilemezsin. En kötüsü neydi biliyormusun eşkali sana uyuyor diye morglarda yatan cesetleri teşhis için beklerken sen olmaman için dualar etmekti." Diye itiraf ettiğinde gözleri doldu. Kendisine göre erkeklerde ağlardı. Ama Eylülün karşısında acız görünmeyi kendine yediremiyordu. O ise kendini tutmak için dişlerini sıktı.

Eylül bir kez daha sevdiklerine zarar vermenin azabını çekiyordu. "Özûr dilerim ben böyle olmasını istemezdim." dediğinde elinden başka birşey gelmiyordu.

"Neden özür diliyorsun ki bizden uzak kalmak sana çok iyi gelmişe benziyor. En azından birilerimiz yaralarını sarmayı başarmış."

"İnan bana hepimiz için en doğru olan buydu."

Yiğit "Kes şunu söyleyip durmayı. Ne yaptıysan sen kendin için yaptın bizi bahane edip durma. Bizim iyiliğimiz içinmiş, sence ordan iyi mi görünüyorum." Diye tepki gösterdi.

Başını yerden kaldırmamak ta inat edince genç adam "Lanet olsun bana bak." Dedi ve yerinden kalktığında göz göze geldiler. İkiside birbirlerini ne kadar yaraladıklarından habersizdi. Yiğit gitmeden  "Kabul ediyorum nasıl o gözlerin kalbime yer ettiyse sözlerinde söküp aldı. İstediğin gibi olsun bir daha karşına çıkmayacağım." dedi ve ekledi "Her ne kadar sen giderken bizi yok sayıp bir kağıt parçasıyla veda etsende ben senin yaptığını yapmayacağım." Boğazı düğümlendi gözleri son kez bakmanın acısıyla üzerinde iken "Eylül dilerim istediğin hayatta bütün mutluluklar senin olur." Dedi ve bir daha kendisini görüp acı çekmesin diye gitmeye karar verdi.

Ayakları kendi isteği dışında yürümeye başladığında arkasındaki kadının kalbini küle döndürmüştü. Bir parçası eksik olarak dönüyordu evine ve belkide hiç tamamlanamayacaktı.

SENİN İÇİN (AŞKIN SINAVI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin